Adettendir her yıl sonunda bir muhasebe yapılır. Yanlış oldu muhasebe yapılmıyor artık.
Kar ve zarar kimin umurunda!
Değerlendiriliyor…
Her şeye olduğu gibi artık yıllara da bir isim ve bir karne veriliyor.
2007'i Haluk Şahin'in "Makas Değiştirme"si üzerinden okumayı tercih edenler için kötü bir yıldı. Onlar artan dindarlıktan, her yeri ele geçiren "türban" dan mutsuz. Onlar mutsuz olunca "biz"e de otomatikman "Mut"lu olmak düştü. Mut'u bilir misiniz? Güneydoğuda bir ilçe. Kuş uçmaz kervan geçmez bir ilçe. Biz işte oranın "Mut"lusuyuz.
2007 yılı neredeyse her iki aya bir alan araştırmasının tartışıldığı, kaderlerin ve kederlerin rakamlar üzerinden okunmaya çalışıldığı, herkesin kendi düşüncesini rakamlar üzerinden ispat etmeye çalıştığı bir yıldı. Rövanşist bir yıldı.
Rakamlar! Rakamlar bir kimliğe dönüştü. Ama aylık gelir, kişi başına düşen gayri safi milli gelir, kişi başına düşen kitap sayısı, kişi başına düşen protein miktarı olarak değil.Ya ne! Kilometre kareye düşen "türbanlı" sayısı olarak.
Uzaydan geldiler ve her yeri işgal ettiler. "Heryer" Çankaya köşkü. Başbakanlık konutu. Başka neresi var ki? Arada lüks restoranlarda yemek yerken göründüler. Lüks marka çantaları ve ayakkabıları teşhis edildi. Giyimleri üzerinden karneler dağıtıldı.
Ama kimlikleri hep belirsiz kaldı. Belirsiz ve tekinsiz. Esasında kimdiler? Ne yapmak istiyorlardı? 2007'de onca alan araştırmasına rağmen tam olarak teşhis edilmediler.
Yanlış soruların kitlesel nesnesiydiler.
En fazla fon olarak "sevil"diler.
"Onlar" yüzünden rüyası biten Fazıl Say bile, konserlerine gelen türbanlılara hoşluk vesilesi olarak atıfta bulunmaktan gocunmadı.
Fon olarak "iyi" idiler.
Çok satan olmak isteyen her kim varsa; yazar, müzisyen, modacı!
"Müşterileri" arasında "türbanlılar" olduğunu itina ile vurguladı. İşleri açıldı. İşleri açılırken içleri de açıldı.
Sahibine "zarar", herkese kar olarak kondu "türban".
Tüketici olarak iyiydi türbanlılar.
Mağdur olarak iyiydiler. Medya haberlerini yaptı günlerce.
"Oradaki"ler kürsüden indirince, "buradakiler" bağra basdı. Küçücük kızın gözyaşları etekteki taşları atmaya vesile sayıldı.
Ödül almak için kürsüye çıkıp da kimse indirmeyince ve Büşra başarının öznesi olarak kürsüde kalınca, "buradaki"ler kesti cezayı. TÜBİTAK ödülünü kazanmış Büşra'nın velisi ve öğretmeni takdir beklerken tekdir yedi böylece.
Yasaklı olarak "iyi"idiler. Abasının altında onlarca sopa saklayanlar, türban yasaklansın/yasaklanmasın üzerinden "mühimmat" döktürmeye devam etti böylece. Türbanlılar değil ama türban iyi idi. Örtülecek ne varsa her şeyi itina ile örtüyordu işte!
Başarılı olarak kötüydüler çok kötü.
Hikaye yazmasınlardı! Şiir yazmasınlardı! Roman yazmasınlardı! Eleştiri? ne münasebet! Merkez medya her zaman mesafeli ve uzak durdu başarı hikayesinin öznesi olan "türbanlı"lara. Ben görmezsem onlar zaten hiç olmadılar ilkesini altın harflerle kazıdı 2007'nin bağrına.
Başarılarıyla Avusturya'da haber oldular. Hollanda'da haber oldular. Kanada'da haber. Kimi en yüksek puan ile okulunu bitirdi kimisi yeni hafızlık yöntemleri geliştirecek kadar ilmine adadı kendisini.
Ama haber değeri taşımadılar.
TÜBİTAK'tan ödül alacak kadar başarılı olmasınlardı!
Hep mağdure olarak kalsınlardı.
Hep seçmen ama hiç seçilemeyen olarak kalsınlardı!
Eğecek boyunları, kıracak dizleri, amenna efendim diyecek onayları olduğu sürece o toplu fotoğrafın içinde "türbanlı"lar "iyi" idi.
Velhasıl 2007'de herkes türban üzerinden kazandı.
Karşı olanlar da, savunanlar da.
"Türbanlı"ların kendisi hariç.
Türban her şeyi örttü. Cumhurbaşkalığı seçimlerini,YÖK değişikliğini,anayasa değişikliğini.
Bir de kürt meselesini türban üzerinden tartışmayı başarabilirsek hiç sorun kalmayacak .
Fikir ve analize hiç ihtiyaç yok. Türbanistler ve anti-türbanistler kafa-konforlarını bozmadan yaşayıp gittiler 2007 boyunca.
Yıl onların yılıydı velhasıl.
Belli ki "biz" 2008'de de "Mut"lu olmaya devam edeceğiz.
Kaynak: Yeni Şafak