Irak, Amerikan yenilgisinin, onun, ekonomisinin, cüzi ya da külli başarısızlığa uğramış hegemonya siyasetinin başına neler geleceği, İslam ve Arap âlemindeki gelişen güçlerin onunla nasıl muamelede bulunacağı meselesi değil Irak meselesidir. Bu halk, içinde bulunduğu bu durumda nasıl bir ilişki geliştirecek, bu realiteden kurtulup işgal parmaklıklarının dışında nasıl farklı bir gelecek kuracak. Bu, İslam ve Arap âleminin meselesi ve onun sadece Irak ve geleceğiyle değil kendi geleceğiyle de olan ilişkisidir.
Savaş Gibi Yerle Bir Eden Yenilgi
Irak meselesi, Amerikan seçimlerinde yarışın başladığı andaki liderlik konumundan, Amerikan savaş liderinin halk desteğini kaybedip kendinden öncekilerle karşılaştırıldığında çok kötü bir çöküşe sürüklenmesiyle birlikte çökmüş ekonomi meselesi haline gelebilir. Bu mesele Amerikan seçmeninin nezdinde bir numara fakat bununla beraber seçilecek başkanın McCain olması imkânsız değil. O da Bush'un bir kopyası belkide ülkesi ve dünya için ondan daha da tehlikeli olabilir. Ama demokratlardan biri başkanlık koltuğuna otursa bile –şu ana kadar en muhtemel olan Obama'nın seçilmesi- seçimleri takip eden grubun ve davalarında alacakları konumu belirlemekle, kendi kararlarını almayı bekleyenlerin temennilerinin aksine değişiklik büyük olmayacak. Bu seçimlerin doğuracağı sonuç ne olacak? Yani Amerikan seçmeninin iradesi onlar için neyde karar kılacak?
İki halde de Amerika'nın Irak yenilgisinin ve bu yenilginin Amerikan ekonomisi ve uluslar arası sahnedeki siyasi konumu üzerinde bıraktığı yıkıcı etkilerin üzerini örtmek mümkün değil. Yenilginin sebepleri hakkında benzer şeyler söylense de geçen 5 yıl içerisinde hiç kesintiye uğramadan devam eden gerçek Irak direnişi Amerika'yı bu duruma sürüklemiştir.
Savaşa başlayan takımdan geriye kalanlara genel bir bakış yeter. Takımın ilk önce kanatları birer birer döküldü sonra da ana iskelette çatırdamalar başladı. O kadar ki; savaş çıkarmada, insanlık aleyhine savaş suçları işlemede ve dünyamızda acı ve yıkıma sebebiyet vermede eşşiz Amerikalı bu başkan meydanda tek kalacak gibi görünüyor.
Her ne kadar uyguladığı vahşi siyasetlerin aptalca oluşundan bahsedilse de, ülkesinin uğradığı yenilginin arkasındaki sebep odur. Batı dünyası bu yenilginin kendisini de kıskacına almasından korkuyor. Bunun birinci ve nihai sebebi Irak direnişidir.
Bir Alman gazeteci Irak'a yaptığı ziyaretin ardından yayınladığı bir kitapta, Irak'ın Amerika'nın düzenlediği, günlük birçok sivilin hayatını kaybettiği ve vahşilikle nitelenebilecek ortalama 100 askeri operasyona tanık olurken yine her gün Amerikan işgaline karşı sergilenen ortalama 100 silahlı direniş eylemiyle karşılaştığını zikrediyor. Ama bu basın boykotu siyaseti, Batılı basın organlarını (biz birçok Arap yayın organını da buna dâhil ediyoruz) Irak halk direnişiyle ilişkisi olmayan makamların düzenlediği, kurbanları siviller olan ve basın tarafından intihar ya da şehadet eylemi olarak adlandırılan faaliyetlerin sadece %3'ü üzerinde yoğunlaşmaya sevk ediyor.
Basının bu tavrı, Amerika'nın Irak halk direnişi karşısında uğradığı yenilginin sebeplerini kamuoyundan gizliyor. Bu direniş Amerika'ya, son dönemde çıkan kitapların değerlendirmelerine göre binlerce milyar dolarlık, yani Amerika'nın tarihi yenilgisiyle sonuçlanan Vietnam savaşından kat kat fazla mali kayıp verdirdi.
Irak, Arap Ve Müslümanların Meselesi
Amerikalıların hükümet ve halk olarak, demokratlar ve cumhuriyetçiler bazında, siyaset ve basın alanında ülkelerinin yenilgisine nasıl yaklaşacakları sorusu geniş çapta etki alanı olsa bile sadece Amerika meselesi hakkında sorulmuş olur.
Lakin Irak, onun içinde bulunduğu durum ve geleceği hakkında sorulacak soru ulusal ve İslami bir meseledir. Amerika'nın bakışıyla ya da uğradığı yenilgi kanalıyla olaya bakmaktan kurtulmak gerekir ki ulusal, İslami ve Arap çıkarlarına ilişkin olumlu etkiler bırakacak olguyla yaşamak mümkün olsun.
Amerikan işgali karşısında gösterilen direniş Irak halkının direnişidir ve ona bir yön ya da grup hüviyeti verme girişimi Irak'a ve onun geleceğine faydalı olmaz. Ve bunun Irak'ın ülke, halk, egemenlik, içeride ve dışarıda ihtiyaç duyduğu uyum siyaseti bakımından, istisnasız bütün halk gruplarını içine alacak farklı alanlarda yaygın bir kalkınma için başlangıç noktası olarak kabul edilmesi mümkün değil.
