Aşk bana beni verdi. Şahsiyet kıldı beni. Peki, nedir aşk diye sorarsan eğer; var’ı varlığa çıkarandı o. Yokluğu mevcudata geçiren de oydu. Hem ikiliğin sebebi ve hem de birliğin yegâne gücüydü. Benlik ise gücünü aşktan alıyordu. Varlık sahasına yine onunla adım atmış ve onunla sürdürmekteydi varlığını! Benlik güç kazandıkça aşka yönelik ilgisi ve gücü artıyordu. Ancak varlık kesafet kazanınca örtülür oldu birçok gerçeğin üzeri…

Her şey benimle anlam kazanırken aşk en büyük yardımcı; ben varım diye varlık oluş haline geliyordu. Ben kader oluştururken bir kadere boyun eğerim aşkla! Hayatın çimentosu ve harcı aşk ise nedeni benim! Sürekli tazelenirken hayat benden izler taşır. Çokluk ve birlik ben ile anlama kavuşurken; her şey gözlerimin önünde cereyan etmekte. Kuşun cıvıltısı, yaprağın hışırtısı, rüzgârın sesi ve toprağın uğultusu beni sayıklar, kutsal bir tören gibi nağmeler yükselir benliğime!

İsmet Özel: “ Her şey ben yaşarken oldu” dediği mısra bize bu anlamı verebilir. Benlik üzerine yeterli düşünüşü gerçekleştirmeden yukarıdaki sözlerin anlam kazanması zor olabilir. Ancak benlik üzerine yapılan saldırıları düşününce ve bunun mantığı üzerine kafa yorunca, anlıyorsunuz ki bu benlik önemli bir şeydir. Özgürleşmeyi İsmet Özel “özü gürleştirme” olarak yorumluyor bir denemesinde! Çünkü özü gürleştirdiğiniz vakit şeytan ve avanesinin sizi etkileyeceği bir gücü olmayacaktır. Bütün diktatörlerin ve özellikle de modern diktatörlerin benlik üzerine siyasi ve sosyal mühendislik çalışmaları gerçekleştirmeleri sıradan bir olay değildir. İnsanı köleleştirme çabaları tarih boyunca diktatörlerin ortak uğraşısı olmuştur.

Hazreti Ömer’in bir vali’ye atfen söylediği şu tarihi söz: “Anaların hür doğurduğu bir insanı kim hangi hakla köle yapabilir” bize İslam açısından benlik hakkında bir fikir verebilir. Özellikle İslam düşüncesinin kişiliğe verdiği önem açısından bu dinin Peygamberini tavsif ederken “Sen en güzel ahlakı tamamlamak için gönderildin” ve “ sen en güzel örneksin” hüküm cümleleri yeterli kanaati oluşturur.

Benlik sahibi bir insanın herhangi bir zulmü kabul etmesi ve haksızlık karşısında susması düşünülemez. Yukarıdaki hüküm cümleleri İslam düşüncesi bağlamında metafizik açıdan benlik üzerine spekülatif bir yorum yapma denemesidir. Ama şunu söylemeden geçmek olmaz! Benlik üzerine, fert üzerine, yeterli bir düşünüş olmadığını daha önceki yazılarımda belirtmiştim.

Şimdi düşünün bakalım! Devletler, toplumlar, cemaatler, siyasal partiler, vakıflar, dernekler vs niçin sadece kendilerine tabi olabileceklerin ve kişilik zafiyeti taşıyanları öne çıkarıyorlar veya onların yükselmelerine izin veriliyor. Niçin kişilik gösteri genelde olumsuz niteleniyor ve olumsuzlanıyor. Çünkü kişilik sahipleri genelde oyunbozan ve ezber bozucu rolü oynuyorlar… O yüzden yukarıda saydığım hiçbir grup ve sosyal faaliyet sahasında benliğini ortaya koyana yol vermezler!

Emperyalizmin ve geç kalmış kapitalizmin(post modernizm); benliği yok edici bir kültürü evrensel hale getirme uğraşısında bu kadar güç ve imkân harcadığını, benliğin doğru anlamına ve yorumuna kavuştuğumuzda anlamlandırabiliriz…

Etrafınıza bakarak kurumlaşmayı tamamlayan veya kurumlaşmaya adım atan bütün kişilerin etraflarında kişilik ve şahsiyet sahibi birilerini mi arzuluyorlar, yoksa kendilerine tabi olacak, söylenenleri uygulayacak uydu tipler mi arıyorlar, kendiniz bulun!

O yüzden ben kavramı benlik kavramını tamamlayan ve aşan bir kavramdır. Varlığın varlığa çıkışına kaynaklık eder. Var, varlık ve varoluş üzerine düşünmemizi ve anlamamızı sağlar. Yalnız bu konuda aşk kavramı da önem arz eder. Aşk üzerine söylenecek söz çoktur. Başka yazılarımızda bir kısmını dile getirdiğimiz için burada bu kadar dokunma yeterli olur sanırım. Varoluş ise ben ve aşk’ın buluşmasının tarihi olarak yorumlanabilir diye düşünüyorum. Var’ı varlığa çıkaran aşk ise, varlığın varlık sahasına yönelmesi ve hareketlenmesi de varoluştur.

Ben anlam kattığım zaman anlam, anlam kazanır. Ben göz ardı ettiğim şey yokluğa karışır. Ben müdahale ettiğim şey değer kazanır. Ve o yüzden ben varlığın anlamı ve aynasıyım diyorum…

Benliğinizi ortadan kaldıran bütün siyasi ve sosyal projeleri ve stratejileri reddederek kendi varlığınızın anlamını bulabilirsiniz. Sizi siz olarak kabul edecek ve sizin görüşlerinizi ve değerlendirmelerinizi kabul edecek kurumları gözetin. Farklılığınız sizin benliğinizin garantisidir. Herkes gibi olmak, aslında hiç kimse olmakla eş değerdir. O yüzden hiçliği ve varlığı kabul etmek yâda etmemek sadece bana düşmeli, öyle değil mi?