1983 Kışında, Şırnak'ın Uludere kazasına bağlı "Kela Memo" mevkiinde av köpekleriyle avlanmaya çıkan Timur Ağa ve adamları bir ara köpeklerini kaybederler. Köpeklerinin yeraltı gibi bir yerden seslerini işitirler. Mağara gibi bir yerden girdiklerinde aşağıya doğru yol olduğunu keşfederler. Daha sonra fenerler alarak buraya girerler ve birçok yeraltı odasının olduğu, adeta bir yer altı şehri ile karşılaşırlar. Odalardan büyük olanında büyükçe bir lahit gören köylüler, hazine umudu ile kapağını açarlar. Lahitin içinde bir mumya, yanında ise büyük boy bir kitapla karşılaşırlar. Kitabı alırlar. Ayrıca o odada daha küçük boyda bir kitap daha bulurlar. İki kitabı da alarak oradan ayrılırlar. Papirüs varaklarından oluşan büyük kitabın ilk varağını koparıp, Süryani rahiplerine gösterirler. Süryani alfabeli, güzel ve düzgün yazılı sahifeyi okuyamazlar. Zira noktasız, Süryani alfabesi ile yazılmış bu metin, Arâmi dili ile yazılmıştır.
Sonunda bu sahife /1984 başlarında, İstanbul'da Ön-Asya dilleri uzmanı, epigraphist Hamza Hocagil'e gönderilir. Belli bir uğraş sonrasında Hamza Bey bu metni çözer ve tercüme eder. Sahifedeki metin tercüme edildiğinde:
"Ben Kıbrıslı Barnabious, bu benim, gökler/semavi yılla 48. Yılda yazdığım 4. İncil nüshasıdır. Bu, Vahyi Sâdık olan Allah'ın kulu Meryem oğlu İsa'ya vahyidir." kaydı yer alır. DEVAMI>>>