Dün sabah (27 Ağustos Pazartesi) ekranlarda Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin'i izliyorum.

Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin kabinenin herhalde en başarılı bakanlarının başında geliyor; işini çok düzgün ama egosunu da çok ön plana çıkarmadan yapıyor.

Dün izlediğim Sayın Sadullah Ergin TBMM'ye sevk edilmesi planlanan 4. Yargı Paketine ilişkin görüşlerini açıklıyor ama, itiraf edeyim, bu kez Sayın Bakan'ı anlamakta biraz zorlanıyorum; Sayın Ergin özetle ve mealen şeyle diyor: "4'üncü paketle evrensel hukukla bağdaşmayan mevzuatımızı ayıklamış olacağız. Paketin yasalaşması Türkiye'deki terörün grafiğiyle de doğrudan ilgilidir. Sürecin sağlıklı bir şekilde işlemesi için de terör trendi kabul edilebilir noktalara gelmelidir. Terör bizim açımızdan önemli bir psikolojik bariyerdir. Dördüncü paket ile insan hakları ve ifade özgürlüğünün güçlendirilmesini amaçlıyoruz."

Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin'in ifadelerinden iki şey anlaşılıyor herhalde; birincisi TBMM'ye sevkedilmesi düşünülen 4. Yargı Paket ile evrensel hukukla, AİHM içtihadıyla bağdaşmayan mevzuatımızın NİHAYET ayıklanacağı, ortadan kaldırılacağı.

İkincisi ise, anladığım doğru ise, bu yargı reform sürecinin iyi işleyebilmesi, daha da önemlisi 4. Yargı Paketinin TBMM'den geçirilebilmesi için terör trendinin düşmesi, azalması gerekecek.

Sayın Bakan "terörün kendileri için önemli bir psikolojik bariyer olduğunu" ifade ediyor.

Sayın Sadullah Ergin'in demecinden ön plana çıkarabildiğim iki noktadan da sıradan bir yurttaş olarak çok hoşnut olmadığımı, Sayın Bakan'ın da hoşgörüsüne sığınarak, ifade etmek zorundayım.

Hoşnut olmadığım birinci nokta Cumhuriyet hukuk tarihine reformlarıyla damgasını vuran AK Parti iktidarının onuncu senesine yaklaşırken, hala, hukuk mevzuatımızın her yerinden pıtrak gibi evrensel hukukla bağdaşmayan bir yasanın, bir yönetmeliğin, bir tüzüğün, vs. fışkırabilmesi.

Bu birinci meselenin, noktanın da kendi içinde kaçınılmaz olarak iki boyutu gözümüze çarpıyor.

Birinci boyut, Türkiye devletinin, isterseniz güvenlik devleti ya da ittihatçı devlet de diyebilirsiniz, daha da isterseniz derin devletin yasal ve kabuk devlete dönüşmüş şekli de diyebilirsiniz, geçmişten günümüze inanılması güç gayri meşru bir yasal mevzuatı, hukuk sistemini oluşturmuş olması ve hala direniyor olması.

İkinci boyut ise AK Parti hükümetlerinin, tüm yadsınamayacak olumlu yaklaşımlarına rağmen, bu gayri meşru yasal mevzuatı temizlemede nihai analizde yetersiz kaldığı, kimilerine göre de yeterince istekli davranmadığı konusu.

Hoşnut olmadığım ikinci nokta, hatta hoşnut olmamadan da öte, çok tehlikeli ve yanlış bulduğum konu Sayın Adalet Bakanı'nın şahsında siyasi iktidarın 4. Yargı Paketinin yasalaşmasını yani hukuk sistemimiz içindeki evrensel hukukla bağdaşmayan ilkel düzenlemelerin ayıklanmasını, bizzat Sayın Bakan'ın ifadesiyle de, insan hakları ve ifade özgürlüğü konularının güçlendirilmesini terör gibi bir belaya endekslemiş gözükmesi.

Daha önce de bu sütunda defalarca yazdım, her yerde dilim döndüğü kadar söylemeye çalıştım, demokratik bir hukuk devleti çağdaş standartlarda bir hukuk reformu sürecini teröre endekslemez, bu süreci sadece adam gibi bir hukuk devleti olabilmenin olmaz ise olmazları olarak algılar, meseleye faydacı bakmaz, yani reform yaparsam terör örgütü marjinalleşir, kamusal desteği düşer diye düşünmez, hukuk reformları sırf hukuk devleti idealine ulaşmak için yapılır, nokta.

Çok önemli hukuk reformlarının, mesela 4. Yargı Paketinin TBMM'den geçmesini terörün ivmesinin azalmasına bağlarsanız, büyük, çok büyük bir tuzağa düşüyorsunuz demektir.

Tümüyle çağdaş standartlarda bir hukuk devletinin hayata geçirilmesini çok çeşitli kişisel, zümresel, sınıfsal ya da örgütsel nedenlerden istemeyen gruplar böylece terör sürecini azdırarak Türkiye'yi büyük bir tuzağa düşürmüş, reform süreçlerini belirsiz bir süre erteletmiş olurlar.

Hukuk devleti iyileştirmeleri, hangi konjonktürde olursak olalım, teröre ASLA endekslenemez; terör durmadı diye insan hakları reformlarını ıskalamak eski Türkiye zihniyetinin doğmakta olan yeni Türkiye'yi tuzağa düşürmesi ile eşanlamlıdır.

Terör zirve dahi yapsa TBMM, siyasi iktidar hukuk devleti adımlarını cesurca atmaya devam etmelidir; geniş kitlelerin siyasi desteği reformcu kadroların arkasında olacaktır.

Kaynak: Star