Bu muhafazakarlık bizi öldürür! Mekan Küçükyalı. Zaman 31 Aralık Çarşamba. Çarşaflı kadın yağmura rağmen dükkanın dışına çıkarılmış nevresim takımlarına bakıyor.

Bir taraftan da "gel vatandaş" diye çığırtkanlık yapan satıcıya söyleniyor:

"Bu yılbaşı hiç güzel bir şey getirmediniz .Hep aynı şeyler. Ne alacaz biz şimdi. Hep nevresim hep nevresim."

İki eli de poşetlerle yüklü başörtülü kadın "İçeri gir" diyor. "İçerde çok güzel mumlar var. Şamdanlar var."

Koyu kestane saçlı kadın; poşete sığmamış naylon çam ağacını yerleştirmeye çalışırken, "Dün daha güzel süsler vardı. Bu gün kalmamış" diye katılıyor "ne alacağız biz şimdi temalı" konuşmaya.

Bütün paylaşımcılığı ile torbasındaki süslü toplardan çıkarıyor. Naylon çamına asacağı parlak toplardan.

Bu satırların yazarı üçüne de bakıyor. Türkiye muhafazakarlaşıyor temalı tartışmalara kapak olacak üçüne.

Mutlu yıllar diyor üçü de birbirine. Mutlu yıllar.

Elektrik süpürgesine torba almaya çıkmışken, onca üşmesine rağmen birkaç yere takılıyor bu satırların yazarı. "Hikayenin bütününün" yakalanacağı bir gündür bu gün.Öyleyse dolaşılacaktır.

Her zaman gittiği tadilatçıya uğruyor.Başörtüsü ile alnını sıkı sıkı örten "teyze" ile, altmış yaşını aşmış açık pembe ojeli ve açık pembe rujlu emekli öğretmen edalı kadının, dükkanın önünde yılbaşı hindisi pişirmenin püf noktaları üzerine konuşmalarına takılıyor bir müddet: "İç pilavı hazırlıyorum.Hindinin karnına dolduruyorum.Sonra karnını bir güzel dikiyorum.Kısık ateşte şöyle yavaş yavaş."

Kısık ateşte pişen hindi, cep telefonu mesajı ile bölünüyor.

Mesaj sinyali bütün pasajda yankılanıyor.İki başörtülü kadın iftar davetleri ile ünlü mekanın adını zikrediyorlar gülerek. "A diyorlar.P…'da içkisiz yılbaşı kutlaması varmış."

"Ay nasıl bir kutlama acaba merak ettim şimdi" diyor mor başörtüsü olan. Yanındaki kıvırcık saçlı genç kız "Sanatçı var mı acaba sanatçı" diyor ellerini çırparak. "Babam karşı çıkar.Günah der.Ay keşke gidebilsek. Ha anne!"

Kahverengi başörtülü, kıvırcık saçlı genç kızın pır pır eden yüreğine su serpiyor: "İçkisiz olunca yılbaşı kutlamak günah değildir herhalde.Baksanıza P…'dan geldiğine göre. Onlar muhakkak danışmışlardır.Fetvasını almışlardır."

Mor başörtülü fetva kısmına gülüyor. "Ay niye fetva alacaklarmış canım. Haram yiyecek satmadıklarına göre. Hem kriz var. Hocahanım "ameller niyetlere göredir" dedi. "Siz ekonomi canlansın niyetiyle yapın alışverişinizi. Yılbaşı alışverişi diye yapmayın" dedi. Sonra yaptığımız her türlü alışveriş hükümete destekmiş. Sakın tasarruf etmemeliymişiz. Ekonomi çöker, sonra da bizim yaptığımız tasarruflar hiçbir işe yaramazmış. Çarkı döndürmek için elimizden geldiğince gayret etmeliymişiz."

(Hocanım dediğine göre. Tabi tabii öyledir. Hay hay.)

O heyecanla üçü birden telefona düşen mesajı okuyor. Sanki gaiplerden bir ses gelmiştir. Gaiplerden gelen ses onları nerede beklediğinin ipucunu vermiştir. Nasıl şevk ile okuyorlar telefona gelen mesajı. Nasıl aşk ile: "Yeni yıla P …'da girin.P… bu yılbaşı iki farklı konsept ile konuklarını ağırlıyor. Hem klasik hem de romantik tarzdan hoşlananlar için müzikli yılbaşı gala gecesi ve yılbaşı özel menü ve limitsiz alkolsüz içecekler. Her şey dahil 59 YTL.

Bu satırların yazarına bu kadar ses fazla geliyor. Dış dünyadan gelen sesler için bir dosya açmaya çalışıyor. Bir dosya açacak, tasnif edecek, analiz edecek, anlayacak. Anlamak?!

Anlıyor. Anlamadığı; anlayanlar mı daha huzurludur anlamayanlar mı?

Anlayanların daha yorgun olduğu kesin lakin. Gönül yorgunu olduğu.

Köşe başında dilenen adamın, onca sahiciliği içinde dilenen adamın, kucağındaki çocuğun değiştiğini fark ediyor.

Profesyonel dilenciler fakirleri görmemizin önündeki engel. Sitelerimiz, otobanlarımız fakirlerle bir arada yaşamayacağımızın garantisi.

İşsizlerin arttığı, değerlerin yozlaştığı bir dünyada güçsüzleri kim sevecek! Fakirleri,yaşlıları,yetimleri,yaralıları, kim sevecek!!!

Kim sevecek?! Herkes bu kadar kendini severken!!!

2009'a dünyada milyonlarca insan işsiz girdi. Aç ve susuz girdi.

İsrail vahşetini you tube'da yayınladı. Vahşetin görüntüleri servis edilmedikçe kendini "pek başarılı" bulamadığından olsa gerek.

Bir avuç insan ise "kendine iyi davrandı".

"Kendini sevdi."

"Kendini şımarttı."

Kitaba uydu. Ve hayatını kitabına uydurdu.

Hangi kitap mı? NLP kitapları.

Muhafazakarlaşma ve mahalle baskısıydı değil mi?

Yeni Şafak