Yönetici iseniz "kodu mu oturtan" türden olmalısınız.
Siyaseti yorumluyorsanız ya "ak"ı ya "kara"yı doğru bulmalısınız.
Bilim adamıysanız, her konuda "tek ve değişmez doğru"nun var olduğunu söylemelisiniz.
Emre Aköz Sabah'taki yazısında bu tablonun "teori" kavramına yansıma biçimini şöyle anlatmıştı dün:
- GEÇEN akşam TV'de Türkiye'nin önemli bilimcilerinden biriyle birlikteydik. Bilimcimiz "Doğrulanmış bilimsel teoriden" söz edip durdu.
Ben de aynı ısrarla " Doğrulanmış bilimsel teori olmaz… Ancak, henüz yanlışlanmadığı için geçerli olan bilimsel teori vardır" dedim.
Anlamadı. Kavrayamadı.
Bilimcilerimize… Özellikle de fizik, kimya, biyoloji gibi pozitif bilimler alanında çalışmalar yapanlara… Biraz "bilim felsefesi" öğretilmesi gerekiyor.
Tabii sadece onlara değil… Mesela "Yaradılış teorisi" ya da "Akıllı tasarım teorisi" gibi laflar edenleri de bilim felsefesi kurslarına göndermemiz şart.
Siyaset de farklı değil
Emre Aköz'ün pek doğru gözlemlediği bu tablo siyasi içerikli tartışmalar için de fazlasıyla geçerli değil mi?
Örneğin "türban" sorunsalının "kuşku"nun ana vatanı olması gereken üniversitelerde bile öğretim üyeleri tarafından "ak" ve "kara" çizgisinde ele alınması, rejim tartışmalarına konu edilmesi sizi şaşırtmıyor mu?
Olaya doğruları ve yanlışları vurgulayarak bakmayı denemek çok mu zor?
Oysa hepimizin zihninde bu konudaki karar tereddütler içeriyor. Örneğin Referans'ta Nabi Yağcı şöyle yaklaşmıştı "türban ve laiklik" arasındaki ilişkilere:
- Kendi duruşum açısından türban eğer öğretim hakkından mahrumiyet yaratıyorsa bunu bir demokrasi sorunu olarak görürüm. Kamu hizmeti alma veya vermede de durum benim açımdan aynıdır. Mesele kamu hizmeti verenin kıyafetinde değil hizmet verme eyleminde, edimindedir; inancı nedeniyle farklı davranıyorsa, örneğin doktor ya da hemşire ise ve erkek hastalara bakmıyorsa bu kabul edilemez, bunun da yasal önlemleri zaten vardır.
Bir özgürlük meselesi
- Diğer yandan özgür iradesini henüz kullanabilir olmayan yani reşit olmamış çocukların ister resmi okullarda isterse özel okullarda olsun türban veya herhangi bir dini kıyafet içinde olmasını bir yurttaş olarak doğru görmem, desteklemem. Aynı nedenle zorunlu din derslerini doğru görmem. Ama tüm bunlar benim düşüncelerimdir, herkesin aynı düşünmesi gerekmez. Bu düşüncelerden rejim açısından korku duyanların veya farklı düşünenlerin düşüncelerini de dikkate almalıyım.
Nabi Yağcı'nın önemli bir gözlemi de şöyle:
-…Dünya değişiyor, Türkiye değişiyor ama bu temel konularda politik arenada tarafların düşünceleri, konumları, duruşları neredeyse hiç değişmiyor… Oysa dünyada ve Türkiye'de din ve laiklik; Türk modernleşmesi, Osmanlı ve günümüz; Atatürkçülük, Kemalizm gibi pek çok konuda sayısız inceleme, araştırma var ve pek çok kitap yazıldı, ciddi bir literatür oluştu. Fakat buna rağmen günlük politikaya gelindiğinde bunların hiçbir etkisi görülmüyor… En önemlisi resmi üniversitelerimizin durumudur, tek kelime ile vahimdir. Asıl onlardan toplumu serinkanlı düşünmeye çeken, çözümsüzmüş gibi görünen sorunlara farklı çözümler öneren ve toplumu değiştirecek düşünce üretimleri beklenirken tam tersine onlar neredeyse skolastik denebilecek bir tutum sergiliyor, değişimin önüne çıkıyorlar.
DOĞRULARI ARAMAK
Bunun gibi TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ'a da tepki gösterenler, onun söylediklerine değil, neden tam olarak kendi yanlarında yer almadığına kızmıyorlar mı?
Şu sözlerinde doğrular yok mu Yalçındağ'ın:
- Dünya bir krize doğru hızla ilerliyor ve 2008 Türkiye için çok zorlu bir yıl olacak gibi görünüyor. Ancak bir süredir aslında, çok daha rahat bir zamanda tartışmamız gereken bir konuyu, türban konusunu, gündemin birinci maddesi haline getirdik… Evet, bir yanda başını örttüğü için eğitim sürecinde zorluk çeken kızlarımız var. Diğer tarafta da 15 yaşında istemediği halde kapatılanlar da var, birkaç yıl sonra çevre baskısıyla başını örtmek zorunda kalmaktan korkanlar da var.
[email protected]
- Dünya bir krize doğru hızla ilerliyor ve 2008 Türkiye için çok zorlu bir yıl olacak gibi görünüyor. Ancak bir süredir aslında, çok daha rahat bir zamanda tartışmamız gereken bir konuyu, türban konusunu, gündemin birinci maddesi haline getirdik… Evet, bir yanda başını örttüğü için eğitim sürecinde zorluk çeken kızlarımız var. Diğer tarafta da 15 yaşında istemediği halde kapatılanlar da var, birkaç yıl sonra çevre baskısıyla başını örtmek zorunda kalmaktan korkanlar da var.
[email protected]