Başından beri "Kürt Açılımı" konusunda bir uçta CHP'nin öbür uçta DTP'nin engelleyici tavırlarını eleştiriyoruz. Ama iktidar mensuplarının da süreci hatasız yürüttüklerini söylemek zor.
En önemlisi, iktidar partisi mensuplarından bazıları kendi liderlerinin bakış açısının uzağında göründüler. Başbakan Erdoğan'ın yaklaşımını motive eden ana fikrin "Milletin parçası olan Kürtlerin hem fiziksel hem de psikolojik anlamda millet bütünlüğü içinde kalmalarını temin" arzusu olduğunu anlamış görünmediler.
Bunun sonucunda hem projenin teorik çerçevesinin belirlenmesinde hem de uygulamada bazı problemler ortaya çıktı. Sıralamak gerekirse, bazıları şunlar:
***
BİR. Açılım ile esas olarak "ne murat edildiği" bir türlü anlatıl(a)madı.
Belki de muhalefetin sürekli gündemde tuttuğu "içerik nedir" sorusunu cevaplama telaşı "maksadın ne olduğunun" anlatılmasını bloke etti.
***
İKİ. Sokaktaki vatandaşın gözünde "açılım" Habur'dan girenlerin gerilla kıyafetiyle parti otobüsünden halkı selamlama fotoğrafıyla özdeşleşti. Projenin amacı birçok kişinin gözünde negatif bir anlama büründü. Yani buradaki hatanın veya ihmalin etkisi çok çok çok büyük oldu!
Ama bu konuda ne bir özeleştiri yapıldı ne herhangi bir sorumlu ceza aldı.
***
ÜÇ. Ana muhalefet partisinin yıkıcı ve kural tanımaz muhalefeti ve "CHP medyası"nın dezenformasyonu beklenmedik ölçüde etkili oldu. Buna karşı yeterli ve doyurucu bir bilgilendirme veya karşı propaganda atağı yapılamadı.
***
DÖRT. Açılım konusunun görüşüldüğü oturumlarda AK Partili sözcüler açılımın çerçevesini çizip bu projenin neyi amaçladığını anlatmaya çalışmak yerine muhalefetin istediğini yaptılar; muhalefetle ağız dalaşına giriştiler. Projenin polemik konusu olması belirli bölgelerde kimi milletvekilleri için yararlı olsa da, genel olarak AK Parti'nin lehine olmadı.
***
BEŞ. Tartışmalarda CHP'den ziyade MHP'nin hedef alınması bir başka stratejik hataydı. Çünkü MHP toplumun bir kesimindeki "gerçekten var olan" algı ve korkuların beslediği tepkinin temsilciliğini yapıyor. (CHP ise kendi kural tanımaz muhalefet anlayışı içinde dün savunduklarını sırf bugün başkası yapıyor diye eleştirebiliyor.) MHP sözcüleriyle kavga halkın bir kesimindeki hissiyatın ve algının yönetilmesi zaruretini unutturdu.
***
ALTI. Millet kavramının tanımı konusunda netlik gösterilmedi. "Türkler ve Kürtler" söylemiyle hem "Kürtlerin millet bütünlüğünden ayrı bir varlık olarak kabulü" hem de "Türk adlandırmasının etnik kimliğe indirgenmesi" gibi iki büyük hata yapıldığının farkına varılamadı.
Bu anlamda yakın geçmişteki "üst kimlik-alt kimlik" tartışmalarının da gerisine düşüldü.
Benzer şekilde, Başbakan'ın daha önceki konuşmalarında kullandığı "menfi milliyetçilik/müspet milliyetçilik" ayrımı da unutuldu. Neticede, etnik kimliklerin varlığını tanımakla etnik milliyetçiliklere meşruiyet tanımak arasındaki sınır gözden kaçırıldı.
***
YEDİ. Kamuoyunda "Kürt Açılım" adı verilen girişimin sonradan "milli birlik projesi" olarak adlandırılmasının gerekçeleri de yeterli biçimde ortaya koyulmadı. Açılımı ve hatta AK Parti'yi destekleyen kimi çevrelerin bile bu adlandırmaya itirazı gösterdi ki "açılım"ın Başbakan Erdoğan'ın zihnindeki karşılığının "Kürtlerin millet bütünlüğü içinde kalmalarını temin" demek olduğu anlaşılamamıştı.
***
SEKİZ. Parti içinde veya partiyi destekleyen kimi çevrelerde "açılım" konusunda parti yönetiminin, özellikle de Başbakan Erdoğan'ın murat ettiğinden farklı beklentiler olması "farklı sesler" çıkmasına yol açtı. Bu da halka verilen mesajların berraklığını zedeledi.
Kaynak: Star