İşte olacağı budur: Liberaller "muhtıra mevsimi geldi" diye dalgalarını geçiyorlar...
Öyle ya, mart nisan ayları, gevşer kurmay yayları...
Biz de tercüme etmeyi öğrendik: "Tutukluluk halinin devamını anlamakta güçlük çekiyoruz" demek, "arkadaşlarımızı hemen serbest bırakın" demektir.
Oysa kırk yıl önce genç ve toyduk, 12 Mart 1971 günü ordu muhtıra verip "Anayasa'nın öngördüğü reformların Atatürkçü bir görüşle tahakkuk ettirilmesini" istediğinde, ordunun gerçekten birtakım Atatürk reformları istediğini sanmıştık... Hani sanki uygulanmamış birkaç reform kalmıştı da Atatürk döneminden, şapkanın yanısıra palto pardesü falan, Genelkurmay onların eksikliğini duyuyordu, sıkıntı buydu!...
Yok canım, biz üniversite öğrencisi olarak yutmamıştık tabii de, basının solcu geçinen nice nice büyük dıngılı yutmuş, övgüler düzmeye koyulmuştu...
Birkaç ay sonra kendilerini kodeste buluverince Hanya'yı Konya'yı anladılar ama tuhaftır, kırk yıldır anlamamış gibi davranırlar, gene darbe isterler. Bunların içinde bazı sarhoş tiyatro sanatçıları da vardır. Bir de "ordu şimdiye kadar hep solu ezdi, bir kerecik de sağı ezse ne olur" diyen zavallılar.
Evet efendim, Genelkurmay şimdi de, yayınladığı bir "şeyle" darbe sanıklarının salıverilmelerini istiyor.
Gene bir Internet sitesi şeyi bu... Artık "fen ilerledi", Ankara Radyoevi'ne albayla sarı zarf içinde mektup gönderip haber spikerinin tepesine dikmiyorlar.
Peki o "şey" nedir?
Bir muhtıra mıdır?
Yoksa, Aydın Doğan'ın ve Zafer Mutlu'nun bazı askerlerinin "kedidir kedi" gibilerden geçiştirmeye çalıştıkları üzere, basit bir "sitem" midir?
Öyle ya da böyle, bu bir "yargıya müdahale" örneğidir.
Hani canım, İlker Başbuğ'un düzenlediği bir basın toplantısında "savcı şunları şunları araştırmasın, bunları bunları araştırsın" demiş olduğu gibi! DEVAMI >>>