Taraf'ın ortaya çıkardığı siyaseti dizayn çabaları dün Türkiye'nin ciddi bütün gazetelerinde geniş yer aldı, ayrıntılı bir biçimde yorumlandı.
Doğal olarak konuyu ele alan herkesin tavrı ortaktı.
27 Nisan bildirisini manşet yapıp destekleyenler de, 367'ye sahip çıkanlar da belgeyi lanetliyor ve Genelkurmay'dan hesap soruyordu.
Elbette konuyu görmezden gelen gazetelerin ve yorumcuların sayısı da az değildi.
Meşhur fıkradaki gibi.
Hani adam 30 kişiyi gözünü kırpmadan öldürmüş, mahkemede de suçunu itiraf etmiş, sonra da 'Avukat isterim' diye tutturmuş.
Hakim 'Avukat gelse bile bu tablo karşısında ne diyebilir oğlum' diye sorunca, 'Ben de onu merak ediyorum efendim' cevabını vermiş.
Bugüne kadar siyasetçiye karşı askeri, demokrasiye karşı darbeyi savunanların bu konudaki görüşlerine de ben merak ediyorum açıkçası.
Sırf onlarınkini değil elbette.
Siyaset erbabının böyle bir tablo karşısındaki tututumunun ne olacağını izlemeye devam ediyorum.
1960 Darbesi'nden 2009'a kadar geçen süreçte Türkiye ağır bedeller ödedi.
Demokrasinin yolu tankla, silahla, idam sehpaları ve işkencehanelerle kesildi.
Bugün gelinen noktada darbenin topluma, dokusuna, birlik ve beraberliğine ne kadar zarar verdiği açıkça görüldü.
Bunu sadece entellektüel kesimler ve bir kısım siyasetçi görmedi, toplumun ağırlıklı bir kesimi de gördü ve demokrasiye sahip çıktı.
Bu gelişme demokratik kültürün artık bu topraklarda kök saldığını göstermesi açısından çok önemli.
Aynı zamanda darbe heveslilerinin çabalarının boşuna olduğunu gösterdiği için de önemli.
Çünkü arkasında toplumsal destek olmayan hiçbir darbe başarıya ulaşamaz.
Bundan önce darbeciler çeşitli tezgahlarla bu desteği elde etmeyi başarıyorlardı ama bugün erişilen bu noktada bu da imkansız hale geldi.
Ergenekon İddianamesi bunun açık bir göstergesi.
Bu soruşturmanın sonu ne olur bilemem.
Bildiğim tek şey, Silahlı Kuvvetler'in eğitim sisteminde köklü bir reforma ihtiyacı olduğu.
Küçük yaştan itibaren halkın bir kesimini düşman olarak görerek yetiştirilen bir subay sınıfının, halkın özgür iradesinden rahatsız olması kaçınılmazdır.
Türkiye bölgede bir güç olacaksa, bugünkü dünya konjonktüründe sağlıklı bir demokrasi, sağlam bir ekonomi kadar güçlü bir orduya da ihtiyacı olacaktır.
Bunu sağlamanın yolu ise orduyu asli görevine döndürmekten, sivil otoriteye tabii kılmaktan geçer.
Star Gazete