Söyleyecek, anlatacak çok şeyiniz olduğunu kendiniz ifade ettiniz.
Bence de kamuoyuyla paylaşmanız gereken çok şey var.
Bu sizin topluma borcunuz.
Mesela Mehmet Ali Ağca’yı anlatın.
Ecevit iktidarı döneminde gazeteci Abdi İpekçi’yi öldürdükten sonra yakalanan ama dönemin Sıkıyönetim Komutanı Necdet Uğur tarafından apar topar polisin elinden alınıp askeri kışladaki cezaevine konulan Ağca’yı.
Komutandan izinsiz yaprağın kımıldayamayacağı bu kışladan Ağca’nın nasıl tahliye edildiğini anlatın.
‘’Allah Allah’’ diye bağıran bir ordu, ünlü bir gazetecinin katilinin konuşmasından neden korkar ve cezaevinden kaçmasına yardımcı olur.
Bunlar anlamamız zor meseleler.
Anlatın ve aydınlatın bizi.
Ya da SABAH yazarı Mahmut Övür’ün şu satırlarındaki iddiaları anlatın:
“Alın o 70’li yılların başındaki Taylan Özgür cinayetini...
Bugün kardeşi Hale Özgür Kıyıcı, Taylan Özgür cinayetinin TBMM Araştırma Merkezi uzmanlarınca hazırlanan ‘Kozmik Oda’ raporunda yer aldığını belirtiyor ve şöyle diyor:
‘Kardeşimi kontrgerilla ya da Özel Harp Dairesi’nin öldürdüğünü 41 yıldır dile getiriyoruz ama destek bulamıyoruz.’
Kıyıcı Zaman gazetesine yaptığı açıklamada, Emekli Kurmay Albay Talat Turhan’ın Çeteleşme isimli kitabında şu çarpıcı bilgilere yer verdiğini de açıklıyordu:
‘Devlet cinayet işlemiştir. Taylan’ı 69’da öldüren bir üsteğmendir. Şu anda bir generaldir.”
Kimdir bu general anlatın bize.
‘’Allah Allah’’ diye bağıran bir ordunun generalinin üniversite öğrencisi bir genci öldürmesinin imkansız olduğunu kanıtlayın.
Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananları anlatın.
Anlatılacak çok şey var ve Silahlı Kuvvetler’in en başındaki isim olarak bu konular hakkında bilgi sahibi olmalısınız.
‘’Allah Allah’’ diye bağıran bir ordunun mensupları kendi silahlarını yeraltına gömmez diyorsanız, bu silahları kimin nasıl gömdüğü konusunda bilgi verin bize.
Savunma amaçlı her konuşma sizi daha fazla sıkıntıya sokuyor.
Mesela JİTEM’den bahsedin bize, Yeşil’i anlatın.
‘’Allah Allah’’ diye bağıran bir ordunun nasıl olur da böyle bir adamla ilişkisi olabileceğine ikna edin bizi.
Ya da kimilerinin var, kimilerinin yok dediği JİTEM gerçeğini dile getirin.
O zaman sadece manşetlere değil, tarih kitaplarına geçersiniz.
Türkiye yakın tarihiyle hesaplaşmak zorunda.
Hrant Dink’in duruşmasına katılan faili meçhul yakınlarına bunu borçlusunuz.
Bu yüzleşmeyi yaşamadan gerçek demokrasi ve hukuk devleti kurulamaz.
Kimin, ne zaman, ne yaptığını, kimin yaptırdığını bilmek zorundayız.
Yoksa ne biz, ne kahpe pusulara kurban giden insanların ruhları huzur bulur.
Onun için durmayın ve anlatın İlker Başbuğ.
Star Gazete