Filistinli Şâir Mahmud Derviş, 1941-2008
Batı Şeria ve Gazze'de üç gün yas ilan edildi. Edebiyatın yüksek burçlarında gezen edebi şahsiyet, Mahmud Derviş, kırk yıldır en önemli Arap şairlerinden biri olarak görülüyor. Şiirleri Arap dünyasında bir baştan öteki başa kadar biliniyor ve hayatın her köşesindeki insanlar tarafından seviliyor.
Program misafirleri:
Fady Joudah: Houston'da yaşayan Filistin kökenli Amerikalı şair, hekim ve mütercim. Şiirleri, ingilizce'de Earth of Attic adı altında yayınlandı. Mahmud Derviş'in şiirlerini Butterfly's Burden adı altında İngilizce'ye tercüme etti.
Sinan Antoon: Iraklı şair, romancı, mütercim ve film yapımcısı. Arap Dili ve Edebiyatı üzerine dersler verdiği New York Üniversitesinde profesör. Mahmud Derviş'in pek çok şiirini tercüme etti. Bunlardan ikisi, 2003 yılında yayınlanan Unfortunately ve It Was Paradise. Antoon'un İngilizce yayınlanan son şiir koleksiyonu Baghdad Blue ve Ij'am: An Iraqi Rhapsody adlı romanı geçen yıl basıldı.
AMY GOODMAN: Mahmud Derviş'in şiirini dinlediniz. Mahmud Derviş'in ölümü üzerine Batı Şeria ve Gazze'de üç gün yas ilan edildi. En önemli Arap şairlerinden biri olarak görülmekteydi. Geçirdiği kalp ameliyatı sonrası komplikasyonlar nedeniyle Cumartesi günü Houston'daki Memorial Herman Hastahanesinde 67 yaşında hayata gözlerini kapadı.
Pazar günü Houston'da küçük bir anma merâsimi düzenlendi. Salı günü Ramallah'taki cenaze törenine onbinlerin katılımı bekleniyor.
Yüksek burçlardaki edebi şahsiyetin, Mahmud Derviş'in şiirleri, Arap dünyasında bir baştan öteki başa kadar biliniyor ve hayatın her köşesindeki insanlar tarafından seviliyordu.
13 Mart 1942 tarihinde Filistin'in el Berva köyünde doğdu. O, 6 yaşındayken İsrail ordusu Berva'yı işgal etmiş ardından Berva dahil 400 köyü yıkmıştı. Lübnan'a göçen ailesi daha sonra gizlice yakınlardaki Dayr el Esad köyüne yerleşmişti.
Derviş ve ailesi, İsrail askeri hâkimiyeti altında yaşayan iç mülteciydiler artık ve kanuni olarak "mevcut-nâmevcut yabancılardı." 1970'de ülkeyi terk edene kadar izin almadan şiirlerini okuduğu ve köy köy gezdiği gerekçesiyle çeşitli defalar hapse atıldı. Annesini ziyaret etmesine müsaade edildiği 1996'ya kadar sürgünde yaşadı.
Hayatının büyük bölümünü siyasi faaliyetler içinde sürdürdü ve direniş şâiri olarak anıldı. 60'lara kadar İsrail Komünist Partisinin üyesiydi; daha sonra Filistin Kurtuluş Hareketine katıldı. Oslo Barış Görüşmeleri üzerine 1993 yılında istifa edene dek FKÖ yönetim komitesinin üyesi olarak çalıştı.
Otuz cilt'ten fazla şiir ve nesir kaleme aldı ve eserleri otuzbeş dile çevrildi. İlk şiir kitabı Kanatsız Kuşlar'ı (Wingless Birds) 19 yaşında yayınladı. 1983 yılında aldığı Lenin Barış ödülü ve 2001 yılında Lannan Kültürel Özgürlük Ödülü dahil, pek çok ödül kazandı.
Mahmud'un bazı şiirlerini tercüme eden iki şâirle beraberiz bugün. Democracy Now'a hoşgeldiniz. Iraklı şâir, romancı, mütercim ve film yapımcısı ve Arap Dili ve Edebiyatı üzerine New York Üniversitesinde dersler veren profesör Sinan Antoon, New York'taki stüdyomuzda. Son şiir koleksiyonu Baghdad Blue adı altında yayınlandı.
