Eski bir Blackwater çalışanı ve eski bir donanma askeri, Virginia federal mahkemesinde 3 Ağustos'ta verdikleri yeminli ifadelerinde şirket sahibi Erick Prince karşı bir dizi suç isnâd ettiler; dediklerine göre Erik Prince, şirket hakkında tahkikat yürüten federal otoritelerle işbirliği içindeki bireyleri öldürmüş yahut öldürülmelerine yardım etmiş olabilirler. Eski Blackwater çalışanı Prince'in kendisini "müslümanları ve İslam inancını yeryüzünden kaldırmakla görevli Hıristiyan haçlısı olarak gördüğünü" ve Prince'in şirketlerinin "Iraklıların hayatlarını mahvetmeyi teşvik ettiğini ve bunu ödüllendirdiğini" de ileri sürdü.

Her iki adam da mahkemedeki şahitliklerinde Blackwater'ın Irak'a silah kaçırdığını söylediler. Adamlardan biri, Prince'in kendi özel uçaklarıyla Irak'a sevkettiği "yasadışı" veya "hukuk dışı" silahlardan da kazanç elde ettiğini söyledi. Prince'in ve diğer Blacwater yöneticilerinin, suçlarını gösterecek video, eposta ve diğer belgelerini imha ettiklerini, ABD Dışişleri Bakanlığı ve diğer federal kurumları kasıtlı olarak yanılttıklarını belirttiler. Bu iki kişinin kimliği, can güvenliklerini korumak amacıyla gizli tutuluyor.

İsnâd edilen bu suçlar ve diğer bir dizi ithamlar-yalan şehadet kanunlarına tâbidir- yeminli ifadeler olarak alındı ve Irak'ta suç işlediği ve diğer kanunsuz davranışlar sergilediği iddiasıyla Blackwater'a dava açan sivillerin avukatlarının verdiği yetmiş sayfalık dava dilekçesinin parçası olarak 3 Ağustos gecesi Doğu Virginia'da mahkemeye sunuldu. Anayasal Haklar Merkezi'yle birlikte çalışan hususi vekil Susan Burke, Blackwater'a karşı Washington D.C bölgesinde beş ayrı sivil dava açıyor. Hâkim T.S Elis III'ün baktığı önduruşmada bu iki dava birleştirildi. Burke 3 Ağostus dava dilekçesini, Blackwater'ın davanın reddi talebine karşı verdi. Blackwater, Prince ve şirketin masum olduğunu, çalışanları ve Dışişleri Bakanlığı adına görevlerini profesyonelce yürüttüklerini ileri sürüyor.

Mahkeme belgelerinde "John Doe #2" olarak anılan eski Blackwater çalışanı, davaya yakın kaynaklara göre, Blackwater'ın yönetim ekibinin eski bir üyesi. Doe #2, eski meslektaşlarının sağladığı bilgilere dayanarak yaptığı yeminli şehadetinde "Prince ve çalışanları, devam eden suç davalarında federal otoritelere bilgi veren veya bilgi vermeyi planlayan bir ya da birkaç kişiyi öldürdü veya öldürttü" diyor. John Doe #2, Blackwater'da dört yıl çalıştığını, yeminli şehadetinde isminin saklı tutulduğunu çünkü "bu ifadeyi verdiğinden dolayı misilleme olarak kendisine şiddet uygulanmasından korktuğu" belirtiyor. "Prince'in yanından ayrıldıktan sonra Prince'in yönetimi çeşitli fırsatlarla beni ölümle ya da şiddetle tehdit ettiler" de diyor.

