Başbakan Tayyip Erdoğan'ın DTP'yle görüşmesi, geldiğimiz aşamada önemli bir adım olarak görülebilir.
Uzun süredir 'askıda' bekleyen bu görüşmenin, neden bu kadar geciktiği üzerinde pekçok değerlendirme yapılabilir. Ancak şu aşamada bu anlamsız. En azından atılan adımların pratikte nasıl sonuçlar üreteceğini beklemek daha doğru olur.
***
DTP'nin 'etnik' temele oturan siyaset anlayışının sorunu çözmek bir yana, daha da tırmandırdığını hep birlikte yaşadık. Onun için Erdoğan'ın DTP'yle yaptığı görüşmenin sonuçlarını dikkatle izlemek gerekiyor.
Çünkü Erdoğan'ın yıllardır ortaya koyduğu siyasi söylem, etnik temelli ya da kimliği merkeze alan siyaseti reddediyordu. DTP heyetine de aynı siyasi mesajı verdiğini tahmin ediyorum.
***
Şu nokta önemli. Gerek devletin kurumları, gerekse de süreci planlayan hükümet, çözüm konusunda hem tüm iddialı kurum ya da kişilerin önüne geçmiş görünüyor. O bakımdan Kürtleri siyasi olarak temsil iddiasında olan herkes, bir anlamda bu sürece dahil olmak zorunda. En azından engel oluşturan yaklaşımlar sergilemekten kaçınmalı.
AK Parti hükümetinin, Öcalan'la eşzamanlı bir çözüm arayışında olduğunu düşünenler, ciddi bir yanılgı içindeler. Kuşkusuz hükümet ve onunla uyum içinde çalışan ilgili kurumlar, örgütün süreci nasıl gördüğünü, Öcalan'ın ne yapmaya çalıştığını dikkatle ve yakından izliyor. Ancak sorunun aktörlerini dikkate almakla, pazarlık yapmak birbirinden çok farklı yaklaşımlar.
Yazık ki MHP yeni bir 'devlet aklı' ile yönetilen sürece katkı sağlamak yerine, olup biteni gündelik siyasi hesaplara tahvil eden bir üslubu tercih ediyor. Hatırlayın; Öcalan'la ilgili idam tartışmalarında iktidar ortağı olan ve bir anlamda Türkiye'nin sağduyusunun galip
gelmesine katkı sağlayan Devlet Bahçeli, ardından meydanlarda hükümete 'ip atma'yı tercih etti.
MHP liderinin son zamanlarda tansiyonu yükselten açıklamaları, Kürt Çalıştayı'na getirdiği '12 kötü adam' yakıştırması, belki de Türkiye'nin bu sorunun çözümüne ne kadar yakın olduğunu gösteriyor.
***
Kuşkusuz hükümetin böylesine el yakan bir sorunu cesaretle ele alması, siyaseten riskler taşıyor. Oy hesabı yapan bir siyasi iktidar için hayli mayınlı bir arazide ilerliyor.
Muhalefetin, özellikle de MHP'nin bu boşluğu Türkiye'nin belli bölgelerinde nasıl sessizce örgütlediğini kısmen 29 Mart seçimlerinde gördük. Şimdi, toplumu 'iktidar ülkeyi bölüyor' mesajıyla daha büyük korku tünellerine çekmeye çalışıyor.
***
DTP'nin PKK parantezinden çıkması elbette zor. Ancak siyaset anlayışlarının fayda sağlamadığını, çözüme giden yolda çaba göstermek yerine, statükoyla bütünleştiklerini geç de olsa görmeleri herkesin yararına olacak.
Kürt sorununun çözümü için girdiğimiz viraj, herkes için ciddi bir sınav olacak. Galiba en fazla kendisini gözden geçirmesi gerekenler, siyaseten Kürtleri temsil iddiasında olanlar.
***
Erdoğan, görüşmeden önceki 'Sizi PKK ile aynı kefeye koymuyoruz' sözleriyle, DTP'ye 'Her sorun meşru siyasi zeminde ele alınmalı. Ancak o takdirde çözüm bulunabilir' mesajı verdi.
Türkiye'nin aradığı çözüm de bu. Önünde arkasında terör ya da şiddet gibi unsurların yeralmadığı her düşünce muhatap bulabilir, kendisini ifade edebilir. Etmeli de.
Bu yolun açılması için DTP'ye büyük sorumluluk düşüyor.
Kaynak: Star