Haberi okudunuz. Haberin öznesinin sahnedeki çarşaflı resmini gördünüz. Belki şaşırdınız. Belki olmaz dediniz. Belki de olmuş işte,olmazı kalmamış bu işin dediniz. Belki başı açık bir ev kadını sahneye çıksaydı haber olmazdı, kadın uyanık nasıl da haber olmayı "başarmış" dediniz.CHP'nin çarşaf açılımı bak ne hale getirdi ortalığı, başımıza taş yağacak tedirginliğindeki laikçilerden biri oluverdiniz bu habere rastlayınca belki de.
Diyorsunuz ki, bırak şimdi bizim ne dediğimizi, nasıl okuduğumuzu esas sen ne dedin.
Sorun da bu ya zaten. Ne dediğimi açıkladığımda yine zurnanın zırt dediği yer gelecek ve ben meramımı anlatamadan,yaptığımın nötr bir tespit, sadece ve sadece tespit olduğunu izah edemeden, atı alan Üsküdar'ı geçmiş; yazıyı alıntılayan internet sitelerinde, başlığı okuyup içeriği okumadan yazarını hizaya getirmeye kalkan bir sürü yorumturist türemiş olacak.
(Diyorsunuz ki yorumturist te nedir? Bu başka bir yazının konusu olsun.Şimdilik bu yazı için sadece yorum yapmak için internet sitelerine takılan, kendi aklına,bilgisine,görgüsüne pek güvenen; kendi dışındakileri de yorumlarıyla hizaya çekmeye ceht etmiş sanal yazı turistleri açıklamasını yapmakla yetinelim.)
Çarşaflı "standapçı"ya öznenin kendisi açısından yaklaşmak mümkün. Ama benim esas ilgilendiğim konu başka biliyorsunuz. Öteden beri diyorum ki, başörtüsü yasaklarının başörtülülerin modernleşmesini hızlandıran bir süreç olduğu gözden kaçıyor.
Şimdi olayı tersine çevirelim.Şöyle hayal edelim:Sosyal demokratlarımız insana duydukları saygı,kadınların kamusal alanda temsiline verdikleri önem hasebiyle, her sınıftan insanın kendini gerçekleştirmesini birincil meseleleri olarak gördüklerinden… Bu derdin ateşiyle çarşaflı kadınların her alanda rahatça var olamadıklarını tespit ediyorlar. Mesela bir tane bile "komik" çarşaflı kadın yok. Başı açıklardan "komik"ler çıktığına göre…Bu tesettürlü kadınlara haksızlık. Çarşaflı bir "stand-up"çının nüktelerinden Türk halkını yoksun bırakmaya kimsenin hakkı yoktur diyerek; yazıyorlar, çiziyorlar.Tartışma platformları düzenliyorlar.Yani mesela.!!!
Sizce muhafazakarların tutumu nasıl olurdu? En hafifinden "bre senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?" diye başlayan cümleler eşliğinde kırmızı çizgiler çekilmez miydi? Burası senin alanın burası da benim alanım manasında.
Oysa başörtü yasaklarına yaslanarak, her alana tesettürlü kadınlar geçemez çizgisini "sosyal demokratlar" çiziyor.
"Sosyal demokratların" bu yasaklayıcı tutumu olmasaydı, İslami kesimde kadınlar ve erkekler daha keskin çatışmalar yaşardı. En hafifinden geçen haftanın "İslami medya"sında bu kadar haber değeri asla taşımazdı "çarşaflı stand-up"çı.
Çarşaflı kadınlar üzerinden mizah yapanların yerine, kendi çarşaflı konumu üzerinden mizah yapan kadının "özne"leşmesi, modernliği de geride bırakan post-modern bir durum.
Sosyal demokratların yasakları, tesettürün hakikatinden vazgeçmemizi caiz kılar mı? Daha güncel bir ifade ile çarşaf ve sahne; "ve" bağlacı ile bağlanabilecek kadar birbirine yakın mıdır?
Neye yaklaşıyor ve neyden uzaklaşıyoruz?
Ölümlerden arta kalanız işte…
Her zaman yazmak istediklerimizi yazamayız. Bazen çok üzüldüğümüz için, bazen içimizdeki kelimelerin, içimizdeki acıyı izah edebileceğine inanmadığımız için. Geçtiğimiz yaz uğruna yazılar yazmak istediğim ne çok ölüm oldu. Hepsinden geriye düşünce ve duygu dünyamda emeği olan eserler kaldı. Şair Erdem Beyazıt'tan Cengiz Aytmatov'a, Bandırmalı Ali Öztaylan Hocaefendi'nin vefatına kadar beni onca etkileyen "yolculuk"ları kendi halimde yaşamak istedim. Sessiz sedasız. Kelimeleri yardıma çağırmadan.
Medyadan duyup da ailesine taziyeye gidemediğimiz genç ölümlerinden daha çok sarsılır oldum son yıllarda.Taziyeye gidebilmek insanın içindeki yarayı sağaltıyor sanki.
Bayram gelirken toprağın altında evladının ilk bayramını yaşayacak olanları düşündükçe, dünyaya sığamayacağımı sanıyorum.
Ta çocukluğumdan beri her kurban bayramı içimde tarif edemediğim acılar yaşadım. Sebebini hiç bilmediğim ağır bir hüzün. Hayatımda ilk defa bu hüznün dindiği bir yer ve zaman olduğunu fark ettim: Arafat vakfesi. Bütün o hüzün bunun içinmiş dedim.
Evladını kaybetmiş bütün ana-babalar için Arafat vakfesinde bir ihsan olarak kalbe inen o genişliği niyaz ediyorum Cenabı Allah'tan.
Rabbim, kalbi acıyla kavrulmuş anne babalara bir serinlik bir genişlik nasip et. Amin.
Geçmiş olsun:
Pazartesi günü akşam saatlerinde AKP İstanbul il binasına yapılan bombalı saldırı sonucu on kişi ağır yaralandı.AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu'nun şahsında, o sırada binada bulunmaları hasebiyle büyük korku atlatan herkese geçmiş olsun diyor, hayat mücadelesi veren yaralılara Cenabı Allah'tan acil şifalar diliyorum.
Kaynak: Yeni Şafak