Irak'ta Blackwater için çalışan eski donanma askeri ise ayrı bir yeminli ifadesinde "Blackwater'daki meslektaşlarımdan ve eski meslektaşlarımdan, Erik Prince ve Blackwater hakkında bilgi veren veya bilgi vermeyi planlayan bir ya da birkaç kişinin şüpheli bir şekilde öldüklerini öğrendim" dedi. John Doe #1 kimliğiyle ifade veren şahit, "Blackwater'a katıldığını ve Dışişleri Bakanlığı ve diğer Amerikalı personeli korumak üzere Irak'a gittiğini" belirtiyor. Doe #1'in halen şirket'te çalışıp çalışmadığı bilinmiyor çünkü "yakın gelecekte Irak'a gitmesinin planlandığını" söylüyor. Doe #2 gibi o da yeminli ifadeyi verdiğinden dolayı kendisine karşı şiddete başvurulmasından korktuğunu ifade ediyor. İsnâd edilen cinayet hakkında daha fazla tafsilat yer almıyor.

Doe #2, "Prince'in, federal otoritelerin çeşitli suçlarını belirlemesinden ve dava açmasından korktuğunu, korkmaya devam ettiğini" söyliyor: "Prince ve diğer üst düzey yöneticiler bir veya birkaç vesileyle, epostaların ve diğer belgelerin imha edilmesi emrini verdiler. Suç delili görüntüler, belgeler lime lime edildi, epostalar yok edildi."

Bu iki kişinin kimliği, Blakcwater'daki rollerinin ne olduğu veya bu sivil davalarda yeminli ifade vermeye onları teşvik edenin ne olduğu bağımsız bir şekilde doğrulanamıyor. Her iki şahıs, Blackwater'la ilgili soruşturma yürüten federal savcılarla daha önce işbirliği yaptıklarını belirtiyorlar. Colombia Başsavcılığı sözcüsü John Roth "askıda olan bir tahkikat, bu yüzden Büyük Jüri önünde yorum yapamayız veya hatta bu meseleyle ilgili Büyük Jüri var olsa bile"... "suç işlemek olur bu" diyor. Cinayet iddiaları ve diğer suç ithamlarıyla ilgili adli tahkikat yürütülüp yürütülmediği hakkında sorulan soruya ise şöyle cevap verdi: "Suçsuz bir birey hakkında yürütülecek muhtelem bir tahkikatla ilgili ne yaptığımız ve ne yapmadığımız hakkında yorumda bulunamayız." The Nation, telefon ve çeşitli eposta adresleri üzerinden Prince veya şirketlerinin sözcüleriyle çeşitli defalar temas kurmaya çalıştı. Bir şirket temsilcisine telefonla ulaşıp yorumda bulunması istendiğinde "maalesef bu konuda size yardımcı olabilecek kimse yok" dendi. Şirket temsilcisi The Nation'ın talebini ileteceğini söyledi fakat bu makale yayınlanana kadar hiçbir şirket yetkilisi geri dönmedi.

Doe #2 yeminli ifadesinde "ABD Adalet Bakanlığının topladığı büyük jüri zabıtlarında bu ifadelerinin yer aldığını" beyan ediyor. Federal savcılar, 16 Eylül 2007'de Bağdat'ta Nisur Meydanında onyedi Iraklının öldüğü olayın ardından büyük jüriyi topladı. Blackwater çalışanı beş kişi cinayet işlemek yüzünden açılan davanın duruşmasını bekliyor; bir altıncısı Jeremy Ridgeway ise (taksirli) cinayet suçunu ve cinayet işlemeye teşebbüs suçlarını kabul etti ve savcılarla işbirliği yaptı. Doe #2'nin Nisur Meydanı Büyük Jürisi veya ayrı bir büyük jüri önünde şahitlik yapıp yapmadığı bilinmiyor.

Her iki yeminli beyan beş sayfa uzunluğunda ve Erik Prince ve şu an Xe Services LLC tabelasıyla çalışan şirketler ağı hakkında ezici suçlamalar ihtiva ediyor. Bu suçlamalardan biri de Doe #2'nin kendisini "müslümanları ve İslam inancını yeryüzünden kaldırmakla görevli Hıristiyan haçlısı olarak görmesi.": "Prince bu amaç doğrultusunda, Iraklıları mümkün her fırsatta öldürdüklerini bilerek ve bunu isteyerek, kendi Hıristiyan üstünlüğü vizyonunu paylaşan bazı belirli kişileri Irak'a gönderdi. Bu adamların çoğu, Haçlı savaşını veren Tapınak Şövalyelerinin çağrı işaretini kullanıyorlardı."

