Ne bu panik, ne telaş, ne bu cinnet-çıldırı?

            Bu vâveyla, bu imdat, kim gitti kim vurduya?

            Ne bu cehd-i cehalet, bu ne maraz-ı mübrem

            Nâr ile nur arası ne bu yakan dilemmâ?

            Siz “taleal bedru” deyin, güneş ufuktan şimdi doğar… Budur lafz-ı mübeyyen yürüyelim arkadaşlar.

            Sesimizi yer, gök, su, dinlesin. Dinlesin…Dinlesin…

            Yer ki arından çatlak, semâ ki arza düşman… Dinlesin ki devrilsin bin yıllık kıblegâhlar. Sürünüp giden sular, münzevidir derûnunda Sahrâ’nın. Açılsın, hadesten bir nizam ihdas eden kuruyası eller, yeni bir aşk üzre kurulsun meclis, dönsün sarhoş atlar gibi o cenabet semâhlar. Esriyip sokulsunlar kucağına belanın. Müstahaktır âsi olan, gazabına Hüda’nın.

             Necaset def olur mu dersiniz hak yeminiyle meclisin

            Aks-i sedâ bulur mu hüdâ makamında, o mâlum kasem

            Kapandı bâb-ı semâ, ilendi âb-ı hayat, soldu mehasin.

            Dizlerine yatmışız kalbimizde bağdaş kuran İblis’in…

            Ufka doğru mai deniz , ah ne var ki bu serâb. Çemrenmiş yürüyoruz, bu ne hülya ne hüsrân. Rûz-i cezaya geldik işte muaccel hesâb. Melun bir hevestir dilimizi koparan. Tek bir söz: Ya leytena kunna turâba…**

            Arz ki semaya küsülü hicâbından. Uğultular geliyor yerkürenin altından. Toprak diyerek geçme, tanı, bastığın bu yerleri… On yılda bir melih adam kuruttu bu şehirleri. Güneş ufuktan şimdi doğar. Var mı mülteca mekân? Yürüyelim arkadaşlar!...

            Gel silelim şimdi üstümüze sinen ârı.

            Azad edip salalım içimizdeki intizârı.

            Değsin kime değecekse söz bulur hedefini.

            Düz gidelim tınmadan halef ve selefini.

            Kendi haline malum geveze şehremini,

            Abdestsiz bıraktı bu şehirde mümini…

            Yeni bir gündemle toplanmış; borsalar, piyasalar, tefe-tüfe, boş küfe iktidarı.

            Günahkârız amenna, sen de adamım deme.

            Cırcır edip halimizi hakka irsal eyleme

            Adın melih olsa da sende müflis firaset

            Dest-i kudret dokunmaz üstün başın necaset  

            5 gündür sular kesik günahıma yormuşum

            Beş dilde ecdad-ahfad küfredip oturmuşum

            Mahkûmu olup gittik bu şehr-i şehbenderin

            Üstüne alem …sın oturduğun minderin

            Türkçem bitti başladım Arapça küfretmeye

            Kıyamadım hepsini beş günde sarfetmeye

            Kapıcıyı müdür yaptın o pis belediyende

            Kerameti sen bulursun ahval-ı adiyende

            Yürü yavrum kim tutar partin iktidardadır

            Kalbin köşkün köle zul aklın firardadır

            Yürü seni tutanın aklına tüküreyim

            Bir yar kenarındasın arkandan üfüreyim

            Adın çukura çıktı kazıdığın yollardan

            İçine sen düşersen kurtuluruz beladan.

            Günahkârız amenna göğe karşı suçluyuz

            İmanımızı hakka küfrü sana borçluyuz

            Paslanıp tıkandı mutfağımın musluğu

            Eğer ki senin musluğunda su varsa

            Ben bir katreye muhtaç sende sebil akarsa

            Tabağına dolsun. Amin. Çocukların kusmuğu.

            Biliyoruz yükseliyor cihanşümul hararet.

            Gelir bizi mi bulur bu mihnet, bu meraret.

            Bir bidona 40 milyon kıyıp da harcamışım

            10 gündür dolduracak su bulamamışım

            Sövdüğümde okurlar terbiyesizsin diyor

            Biliyorum öfkemi kimseler anlamıyor

            Allah’ım aklımızı sabır ile hıfz eyle

            Bizi susuz bırakma, melihi kabız eyle.

           

           

** Keşke toprak olsaydık.