Irak'a işgal altındaki vatan gözüyle bakış, fiili ya da sınırlar olduğu gibi muhafaza edilse de sürekli çekişme temeli üzerinde teorik parçalama planlarına göre değil yine bu sınırlar dâhilinde bir yurdun grupları arasındaki alışverişin nasıl olacağına bakmanın başlangıcıdır. Yine bu, Irak'la bölgesel olarak ilişkide bulunmanın ve uluslararası düzeyde tam anlamıyla hâkimiyetini geri kazanmasının temelidir. Kazanacağı bu hâkimiyet, topraklarının yabancı üsler için, tabi kaynaklarının da yine onların arzularını gerçekleştirmek için kullanılmasına ve herhangi bir dış makamla özelliklede ABD ile uzun ya da kısa vadeli ikili anlaşmalar yapılmasına engel olacaktır. İşgal altında gerçekleştirilen her türlü anlaşma kimin imzaladığına bakılmaksızın –ki bunu işgalciyle milli, İslami ya da ulusal ilişki içinde olan kişi değil halkın egemenliğine düşman olandan başkası yapmaz- şekil ve içerik bakımından işgalin ve onun yasallığının batıl oluşu gibi batıldır.
İşgalciyi yenilgiye uğratan direniş işgale, düşmanlığa ve bölgesel çekişmeleri destekleyen siyasetlere karşı bir direniştir. Bu siyaset sadece Irak halkını sırtından vurmaz İslami, Arap ve ulusal kardeşlik ilişkisinin geleceğini ve bütün alanlarda ki ortak çıkarları da zedeler.
İşgale Hizmet Etme Suçu
Irak, er ya da geç işgale rağmen ama işgal iradesiyle değil bağımsızlığına kavuşacak. Bu sınırlar dâhilinde ya da dışarıda ki siyaseti ve uygulamalarıyla işgalin uzamasına yardım eden herkes mazereti ya da delili ne olursa olsun Irak, onun halkı, direnişi, bugünü ve geleceği, onu kuşatan Arap ve İslam âlemi karşısında suç işlemektedir. İşgalin uzatılması, ister onun askeri güçlerinin kalmasını isteyerek ister çekilmeye mecbur edildikten sonra bile işgalcinin hedeflerini gerçekleştirecek anlaşmalar düzenleyerek olsun Irak'ın, halkının, komşularının çıkarlarıyla bağdaşmaz.
Irak'ın ona karşı başlatılan ilk savaşta, uzun soluklu boykot döneminde ve ikinci savaştan sonraki işgal döneminde tanık olduğu şey Irak halkının kan, acı, sürülme, yıkım, iç çekişmeler insan haklarını ve hukuki özgürlükleri hiçe sayma, yeraltı kaynaklarının sömürülmesi ve medeniyetinin dumura uğratılmasından yana ödediği bedeldi. Irak bu yüklü bedeli Amerika'ya yeni bir başkan gelmesi ve kendinden öncekilerin işledikleri suçların meyvesini toplayacak ve bu yeni durumla Irak, Arap ve İslami ilişkilerin "ABD'de ki değişim" bahanesiyle yeni bir şekil alacağı farklı bir dönem başlaması için ödemedi. İlişkilerin normalleştirilmesini sağlayacak, geçen dönemde işlenen suçları ve Irak'ın bunların telafisini isteme hakkı olduğunu alenen itiraf edecek yeni dönemden başka bir değişiklik, yeryüzünde ise Amerika'nın otoritesi altında olsun ya da olmasın Iraklı bir çocuğun ruhuna karşılık gelebilecek tek bir hazine bile yok.
Başka Bir Gelecek İnşa Etmek
Siyasi olarak burnu büyük bir devletten, yöneticisi kim olursa olsun bu beklenmeyeceği için Irak, İslam ve Arap âlemi kanadında onunla olan ilişkileri normalleştirme mantığını kabul etmek mümkün değil.
Amerika ile olan ilişkileri temelden değiştirecek Irak için yeni bir gelecek inşa etmek gerek.
Böyle bir değişim: Amerikan idaresi, Bush ve onun eski ve yeni muhafazakârlarının aşırılıklarından ne kadarına göz yumar? Değil ancak: Irak halkının iradesi ona düşman yabancı güçlerle hangi açılardan ilişki kurmaya izin verir? Sorusu sorularak gerçekleşir.
Bu, kanlı işgalin üzerinden 5 yıl geçtikten sonra bizim sormayı arzuladığımız, fikri, siyasi alanda ve Amerika'yla ticari, kültürel ve güvenlik ilişkileri düzeyinde mihenk taşı olarak kabul etmek istediğimiz bir olgudur.
İşte o zaman… Sadece Irak'ın bağımsızlığı için değil bütün Arap ve İslam âleminin bağımsızlığı için harekete geçmiş oluruz. İşgal sadece kanlı zulüm uygulayan güçlere değil bilakis temelde bu güçlerin var oluşuna, düşman devletle ortak manevralara ve o devletlerin müsteşarlarına boyun eğme siyasetine dayanır.
Bu değişimi gerçekleştirecek olan halk ve siyasi iradedir. Yaralı Irak çok pahalı bir bedel ödedi. Bunun meyvesi Irak'ın, Arapların ve bütün Müslümanların bağımsızlığı ve Amerika'nın hegemonyacı düşmanlığından kurtulmak için insanlığın yürüyüşüne destek sağlamak olabilir. Siyasi irade halk iradesiyle birleşmezse kayıp, verdikleri kurbanlara rağmen halkların değil bu insanların karşısında duran, onların iradelerini, yüce çıkarlarını ve geleceklerini kabullenmeyen herkesin nasibi olacak.
Çeviren: Gülşen Topçu