Democracy Now'a hoşgeldiniz.
SİNAN ANTOON: Burada olmaktan dolayı mutluyum.
AMY GOODMAN: Mahmud Derviş'in önemi hakkında konuşalım.
SİNAN ANTOON: Onun farklı düzlemlerdeki önemini hakkıyla dile getirmek doğrusu çok güç, işte sizin de bahsettiğiniz gibi Filistin düzleminde de değinmeli ve fakat kültürel bir ikon olarak da değinmeli ona. Ben, onun, dünya'nın belki de son büyük şairi olduğunu da söyleyeceğim çünkü kariyerine ilk önce direniş şâiri olarak başlamıştı fakat onun dehası kendini aşmasında yatıyordu; herşeyden önce, şöyle ki Filistin trajedisini dünya düzlemine getirmiş fakat Arap dünyasındaki şairâne beğeninin çıtasını yükseltmeye muktedir büyük ve meşhur bir yerel şâirlikten dünya şâirliğine yol almıştır; şahsi ve siyasi olan arasında denge gözettiği gibi çok önemli bir siyasi şâir olmak ve ama aynı zamanda ondan daha fazla bir şey olmak arasında da denge gözetmiştir; özellikle de çoğu şâirin yeni bir şeyler yazmak için uğraştığı bir zamanda, son on veya onbeş yılda, böylesine bir ilerleme kaydetmiştir.
AMY GOODMAN:Onula ilk tanışmanız nasıl oldu?
SİNAN ANTOON: Biliyorsunuz, Derviş'in şiirleri ekmek gibidir. Bir çoğumuz bu yüzden sarsıldı. Bir çoğumuz onun bir şekilde her daim işte orada olacağını farzediyorduk. Irak'ta, okul kitaplarından onun şiirlerini okurduk hep; Irak'taki kültürel festivallere katılırdı. Şiirle ilgili her hangi bir kişi için Derviş'ten ve onun şiirlerini sevmekten kaçış yoktu; özellikle de 80'li yılların ortalarında, sadece direnişin ve Filistin'in şâiri olmanın ötesinde yeni bir düzlemi mesken tuttuğunda. Bilhassa İngilizce'de yayınlanan ölüm haberleri ve ilanlarının, onu, Filistin halkının şâiri olmaya indirgediğini söylemeliyim. Evet öyleydi ama ondan fazla bir şeydi aynı zamanda.
AMY GOODMAN: Onunla şahsi olarak görüşür müydünüz? Onunla ne zaman görüştünüz?
SİNAN ANTOON: Yeterince şanslıydım, onunla şahsi olarak iki kez görüştüm: Lannan ödülünü almak için geldiğinde Philadelphia'da görüştüm. Bir de 2003 yılında şiirlerini okumak için Ramallah'tan kalkıp geldiği Kahire'de. Mütercimlerinden bazıları yanındayken karşılaşacak kadar talihliydim.
AMY GOODMAN: Derviş'in vefât ettiği Houston'a dönmek ve Houston'da yaşayan Filistin asıllı Amerikalı şair, hem bir hekim hem de mütercim olan Fady Joudah'a sormak istiyorum. Derviş'in vefât ettiği Houstan'da çalışıyorsunuz değil mi?
FADY JOUDAH: Hayır, orada eğitim almıştım. Ve şu an hastahanede çalışmıyorum.
AMY GOODMAN: Derviş'in önemi hakkında bize biraz bahseder misiniz?
FADY JOUDAH: Mahmud Derviş Filistin'in, Filistinlilerin ve Arap dünyasının ve de çağdaş Arap dilinin en güzel tarafı sanırım. Sinan'ın da bahsettiği gibi, bu derece güzellik, onu, yerel ve bölgesel olandan küresel ve evrensel bir konuma yükseltiyor.
Çok çok hayâlı bir adamdı; insanlar kendisini akın akın ziyaret ederdi; insanların kendisinden çok şey beklediğini bilen çok kibar bir insandı—bir fincan kahve, biraz sohbet, bir imza. Şahsi hayatını ziyâdesiyle önemsiyordu zira öteki hayatının kamusal olduğunu biliyordu. "Mural" adlı şiiri şöyle bir mısrayla bitmektedir: Ben, benim değilim, Ben, benim değilim, Ben, benim değilim.
