Ziyaretin en önemli artılarından biri, Bush'un PKK karşısındaki söylemini kuvvetli ifadelerle tekrarlamasıydı. Görüşmenin hassas başlıklarından biri ise Kerkük ve gündemdeki referandumdu.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün dün Beyaz Saray'da ABD Başkanı George Bush'la yaptığı görüşmenin sıcak bir atmosfer içinde geçtiğini ve genel hatlarıyla olumlu bir şekilde sonuçlandığını söyleyebilmek mümkün. Dünkü görüşmenin sonuçlarını önümüzdeki döneme ilişkin muhtemel yansımalarıyla birlikte şöyle değerlendirebiliriz:

PKK'YA KARŞI İŞBİRLİĞİ TAM GAZ

Başkan Bush, 5 Kasım tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la görüşmesinde PKK'yı "ortak düşman" olarak nitelendirmişti. Dünkü görüşmede PKK karşısındaki söylemini aynı derecede kuvvetli ifadelerle Beyaz Saray'ın bahçesinden tüm dünyaya bir kez daha vurgulaması, ayrıca Türkiye'nin PKK ile mücadelesine olabilecek en sıkı ifadelerle destek çıkması, ziyaretin en önemli artılarından biri olarak değerlendirilebilir. PKK'ya karşı istihbarat akışı devam ederken, Türkiye, PKK'ya karşı bundan sonraki muhtemel hamlelerinde kendini daha rahat hissedecektir. Son hava harekâtlarıyla ağır bir darbe yiyen PKK'nın uluslararası alandaki tecrit edilme süreci bu görüşmeden sonra daha da hızlanacaktır.

LAİKLİK VURGUSU KAYBOLUYOR

Başkan Bush'un Türkiye'yi demokrasi ile Müslümanlığın bir arada yaşayabileceğini gösteren "fantastik bir örnek" olarak nitelendirmesi, ayrıca "Avrupa ile İslam dünyası arasındaki köprü" olarak tanımlamasında din vurgusunun kapladığı alanın genişliğine dikkat çekmek gerekiyor. Geçmişte Beyaz Saray'dan Türkiye konusunda yapılan bu tür siyaset açıklamalarında Türkiye'nin "laik" yönelişi de demokrasi ve din unsurlarıyla birlikte telaffuz edilirdi. Bush Yönetimi'nin Türkiye'ye bakışında bu ilkeyi vurgulamayı artık terk ettiği söylenebilir. Bu durum, ABD'nin, İslamcı bir soyağacından gelen AKP'nin iktidarındaki Türkiye'yi "Ilımlı İslam" modeli olarak gördüğü yolundaki tezleri kuşkusuz güçlendirecektir.

KIBRIS'TA HAREKETLİLİK BEKLENTİSİ

Gül, KKTC'ye yapılan ambargonun kaldırılması beklentisini iletti, ayrıca Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm için BM'nin yeniden devreye girmesini sağlamak amacıyla ABD'nin ağırlığını koymasını istedi. Bu konu, Gül'ün bu akşam New York'ta BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon ile yapacağı akşam yemeğinin öncelikli bir gündem maddesini oluşturacak. Amerikan tarafının da bu yaklaşıma prensipte sıcak baktığı anlaşılıyor. Ancak, bu konuda bir adım atmadan önce bütün taraflar Kıbrıs Rum Kesimi'nde şubat ayında yapılacak olan seçimleri beklemek eğilimdeler.

KERKÜK'TE REFERANDUM KADÜK OLUYOR

Kerkük, dünkü görüşmenin en hassas başlıklarından birini oluşturdu. ABD'nin Kerkük'teki referandumun altı ay süreyle ertelenmesini sağlaması, Türk tarafında büyük memnuniyet yaratmıştı. Gül, dünkü görüşmede referandum sürecinin altı aylık süre dolduktan sonra da askıda tutulmasını istedi, referandumun Irak'ı büyük bir kaosun içine atacağını söyledi. Gül, ne yanıt aldı? Üst düzey bir yetkili, "Onların da bizim kaygılarımıza katıldıklarını söyleyebiliriz. Kerkük'te bir çatışmanın bütün Irak'ı altüst edeceğini onlar da görüyorlar " açıklamasını yaptı. Dünkü görüşmeden sonra A) referandumun 2008'de askıya alınması ve B) Kerkük'ün statüsünün belirlenmesinde BM'nin kolaylaştırıcı bir rol oynaması konularında ABD'nin Ankara'nın tezlerine yakın duracağı hususunda Türk tarafında belirgin bir iyimserlik hâkimdi. Referandum sürecinin 2008 yılı içinde kadük kalacağı ihtiyatlı bir tahmin olarak belirtilebilir.

BUSH, SARKOZY VE MERKEL İLE KONUŞACAK

Türkiye'nin AB'ye tam üyelik süreci görüşmede geniş bir yer tuttu. Bu bölümde Başkan Bush'un Türkiye konusundaki tutumları nedeniyle Avrupalılara dönük eleştirel ifadeler kullanması, örneğin "AB nasıl olur da Türkiye'nin enerji konusundaki önemini anlayamaz" demesi dikkat çekiciydi. Bush, Türkiye'nin tam üyeliğine desteğini hem dışarıda hem de içeride çok kuvvetli ifadelerle tekrarladı. Başkan Bush'un Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Almanya Başbakanı Angela Merkel ile yakın ve sıcak diyaloğunun dünkü görüşmede masaya konduğu, her ikisinin de "kulaklarının çınlatıldığı" anlaşılıyor. Türk tarafı, Bush'tan aldığı izlenim çerçevesinde Beyaz Saray'ın Sarkozy ve Merkel nezdinde de Türkiye'nin tam üyeliği için ağırlığını koyacağı beklentisini taşıyor.

ENERJİ BOYUTU ÖN PLANA ÇIKIYOR

Dünkü görüşme, enerji konusunun Türk-ABD ilişkilerinde giderek daha ağırlıklı ve önemli bir yer işgal edeceğini de gösterdi. Bush'un Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğine verdiği kuvvetli desteğin gerisinde Türkiye'nin hem enerji koridoru hem de dağıtım merkezi olarak kazanmakta olduğu konum da önemli bir faktör.
Bush'un Hazar bölgesi enerji kaynakları koordinatörlüğüne Amerika'nın en tecrübeli diplomatlarından biri olan Thomas Pickering'i atayacak olması altı çizilmesi gereken bir gelişme. 2008'de ABD ile ilişkilerde hep "enerji" konusunu işiteceğiz.

İLİŞKİLERDEKİ KÖTÜ DÖNEM GERİDE KALDI

Türk-ABD ilişkileri 1 Mart 2003 tarihindeki tezkere krizi, ardından Süleymaniye'deki çuval hadisesi ve ABD'nin PKK karşısındaki kayıtsızlığıyla 2003 ve sonrasında dibe vurmuş, tarihinin en kötü dönemlerinden birine girmişti. Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın Bush'la 5 Kasım tarihinde yaptığı görüşme ve bu çerçevede ABD'nin PKK konusunda tutumunu değiştirmesi ile birlikte Türk-ABD ilişkileri düzelme sürecine girdi. Dünkü görüşmenin en önemli sonucu, 2003-2007 arasındaki çalkantılı dönemin artık önemli ölçüde geride kaldığını ve ilişkilerin yeniden yükselme trendine girdiğini göstermesi oldu.

Kaynak: Milliyet