Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın Dolmabahçe'de yaptıkları görüşmenin üzerinden neredeyse üç hafta geçti...
Görüşmenin içeriği hakkında sayısız spekülasyon yapıldı. İki saat on beş dakikalık zirvenin "hayli gerilimli" geçtiğinden tutun da "Büyükanıt'ın Erdoğan'ı zorladığına" varıncaya kadar birçok gerçek dışı "içerik" kamuoyunu yanıltmak üzere imal edildi!

Erdoğan geçen hafta Hürriyet'e Dolmabahçe buluşmasından bahsederken "Takdir edersiniz ki, iki devlet yetkilisi arasındaki görüşmeydi. Bu konuda konuşmamak üzere birbirimize söz verdik" dedi...

"Dolmabahçe'de ne konuşulduğu" doğal olarak hâlâ merak konusu...

Tam bu noktada, 27 Nisan gece yarısından itibaren bir kez daha "sefer görev emri" almışçasına davranarak...

O gece internette beliren sanal bildiriyi topluma "muhtıra" diye yedirme eylemine katkıda bulunan bazı apoletli meslektaşlarımızın durumuna özellikle dikkat çekmek istiyorum...

Bunların bir kısmı, 27 Nisan gece yarısı Erdoğan'ın telefonla Org. Büyükanıt'a ulaşamamış olmasını

"Genelkurmay Başkanı, Başbakan'ın telefonuna çıkmadı; tavır koydu" diye izah ederek kamuoyunu yanıltmayı tercih etmişlerdi...

Dolmabahçe görüşmesi hakkında da hiçbir şekilde bilgi sahibi olmadıkları halde "askerin hükümete hareket çektiği" yolundaki tezviratı sürdürmüşlerdi...

Sonunda ne mi oldu? Egemen medyanın kimi apoletlileri içeriği hakkında yazı yazdıkları Dolmabahçe Zirvesi'nde ne konuşulduğunu hâlâ acayip merak ediyorlar!

Demek ki, eskiden olduğu gibi kendilerine böyle zirvelerde ne görüşüldüğünü anlatan daha doğrusu köşesinde yazması veya manşete çekmesi için rapor edenler yok, artık...

Ankara'da bazı işler değişmiş olmalı...

Şayet hükümete posta koyan/sivilleşme çabalarının gardını düşüren bir Genelkurmay Başkanı'mız olsaydı; Dolmabahçe gibi bir zirvenin içeriğini bizler apoletli bir meslektaşımızın kaleminden mutlak surette okurduk!

Ankara'nın Org. Hilmi Özkök döneminden bu yana sivilleşme yolunda aldığı mesafe özellikle egemen medyadaki bazılarının canını fena halde sıkıyor...

Org. Özkök'e hükümete muhtıra vermediği, en azından kafa atmadığı için acayip kızmışlardı. Özkök Paşa emekli olunca bu defa Org. Büyükanıt'tan sert tavırlar beklediler...

Ama beklentileri boşa çıktı. 12 Nisan'daki basın toplantısında alttan girip üstten çıkan sorular sordular, yine sonuç alamadılar...

27 Nisan'ın son dakikalarında ise (bir "oldu bitti" ile sinemalarımızda gösterime sokulan) "Geceyarısı Kovboyu" filmine sarıldılar. "Sanal Bildiri"nin "TSK'yı temsil ettiğine" kesinkes inandıkları için "ardı da gelir" sandılar...

Kendisi "sanal" olan bir bildirinin ardından "erke dönergeci tarzında bir şeyin çıkması" zaten mümkün değildi...

Bilumum tezviratın tersine "Dolmabahçe Zirvesi"nin sivilleşmeyi güçlendiren bir neticesi oldu. Kimi askeri müdahale özlemcileri için son dönemdeki "açık ve mevcut tehlike" işte buydu!

***

Muhtıra süsü verilen "Sanal Bildiri" ile son dönemdeki devasa mitinglerin tertipleyicileri arasında kuvvetli bir bağlantı olduğu aşikar...

2003-2004'te hükümete muhtıra verdirmek için canla başla çalışan ancak iki darbe seferinden de eli boş dönen Eruygur Paşa, günümüzde "laiklik mitingleri"ni düzenleyen ADD'nin başkumandanı değil mi?

Mitinglere yüz binlerce kişinin katılmış olması perde arkasındaki "Organize İşler" gerçeğini değiştirmez!