Prince, şirketlerini Iraklıların hayatını yok etmeyi teşvik eden ve ödüllendiren bir tarzda yönetti. Örneğin Prince'in yöneticileri Irak'a gitmek ve Hacıları mukavvaya yatırmaktan açık açık bahsederlerdi. Irak'a gidip Iraklıları vurmak ve öldürmek bir spor veya oyun gibi görülüyordu. Prince'in çalışanları Iraklılar ve Araplar hakkında ırkçı ve aşağılayıcı kelimeleri açık seçik ve sürekli olarak kullanırlardı.

Doe #1'in isnâd ettiği suçlar arasında "Blackwater'ın Irak'a silah kaçırması" da var. Köpek yiyecekleri için hazırlanmış çantalardan çıkarılan silahları bizzat kendisinin gördüğünü beyan ediyor. Doe #2 "Prince'in ve çalışanlarının silahları sarıp sarmalayıp, Presidential Airlines adı altında çalışan Prince'in özel uçaklarıyla Irak'a kaçırdığını, Prince'in yasadışı silah ticaretinden hatırı sayılır kazançlar elde ettiğini" söyledi: "Prince, çeşitli şirketlerini kullanarak susturuculu yarı otomatik makineliler gibi çeşitli silahlar satın aldı ve kanundışı dağıtım kanalları üzerinden dağıttı." Doe #1 'e göre "Blackwater, Dışişleri Bakanlığının sözleşme şartlarına riayet etmiyor ve Bakanlığı aldatıyordu."

Blackwater'ın köpek yiyeceği çantalarında Irak'a silah kaçırdığı iddiasının dile getirildiği bir ilk değil bu. ABD News'ten Brain Ross 2008 Kasım'ında "North Carolina'da bir federal büyük jürinin, tartışmalı özel güvenlik firması Blackwater'ın büyük köpek yiyeceği torbalarında, Irak'a yasadışı saldırı silahları ve susturucular yüklediği iddialarını araştırdığı" haberini vermişti. Bir başka eski Blackwater çalışanı bu bilgiyi The Nation'a doğruladı.

Her iki şahıs da, Doe #2'nin sözüyle "Prince ve Blackwater'ın, Irak'a gönderilmesi uygun olmayan ve Dışişleri Bakanlığının izninden geçmemiş kişileri Irak'a gönderdi" diyorlar. Doe #2 "Prince'in masum Iraklıların gereksiz yere öldürülmesine bir son vermek isteyen bazı çalışanların tavsiye ve itirazlarına kulak asmadığını" ilave ediyor. Doe #2 bazı Blackwater yetkililerinin "çürük adamları" görevlendirmeyi reddedip Amerika'ya geri gönderdiklerini de beyan ediyor (..). Ancak adamlar Amerika'ya geri gönderildiğinde, Doe #2'ye göre "Prince ve yöneticileri Irak'ta görevlendirilmek üzere bu adamları tekrar Irak'a gönderiyorlardı, ilgili çalışanlara "şirkete para kaybettirmeye bir son vermeleri gerektiğini" belirten açık bir talimatla."

Doe #2, Prince'in "akıl-ruh sağlığı profesyonellerinin değerlendirmelerini tekrar tekrar gözardı ettiğini ve çürüğe alınan kişilerin görevlendirilmesine onay vermeyen profesyonellerin işine son verdiğini", Prince ve şirketin o zamanki başkanı Gary Jackson'ın "akıl-ruh sağlığı profesyonellerinin ve sahadaki güvenlik profesyonellerinin itiraz ettiği kişileri Irak'ta görevlendirdiği gerçeğini Dışişleri Bakanlığından sakladığını", bu adamların öldürücü silah taşımak için uygun olmadığını bilmelerine rağmen bunu dikkate almadıklarını çünkü konuşlanmanın daha fazla para anlamına geldiğini söylüyor.