Vakitsiz, erken ölümünde bile hakikati dile getirdi. Şaşırtıcı bir ileri görüşlülüğü vardı; onlarca yıl sadece öyle şeyler yazardı ki on veya yirmi yıl sonrasına dönüp bakabilir, şaşırtıcı bir vizyon algılamasını fark ederdiniz; göz alıcılığının bir parçasıydı bu.
AMY GOODMAN: Fady Joudah, son eseri The Butterfly's Burden'ı tercüme ettiniz. Bunun hakkında biraz bahseder misiniz?
FADY JOUDAH: Mahmud Derviş, kendisini nihayete ermez şekilde yenileyen bir şâirdi. Sinan da söyledi, biliyorsunuz, en hünerli şairler, Adorno veya Edward Said'in ifadesiyle, alacakaranlık yıllarında durgunlaşırlar, geç dönem uslûpları da durgunlaşır fakat Derviş, böyle bir şeye inanmaz. Sürekli yenilenmeye, yeniden doğmaya inandı ve yeni eserlerini her zaman sevdi. Onunla temas kurduğumda Arap dünyasındaki ve hatta Arap dünyası dışındaki okuyucu kitlesinin ilgilerini odakladıkları Derviş'e ait 80'lerin, 90'ların ve hatta öncesindeki yılların epik şiirlerine odaklanmak istemedim. Okuyucularını alıp yeni eserlerine, dil ve estetiğin daha yüksek irtifâlarına çıkarmak istemiştir.
Onun son eserlerine odaklandım—tek cilt halinde üç kitap. İlk kitap, aşk şiirleri ve onun eril "Ben" ve dişil "Ben" arasındaki diyaloglarının bulunduğu The Stranger's Bed adını taşıyor. Bu eserde, aşk şiirinin aslı ve esasının çağdaş bir form ve ideal'e evrildiğini düşünüyorum; A State of Siege ise İkinci İntifada'nın başlamasıyla Ramallah'ın yerle bir edilmesini konu edinen manzum bir eserdir. Üçüncüsü, şairâne duyarlılığında büyük bir hamle yaptığını düşündüğüm Don't Apologize for What You've Done başlığını taşıyor.
Bunu yapmayı kısmen de Derviş'in parlak niteliklerinden biri olan kullandığı dili daima değiştirmesinden dolayı istedim. The Starnger's Bed 1998 yılında, Don't Apologize for What You've Done ise 2003 yılında yayınlandı. Kitaptaki ilk ve son şiirleri okursanız kullandığı dilin konuşma ve belki günlük konuşma diline doğru seyreden değişimini fark edeceksinizdir ve bu dil, bana göre, hayranlık uyandırıcı lirik özelliğini koruyan ve karmaşık metaforların halen kullanıldığı bir dildir. Yenileme özelliği benim hayran kaldığım bir şeydi ve bu kabiliyeti sanıyorum ki başkalarını da hayran bırakmaktadır. Bunu İngilizce'ye kazandırmak istedim.
Maalesef İngilizce'ye geç kazandırılmıştır ve doğrusu bu beni üzüyor. Bu isim dünya genelinde anılan bir isim—Sinan'ın da dediği gibi, 80'lerin ortaları ve 90'ların başında dünya şâiri sınıfına yükselmesinden dolayı diledim ki İngilizce'de de anlaşılsın ve bu dilde de anılsın. İngilizce'ye geç kazandırılmasının sebebi doğru mütercimin bulunmayışından dolayı mı söz konusu oldu bilmiyorum. Belki de. Ancak bunun tek nedenden kaynaklandığını da sanmıyorum. Diğer sebepler nelerdir? Onu da bilmiyorum doğrusu.
AMY GOODMAN: Şu an tercüme etmekte olduğunuz son şiirini okuyabilir misiniz?
FADY JOUDAH: Maalesef, okuyamam. "Dice Player" [Zar Oyuncusu] adlı epik bir şiir ve okuması herhalde yirmi dakika sürer.
Mahmud Derviş, yaklaşık üç ay önce beni aradı ve sağlık durumunun kötüleştiğini anlattı. Ve bir ay sonra öğrendim ki şiiri Ramallah'ta okumuş ve bu bilgiyi okuduğumda bunun son şiiri olduğu ihtimaline dair bahse girdiğine ya da zarları attığına yordum. Benden tercüme etmemi rica etti.
Şiirin başlangıç mısrasından biraz aktarabilirim size: "Ben kimim ki sana anlatacak, kimim ki ben sana söyleyecek ne söylediğimi?" Ve Derviş'in "Ben kimim?" ifadesi, önceki şiirlerinde, "ben'in" bilgisine yönelik doğru sorulmuş bir sorunun tınısına sahiptir. Fakat bu şiirinde farklı bir tını kazandığını, tevâzû ve tevekkül tınısına büründüğünü düşünüyorum çünkü şiirin son kıtasında aynı ifadeyi tekrar ederek "Kimim ben bâtıla hayal kırıklığı yaşatacak? Kimim Ben, Kimim Ben?" diyor.
AMY GOODMAN: Houston'dasınız. Ve orada doktorluk yapıyorsunuz. Bir şairsiniz. Ve ilk anma töreni, cenaze töreni, Ramallah'tan önce orada yapıldı. Dün orada neler olup bittiğini ve Mahmud Derviş'in nasıl öldüğünü anlatır mısınız?
FADY JOUDAH: Yapılması muhakkak gerekli bir kalp ameliyatı geçirmişti ve yapılması da yapılmaması da yüksek risk içeren bir ameliyattı bu. Hayatı seven, vakarlı bir hayatı seven cesur bir adamdı ve ölümün gölgesinde yaşamayı veya başının tepesinde duran âni bir ölümü tercih etmedi. Yeni bir hayata dönme ümidiyle veya yeni bir hayata dair imzalanmış bir sözleşmeyle dönme ümidini taşıyarak gitti bu ciddi ameliyata ve bir şeylerin yanlış gitmesi durumunda eski Derviş olamayacağının da çok iyi farkındaydı. Şayet ameliyat'ta bir şeyler yanlış giderse ki dediğim gibi çok riskli bir ameliyattı, hayatta kalmayı dilemiyordu, bunu bana söylemişti. İnanıyorum ki bünyesi bir şekilde ölümü dilemişti. Son derece vakarlı bir insandı ve akıbet olarak yarım insan şeklinde yaşamayı istemezdi.
Houston merkez câmisinde cenaze namazı kılındı. Yaklaşık 200 kişi hazır bulundu. Ve sonra akşam üzeri anma töreni yapıldı. Filistin otoritesinin temsilcisi Refik Hüseyni de geldi nitekim Filistin otoritesinden bazı yetkililer, cenazesinin Amman'a, Ürdün'e götürülmesi sırasında refâkat edecekler yani bugün varmış olması gereken yere. Derviş adına yapılan bir halkla ilişkiler faaliyetinin yapıldığı, onun hakkında konuşmaların yapıldığı ve hürmetin dile getirildiği bir yerdi anma töreni; çoğu insanın, Derviş'in kahvesini veya sütünü nasıl da sevdiğini veya nasıl uyuduğunu yahut da uyandığını bilmediği bir yerdi – bizim için hayattan daha büyük bir şahsiyetti, sanırım çoğumuz için – onu tanıma şansına sahip değildik çünkü, biliyorsunuz, onun da bizim gibi bir insan olduğunu unutuyorduk; sabah kalkıp traşını olan ve duşunu alan.., işte bunlara benzer günlük basit işleri yapan bir insan olduğunu.
Şiirlerinden birinde hem hakiki hem de müstehzi mânada dile getirdiği gibi, başka hiçbir şâirin yaşamadığı şekilde yaşayan hem bir bilge hem de bir kral olan efsânevi bir şahsiyeti bırakıp da bir kişi olarak Derviş'e odaklanmak çok zordu. Ömrünüz süresince, sanatınız vasıtasıyla ölümsüzlüğü yakaladığınızı bilmeniz insanı hayrete düşüren bir mârifettir; dediği gibi "Ölüm, tüm sanatlar seni mağlup etti, Ölüm." Sanatının ölümü mağlup ettiğini biliyordu.
