Uzaktan sahne şöyle görünüyor: Irak'ın görev süresi sona ermiş başbakanı, İslamcı Dava Partisi'nin evladı ve önceki Irak rejiminin muhaliflerinden Nuri El Maliki, geçen yüzyılın seksenli yıllarının başlarında Bağdat'tan ayrıldı.
Irak'ta yasaklı olan Dava Partisi kadrolarında çalıştı. Şam'da Saddam rejimine muhalif bir dergi çıkardı. Partinin İran'daki liderleriyle bağlantı içindeydi. Bazıları Irak-İran Savaşı'nda Irak ve Arap çıkarlarını hedef alan silahlı birçok girişime katkıda bulunduğunu ifade ediyor. İşgal sonrası Irak'a döndü. 2005 seçimleri akabinde çözüm adayı olarak gösterilene ve Irak başbakanı olana kadar Bağdat'taki Dava Partisi ofisinde çalıştı.
Rakibi İyad Allavi ise sürgünde Irak Ulusal Uzlaşı hareketinin kurucusu. Geçen yüzyılın yetmişli yıllarında Irak'tan ayrıldı. Önceki rejime muhalif hareketlerde faaliyet gösterdi. Sürgündeki muhalif Iraklı partiler ve liderlerle bağlantı içindeydi. Önceki rejim tarafından başarısız bir suikast girişimine uğradı. Sürgünde önceki rejime karşı konferanslar düzenleme noktasında muhalefetle eşgüdümlü çalıştı. Önceki rejimi devirmek için yapılan Londra ve Salahaddin konferansları bunlardan bazıları. İşgal sonrası İslamcı Dava Partisi'yle iyi ilişkileri vardı. Irak'a döndü ve 2004 yılında Irak'ın ilk başbakanı oldu.
Uzaktan sahne böyle. Önceki Irak rejimini devirmek için aralarında işbirliği yapan dostlar bir anda iki düşmana dönüştü. Peki ne değişti? Değişen sadece koltuk mu? Ki Bağdat koltuklarının genelde oturanlarını ölüme götürdüğünü çok iyi biliyorlar. Yoksa mesele bundan daha büyük ve karmaşık mı? Irak'ın işgalin ilk yılından itibaren ABD ve düşmanları arasında bir çekişme sahasına dönüştüğü açık. El Kaide, İran ve hatta Rusya geldi. Hepsi de Irak kanalıyla ABD ile hesaplarını görmeyi umuyor. Ülke ölüm sahasına dönüştü. Ayrıca Irak'ta İran, ABD ve başka ülkelerin müttefikleri olduğu da açık. İran'ın Irak'ı ABD'ye baskı kartı olarak kullandığı sır değil. İhtiyaç duyduğu an bu kartı kullanıyor. Ayrıca ABD de İran'ın Irak'taki güçlü varlığının birçok planını engelleyeceğini biliyor.
Bugün Irak'ta ABD'nin istemediği İran'ın başbakan adayı var. ABD'nin ve Irak'ın Arap çevresinin istediği ancak İran'ın istemediği bir başka aday da var. Seçimlerin üzerinden yaklaşık üç ay geçmesine rağmen Irak hükümetinin kurulamamasının sebebi ve sorunun sırrı bu. Sorunun iki düşman Allavi ve Maliki yarın bir araya gelse dahi pek çözüleceği görülmüyor. Zira iki siyasi bloku temsil eden iki isim arasında yapılacak görüşmeden daha karmaşık olan konu İran'ın Allavi'nin başbakanlık adaylığına veto koyması. İran, Allavi'nin listesinde Baas Partisi'nin uzantısını görüyor. Ayrıca kendisi ve Irak'taki müttefiklerinin belirttiği üzere Baas İran açısından Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ın açıkladığı gibi kırmızı çizgi. Ayrıca İran'ın Irak'ta Irak işgali sonrası şartların dayattığı anayasal olmayan paylaşım yoluyla sürdürmeye çalıştığı mezhepçi eğilim de cabası. Bu paylaşım doğrultusunda başbakan Şii ve özellikle de İran'a yakın isimlerden biri oluyor. Onursal mevki cumhurbaşkanı Kürt ve okullardaki sınıf başkanına benzeyen parlamento başkanı ise Sünni oluyor.
Diğer taraftan ABD Maliki'yi ve İran'a yakın bir aday istemiyor. Öncelikle yarından çok bugün istediği çekilmeden önce Irak'taki şartları teminat altına almaya çalışıyor. Ayrıca nükleer programı sebebiyle İran'a yönelik beklenen operasyon öncesi Irak ve bölgedeki atmosferi hazırlamaya çalışıyor. Buna ilaveten ABD, Irak'tan çekilmeden önce Arap müttefiklerini rahatlatmak istiyor. Araplar tıpkı Irak'ın yüzüne kapatılan Arap dünyası kapısını açmakta başarısız olan Maliki hükümetiyle yaşandığı gibi İran'ın müttefiki bir hükümetten endişeliler.
Bu paradoksun çözüm araçları halihazırdaki süreçte pek pratiğe aktarılacak gibi görünmüyor. Dolayısıyla Irak hükümetinin kurulmasının anahtarları komşuların ve uluslararası tarafların elinde. Bu durum da devletin elinin zayıflaması, silahlı ve milis gruplarının nüfuz etmesi gölgesinde günlük olarak daha fazla Irak kanının akmasına yol açacak. Katar gazetesi El Arap 27 Mayıs 2010
Kaynak: Zaman