Rahmetli Ecevit'in 1980'lere gelirken "Artık halk da tribünlerden sahaya inmelidir" dediğini hep hatırlarım.
Bilindiği gibi 12 Eylül 1980'de sadece Şeref Tribünü'ndeki generaller sahaya inmişti ve halk da siyaset stadyumundan dışarı çıkartılmıştı.
Halkı seçim sandığı yerine sahaya (veya sokağa) çağırmanın buna benzer sonuçlarını defalarca gördük.
Demokratik siyasetin püf noktası bu işte.
Herkes ve her kesim her konuda görüşünü özgürce seslendirebilecek.
Sivil toplum örgütleri de, çıkar grupları da, katılımcı demokrasinin gereği olarak siyasetin yönünü etkilemeye çalışacaklar.
Ancak bütün bunların sonunda "Halk" oyunu kullanarak nihai tercihi yapacaktır.
İşte bu süreçte demokrasinin en vazgeçilmezleri "Siyasi partiler" ve "Siyasetçiler" dir.
Halk iradesi onlar aracılığı ile yönetime yansır.
Temsili demokrasi gerçeği
Aktif siyasette değilseniz, eleştirirsiniz veya desteklersiniz.
Ama kararı onlar verir.
"Benim söylediklerimi dinlemiyor" diyerek birine öfkelenmek veya "Madem seni destekledim o zaman benim sözümden çıkamazsın" diye siyasetçiyi azarlamak, çocukça bir davranıştır.
Siyaseti seçim kazanan siyasetçiden daha iyi bildiğini zannedenler için izlenecek en doğru yol aktif siyasete girmektir. DEVAMI>>>