Doe #1, "Blackwater'ın bazı personelinin kasıtlı olarak aşırı ve gerekçesiz ölümcül kuvvet kullandığını ve Iraklı sivilleri öldürmek veya ciddi bir şekilde yaralamak maksadıyla bazı hallerde yetkisiz silah kullandıklarını bildiğini", "Blackwater'ın suistimalleri durdurmak için hiçbir şey yapmadığını" beyan ediyor. Doe #1, "Blackwater personelinin kasıtlı olarak gereksiz, aşırı ve haksız ölümcül güç kullandığı birkaç vakayı şahsen gözlemlediğini" beyan ediyor ve personelin sivillere ateş açtığı, öldürdüğü veya yaraladığı ve fakat Dışişlerine olayın raporunu vermediği bazı örnek olaylara atıf yapıyor. Doe #1, "aşırı güç kullanılan tüm bu vakaların ses ve görüntülerinin başta kayda alındığını fakat gün sona erdiğinde adına "hot wash" denilen oturumda görüntülerin izlendiğini ve sonra gerçekte ne olduğunu Blackwater personelinden başkasının görmesini engellemek için silindiğini, Blackwater'ın Dışişleri Bakanlığına video'yu sunmadığını" iddia ediyor.

Doe #2, meseleyi gayri nizâmi silahlara getiriyor ve Prince'in "Irak'taki çalışanlarına el bombası ve el bombası fırlatıcısı gibi ilgili ABD kurumlarının onay vermediği silahlar sağladığını, Prince'in çalışanlarının bu yasadışı silahları Irak'ta defalarca kullandıklarını ve bu yolla masum pek çok sivili öldürdüklerini" ileri sürüyor. Prince'in LeMas adlı bir şirketten yasadışı mühimmat edindiğini de iddia ediyor. Bu şirket, insan vücuduna girdikten sonra patlayan kurşun satıyor. Prince'in çalışanları, Iraklılara azami hasarı vermek için bu yasadışı mühimmatı defalarca kullandılar diyor.

Blackwater, sektörde faaliyet gösterdiği oniki yıl içerisinde ismini ve logosunu birçok kez değiştirdi. Prince, bir düzineden fazla iştirak de kurdu ki bunların bazıları offshore şirket ve gizli kapaklı faaliyet yürütüyorlar. Doe #2'ye göre "Prince bu şirketler ağını suçlarını, düzenbazlığını ve diğer cürümlerini gözlerden uzak tutmak için kurdu." "Örneğin Prince, karapara aklamak ve vergi kaçırmak gibi dalaverelerin ortaya çıkmasını engellemek için gerekli olduğu takdirde bir şirketten (Blackwater) diğerine (Greystone) fon naklediyor." "Prince, gerekli addettiği takdirde, şirketlerinin faaliyetini fonlamak için şahsi servetini kullanıyor. Benzer şekilde, istediği vakit şirketlerin fonlarını alıyor ve şahsi hesabına geçiyor."

The Nation bu iddiaları kendisine özetle açıkladıktan sonra Kongre üyesi Dennis Kucinich "bu suçlamalar doğruysa, Blackwater, vergi mükelleflerini aldatan ve masum sivilleri öldüren mücrim bir teşebbüstür" diye cevap verdi. House Committee on Oversight and Government Reform üyesi ve 2004'ten beri Prince ve Blackwater hakkında inceleme yapan Kucinich "Blackwater hem yurtiçinde hem de yurtdışında kendi bildiğini okuyor. Niçin cezadan muaf faaliyet yürüttüler diye sormak gerekiyor. Blackwater'a ilave olarak, önceki yönetimdeki patronlarını da sorguluyor olmamız lazım, bu örgütü onlar fonladı, onlar istihdam etti. Federal himaye olmaksızın Blacwater var olamazdı; bu suçlamalar bütünüyle incelenmeli" dedi.


Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı