Çalık grubu geçen yılın aralık ayı başında Sabah-atv ihalesini kazandığı zaman bu köşede "Gazete satmak, gazete almak!" başlığını taşıyan üç tane yazı çıkmıştı.
Yazılarımdan ilki şöyle başlıyordu:
"Sabah-atv'nin Çalık grubuna satışı, ihale onaylanırsa kesinleşecek. Bu aşamada şimdilik bazı soru işaretleri var, üzerinde durulması gereken...
Şöyle özetlenebilir:
İhalenin tek katılımcı ile yapılması ister istemez kuşkulara yol açtı. Kamu yararı açısından eleştirilere neden oldu.
İhaleye katılmalarına kesin gözüyle bakılan bazı grupların, niyetli olmalarına rağmen son anda bu işten vazgeçmeleri kulisi dalgalandırdı.
Bu açıdan hükümetin arka planda şöyle ya da böyle bir rol oynayıp oynamadığı konusu ihale ve siyaset gündeminde üst sıralara tırmandı.
Bir başka noktaya gelince:
Çalık grubunun en tepe yöneticisi, Başbakan Erdoğan'ın damadı idi. İhaleyle ilgili bazı haklı eleştiriler de bu ilişki yapısından kaynaklandı.
Başbakan Erdoğan hükümeti kendine yakın, kendine yandaş bir medya grubu mu oluşturmayı amaçlıyordu?..
En tepe yöneticisi Başbakan'ın damadı olan bir grubun, devlet ihalesiyle Türkiye'nin en büyük ikinci medya grubuna sahip olmasına hukuken herhangi bir bir engel yoktu.
İhale süreci yasalara uygundu.
Ama aynı şey tarz açısından, siyaset etiği açısından söylenebilir miydi?..
Bu soruyla ilgili olarak, öyle sanıyorum ki, eğer ihale onaylanırsa söylenecek ve söylenmesi de gerekecek bir şeyler mutlaka olacaktır." (Hasan Cemal, Milliyet, 6 Aralık 07, s. 19)
Yazımın girişi böyleydi.
Eleştiriler geçerliğini koruyor.
İhalenin bir tek Çalık grubunun katılımıyla yapılmış olması... Bazı başka grupların ihaleye girmekten vazgeçmeleri ya da üstü örtülü biçimde caydırılmaları... Bu konuda siyasal iktidarın şöyle ya da böyle bir rolü olup olmadığı...  Bu arada Başbakan'ın damadının Çalık grubunun tepesindeki görevi...
6 Aralık 07 tarihli yazımda yer alan bu eleştiriler ve soru işaretleri bugün de geçerliğini korurken, şimdi bunlara birkaç tane daha katılmış durumda.
Biri şu:
Başbakan'ın damadının kardeşi, Sabah-atv'nin tepesinde görev yapıyor.
Hukuka aykırı bir durum yok.
Ama siyaset etiği ve tarz açısından aynı şey söylenemez. Bu pencereden bakınca hiç kuşkusuz sorgulanabilir bir durum söz konusudur.
En tepe yöneticisi Başbakan'ın damadı olan bir grup, Türkiye'nin en büyük ikinci medya grubu için yapılan ihaleye tek başına girebilmişse, bu arada ihale sürecinde başkalarının caydırıldığına dair ciddi duyumlar alınmışsa, ihalenin kazanılmasından sonra da, bu kez Başbakan'ın damadının kardeşi Sabah-atv'nin başına getirilmişse, o zaman bu süreçte siyasal iktidarın gölgesi ister istemez aranır, haklı olarak sorgulanır.
İkinci eleştiri noktası:
Kamu bankaları Vakıfbank'la Halkbank'ın Çalık grubuna açtıkları toplam 750 milyon dolarlık kredi...
Çok yakın tarihimizde kamu bankalarından açılmış olan kredilerin şöhreti kötüdür. Yolsuzluğun, rüşvetin, kötü kaynak kullanımının, siyasette sapmaların, siyasal ve ekonomik krizlerin yaşanmasında pay sahibidir bu krediler...
Bugün de benzer olumsuzluklar yaşanabilir demiyorum. Çalık grubuna açılan kredilerde hukuken herhangi bir terslik olduğu da söylenmiyor.
Fakat 'ama'sı olan bir konu bu.
Güvenilir, ciddi bazı bankacılar, dikkat ediyorum, açılan kredileri bankacılık ilkeleri açısından içlerine sindirebilmiş değiller.      
Şu soru dolaşıyor kuliste:
Bazı özel bankaların vermeye yanaşmadıkları kredileri, kamu bankaları nasıl verdi?..
Bu soru da kendiliğinden  "Bu kredilerin açılmasında siyasal iktidarın gölgesi şöyle ya da böyle vurmuştur" iddiasını gündeme taşıyor.
Ya da benim yukarıda yer alan  (6 Aralık 07 tarihli) yazımdaki soru işareti haklılık kazanıyor:
"Erdoğan hükümeti kendine yakın, kendine yandaş bir medya grubu mu oluşturmayı amaçlıyor?.."
Bu soruda haklılık payı vardır.
Bu soruda, Başbakan Erdoğan'a yönelik haklı bir eleştiri vardır.
Bu soruda, Türkbank olayından kaynaklanan çağrışımlar da vardır.
Evet Sayın Başbakan, durum böyle...


Kaynak: Milliyet