Bugünkü yazımın konusu kesinlikle Baykal kaseti konusu olmayacak.

Daha önce de yazdım, özne kim olursa olsun, özel yaşama ilişkin bu çirkin komplolara karşı toplum olarak ortak bir refleksi, ortak bir görmezden gelme refleksini sergilemeliyiz, sergilemeli idik; Baykal’ın siyasi iktidara yönelik çirkin suçlaması karşısında bile. 

Ancak, bu nahoş olaylar vesilesiyle bir konu tekrar aklıma takıldı.

Türkiye demek ne kadar doğru bilemiyorum ama görsel ve yazılı basın hem CHP’yi hem de bu partinin lideri Baykal’ı gerektiğinden çok daha fazla konuşuyor, çok daha
fazla gündeme alıyor.

Bir siyasi partinin önemi, konuşuluyor, tartışılıyor oluşu da siyasi başarısına endeksli olmalıdır.

Bir partinin siyasi başarısı da seneler
içinde aldığı ortalama oy oranı ile ölçülür,

başka kriteri yoktur.

“Ben çok iyi bir partiyim, çok başarılıyım, rejimi (?) korumak ve kollamak benim işimdir, hem de sosyal adaletçiyim ama seçmenler
bana seçimlerde pek teveccüh göstermiyorlar, olsun, bu benim önemimi ve başarımı

etkilemez” gibi bir anlayış olsa olsa

deli saçmalığıdır.

46 seçimlerini saymazsanız, CHP’liler bile pek saymıyorlar, 1950’den 2010’a bir kez bile seçmen desteğiyle tek başına iktidara gelemeyen bir partinin ülkemizde bu kadar konuşuluyor olması, ciddiye alınıyor olması tuhaftır.

Bu sevimsiz durumun farkında olan CHP’liler bile söze “Biz Cumhuriyet’i kuran partiyiz” diye başlıyorlar, haklılar zira sonrası için söylenecek pek bir söz doğrusu yok. 

1950’den beri CHP, 27 Mayıs sonrası geçiş dönemi koalisyonunu saymaz iseniz, ilk kez 1973’de koalisyon ortağı olarak iktidara geliyor, o da Erbakan’la ortak olarak; 1977’de rahmetli Ecevit CHP’nin yüzde 42 ile yegane oy patlamasını yakalıyor ama yine iktidara gelemiyor.

Ecevit’in CHP başkanı olarak ikinci başbakanlığı ise Güneş Motel’de, kumar borcu olmayan milletvekilleri desteklidir, bizim kuşaklar hatırlar ve çok kısa sürmüştür.

Yanılmıyor isem 1992’de CHP tekrar açıldı ve sonra da CHP Başkanı olarak Baykal’ı bir kez başbakan yardımcılığında, Tansu Hanımın yardımcılığında hatırlıyoruz, bu da galiba son.

CHP’nin Baykal liderliğinde baraja takılıp TBMM’ye girememişliği bile mevcut.

İşadamının önemini cirosu, karı ve yatırımı, futbol takımınınkini de şampiyonlukları belirler ise, bir siyasal partinin önemini de aldığı oy oranları belirler, gerisi laf-ı güzaftır.

CHP’nin meselesi sadece seçmenden oy alamamak da değildir.

CHP parti grubunun ya da başkanının Türkiye’nin önemli meselelerine yapıcı bir çözüm önerdiğini bilen var mıdır?

Siyasal iktidara yapıcı olmayan muhalefet etmesi dışında CHP’nin mesela faiz dışı fazla konusunda bir görüşü, ekonomik krize karşı ürettiği bir istihdam arttırıcı önlemi, kürt meselesine ilişkin bir derli toplu görüşü (senelerce gizledikleni rapor dışında), teknoloji üretme konusunda bir önerisi, sivil-asker ilişkileri garabeti konusunda bir açılımı var mıdır, anayasa değişikliklerine karşı çıkmışlardır ama kendileri ortaya yeni bir anayasa koymuşlar mıdır, Kıbrıs konusunda ilginç, işe yarar bir bakışları var mıdır? (bu liste uzar, gider)

Pek olmadığı için de zaten partinin oy performansı yerlerde sürünmektedir.

İşin özü şudur: CHP ve Sayın Baykal bu ülkede siyasete verdiklerinin çok üzerinde konuşulmaktadır, bir ifadeyle de yapay bir önemi korumaktadırlar; bu yapay önem de herhalde biraz yargı ve askeriye ile ideoloji kardeşliğinden kaynaklanmaktadır. 

Baykal’a kurulan tuzak çok çirkindir ama gerçekçi ve dürüst olalım; Türkiye’nin CHP ve Baykal dışında gerçek meseleleri vardır, CHP ve Baykal, bu son olay dışında da neden bu kadar gündemdedirler, anlamak kolay değildir.

Fransa’da İngiltere’de, İsveç’de, Almanya’da vs. 60 senedir bir kez bile tek başına
iktidara gelemeyen ama bu kadar konuşulan başka bir parti var mıdır?

Kaynak: Star