AMY GOODMAN:Lübnanlı müzisyen Marcel Halife'nin yaptığı çalışmalar dolayısıyla Derviş'in en çok sevilen şiirlerinden meşhur şarkılar bestelendi Arap dünyasında. Halife ile geçen yıl söyleşi yapmış ve Derviş'in kendisi üzerinde bıraktığı etkileri ve son albümünü niçin Derviş'e ithaf ettiğini sormuştum. Şimdi onun verdiği cevabı dinleyelim birlikte.
MARCEL HALİFE: Lübnan'daki sivil savaşın başlarında, 1976'da, siyasi olaylardan dolayı köyümle sınırlı bir hayatım vardı. Doğu'daki bölgedeydik, ve buradaki aşiretin siyasi fikirleriyle çatışma içindeydim. Bundan dolayı da evimde, kapıların ardında kalmalıydım. Çekildiğim köşemde ud ve Derviş'in kitaplarıyla başbaşaydım.
Konservatuar'dan mezun oldum. Dünya'yı değiştirmeye tâlip genç bir adamdım. Son tahlilde bir kimse kendini bile değiştiremeyebilir. Bir şeyler yapmam gerekir dedim kendi kendime.
Mahmud Derviş'in bu şiirlerini besteledim. Kendi varlığımı hissedecek şekilde yaptım bunu. Popüler şarkılar olması, milyonlarca insanın dilinden düşmemesi düşüncesiyle değil. Mahmud Derviş bu sözleri herhalde benim için yazmış hissine kapılıyordum, veya bana öyle ilham olunuyordu; Mahmud Derviş'in şiirleriyle otuz yıl geriye giden bir dostluktu bu.
Ve bu çalışmayı ona ithaf etmek istedim. Benim sesim ne bu çalışmanın ne de onun şiirlerinin bir parçası olmadı. Fakat annesinin ekmeği benim annemin ekmeğine ve onun güzel Rita'sının gözleri benim güzel Rita'mın gözlerine benzerdi, böyle hissederdim. Onun kızıl Hintlileri de benimkilere benzerdi. Kumu da kuşları da benim kumuma ve kuşlarıma benzerdi. İşte bu yüzden çalışmayı ona ithaf ettim.
AMY GOODMAN:Mahmud Derviş'in önemi hakkında bunları söylemişti Marcel Halife. Sina Antoon, Derviş'in şairlik seyrini ve Derviş'in Arap dünyasındaki ve Arap dünyası dışındaki etkileri hakkında bize neler söylersiniz? İbranice'de de oldukça ehildi.
SINAN ANTOON: Evet, daha önce de söylediğim gibi direniş şairi olarak yola düştü; Filistinlilerin, onların hareketinin kuşatıldığı ve kimliklerinin silindiği bir zamanda düşmüştü bu yola. Golda Meir'in o sözünü hatırlayalım: "Filislinli diye bir şey yok." Mahmud Derviş'in cevabı ise şu oldu: "Ben bir Arabım"--veya "Kaydet: Ben bir Arabım ve varım." Filistinlinin trajedisi bir şekilde onun hayatında özetlenmiştir.., mahpusluk bakımından, köyünün yıkılması bakımından ve sonra sürekli olarak yerinden yurdundan çıkarılması bakımından. Ancak Sovyetler Birliğine ve ardından da Kahire'ye geçmesi öncesinde çoktan meşhur olmuştu. Beyrut'a doğru Filistinli destânına ve sonra Beyrut'tan göçe de eşlik etti.
Ve vakti zamanında meşhur pek çok direniş şairi vardı ancak tutturdukları yolu hiç değiştirmemişlerdi. Mahmud ise değişen ve gelişen biriydi. Burada önemli bir etken de okumaya karşı doymak bilmeyen bir iştaha sahip olmasıydı ve tüm dünya geleneklerine açık bir tutum sergiliyordu. Yani bizâtihi kendisi her şâirin içinde binlerce şâir saklı olduğunu söylerdi. Bundan dolayı daha başka pek çok şâiri kendi içinde taşıyordu çünkü Arap geleneğinin gerçekten piriydi ve okumaya karşı doymak bilmeyen bir iştaha sahipti ve hem de tüm dünya geleneklerine açıktı. Filistin destânıyla diğer yerlilerin, buna Amerika'daki yerliler dahil, trajedilerini birbirine dokumaya çalıştığını onun şiirleri boyunca görebilirsiniz. Şayet Ariel Sharon gibi birisi Mahmud Derviş'in şiirlerini sevdiğini ve hayran kaldığını kabul etmek zorunda kaldıysa, yani Sharon'un kalbini delip geçiyorsa, o halde bu gerçekten bir şeyler söyleyen, gerçekten çok güçlü şiirdir.
Ayrıca çok iyi bir nesir yazarıdır ve sahip olduğumuz en büyük nesir yazarlarından birisidir. Beyrut kuşatması hakkında yazdığı Memory of Forgetfulness [Dhakirah li-al-nisyan] ve bir de yakın zamanlarda kaleme aldığı In the Presence of Absence [Fi hadrat al-ghiyab] adlı inanılmaz bir nesri vardır ki büyük bir şâir olmanın yanısıra gerçekten büyük bir deneme yazarıdır da.
AMY GOODMAN:Mahmud Derviş 2004 yılında, Fransız direktör Jean-Luc Godard'ın Notre Musique adlı filminde göründü. Şimdi, Derviş'in İsrail'li bir gazeteciyle konuştuğu bir alıntıyı dinliyoruz
MAHMUD DERVİŞ: Hakikatin iki veçhesi vardır. Yunan mitolojisini dinledik.., arasıra da Truvalı mağdurun Yunan Euripedes'in ağzından konuşmasını. Bana gelince, Truva'nın şairini arıyorum ben zira hikâyesini Truva anlatmadı bize. Ve merak ediyorum, büyük şâirleri olan bir ülke'nin hiç şâiri olmayan bir halkı idâresi altında tutma hakkı var mıdır? Bir halkın şiir yoksunu olması mağlub olmasını haklı kılabilir mi? Şiir, gücün bir alâmeti mi yoksa vâsıtası mıdır? Bir halk, kendi şiirleri olmaksızın kudretli olabilir mi?
Bir halkın çocuğuydum ben, o vakte kadar tanınmamış bir halkın. Gâipteki adına konuşmak istedim, Truvalı şâirin adına. Mağlubiyetteki ilham ve insâniyet, zaferdekinden daha çoktur. Muzafferin kampına ait olsaydım şayet, kurbanlara desteğimi ispat ederdim.
Biz, Filistinliler, niçin meşhuruz bilir misiniz? Çünkü bizim düşmanlarımızsınız. Bize olan ilginin kaynağı Yahudi meselesine olan ilgidir. İlgi sizedir bana değil. İsrail'in düşmanı olmak gibi bir tâlihsizliğe düçâr olduk zira sınırsız bir destek görüyor. İsrail'in düşmanı olmak gibi bir tâlihimiz var ziraYahudiler ilgi odağı. Bize mağlubiyeti ve şöhreti getirdiniz.
AMY GOODMAN: Mahmud Derviş'in Jean-Luc Godard'ın filmindeki sözlerinden alıntıyı dinledik...
...İsrail Eğitim Bakanı 2000 yılında Derviş'in eserlerinin okul müfredâtında yer almasını önerdi ancak sağ kanattan güçlü bir muhalefetle karşılandı bu teklifi. Ardından ülke'nin henüz hazır olmadığı açıklaması geldi Ehud Barak'tan.
Mahmud Derviş, bu hafta sonu Houston'da, Teksas'ta hayatını kaybetti. Cenâzesi Ramallaha götürülüyor ve Salı günü Ramallah'ta düzenlenecek cenâze törenine binlerce insanın katılması bekleniyor. Madmud Derviş hakkında, şiirleri ve mirâsı hakkında konuşmayı önümüzdeki günlerde sürdüreceğiz. Fady Joudah, katıldığınız için teşekkür ederiz; ve Sinan Antoon, New York'tan bize katıldığınız için size de çok teşekkür ederiz.
Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın