"Irak küçük bir Orta Doğu'dur. Kerkük ise kendi içinde küçük bir Irak'tır..."
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, önceki gün Beyaz Saray'daki görüşmede Başkan George Bush'a Türkiye'nin Kerkük konusundaki hassasiyetini bu mesajla aktardı.
Tersinden okunduğunda, bu mesaj, süreç iyi idare edilemediği takdirde Kerkük'ün başlı başına bir çatışma alanına dönüşüp, bütün Irak'ı ve dolayısıyla Orta Doğu'yu kilitleyeceği, sonuçta "Irak'tan nasıl çıkarım" hesapları yapan Amerika'yı da zor bir duruma sokacağı uyarısını içeriyor.
Kürt, Arap ve Türkmen unsurların iç içe yaşadığı Kerkük, bu haliyle, yakın zamanda Balkanlar'da yaşananlara benzer bir etnik çatışmaya rehin düşme potansiyelini fazlasıyla taşıyor.
Kerkük'ün istikrarsızlığa düşmesini önlemenin yolu ise -en azından Türkiye açısından- bu kentte yapılacak referandumun, daha doğrusu Kerkük'ün nihai statüsünün belirlenmesinin bir şekilde askıya alınmasını sağlamaktan geçiyor. Özetle, Türkiye Kerkük'te zaman kazanmaya çalışıyor.
KERKÜK'TE BİLEK GÜREŞİ KİMLER ARASINDA?
Burada meseleyi yalnızca Türkiye'nin itirazları çerçevesinde görmek de yanıltıcı olur. Meseleye daha geniş bir çerçevede bakalım:
Kerkük'ün statüsü konusunda bir tarafta Iraklı Kürt gruplar, karşısında ise A) Irak'taki başat Arap unsurların önemli bir bölümü ile B) Arap dünyası ve C) Türkiye'nin de yer aldığı kalabalık bir koalisyon arasında oldukça gerilimli bir "bilek güreşi" yaşanıyor.
Barzani ve Talabani ikilisi, bir an önce referanduma giderek 2003 sonrasında yaptıkları nüfus kaydırmasının da desteğiyle Kürt çoğunluğun tescil edilip, Kerkük'ün federe Kürt bölgesine bağlanmasını, bu şekilde Kerkük havzasındaki zengin petrol rezervlerinin de kendi kontrollerine geçmesini hedefliyor.
Irak'ta savaş sonrasında hazırlanan anayasal takvim Kürt gruplara bu kapıyı aralıyordu; ama artık değil... Irak'taki anayasal takvime göre, Kerkük'ün statüsünü belirleyecek olan referandumun 2007 sonuna kadar bitirilmesi gerekiyordu. Ancak geçen 20 Aralık tarihinde BM tarafından yapılan bir açıklamayla referandumun 6 ay süreyle ertelendiği duyuruldu.
ABD'NİN POLİTİKA DEĞİŞİKLİĞİ İLE EŞZAMANLI
Burada ilginç olan bir nokta, ertelemenin Türkiye ile ABD arasında Kuzey Irak ve PKK başlıklarında istihbarat alışverişini de içeren yeni anlayışın belirdiği bir zamanlamaya denk gelmesi.
Türkiye, Kuzey Irak'a hava harekâtını 16 Aralık tarihinde gerçekleştirdi. 20 Aralık tarihinde ise Kerkük'te referandumun altı ay süreyle ertelendiği açıklandı.
Bu durum, aslında Washington-Türkiye-Iraklı Kürtler üçgeni içinde değişen dengelerin de bir yansıması olarak görülebilir. ABD, 1 Mart 2003'teki tezkere krizi sonrasında Kuzey Irak politikasını Kürt gruplarla işbirliği içinde şekillendirirken, Türkiye'yi de cezalandırmayı hedefleyen bir siyasete yönelmişti. Bu da Iraklı Kürt gruplara Kerkük'te istedikleri gibi hareket etme serbestisini tanımıştı.
Nitekim, Türkiye, geçmişte Kerkük, konusunda Amerikan tarafını uyarmaya çalıştığında, karşısında her seferinde duyarsız, kayıtsız muhataplar bulmuştu. Kerkük Türkiye ile ABD arasında daha çok bir "sağırlar diyaloğu"na sahne olmuştu.
Ancak, ABD'nin PKK'nın karşısındaki kayıtsızlığına son verip, PKK'yı himaye eden Barzani-Talabani ikilisi üzerinde ağırlığını koymaya başlamasıyla, bu denklem önemli ölçüde değişti.
BUSH, KERKÜK KONUSUNDA NE DEDİ?
Cumhurbaşkanı Gül, önceki gün Beyaz Saray'daki görüşmede Kerkük'e ilişkin kaygılarını aktardığında, karşısında "Bu konuda ihtiyatlı davranılması gerektiği hususunda kendisiyle mutabık olduğunu" belirten bir ABD Başkanı buldu.
Türkiye, Kerkük'te Birleşmiş Milletler'in Doğrudan devreye girmesini ve belirleyici bir rol oynamasını istiyor. Arap dünyası tarafından da desteklenen bu görüş, BM'nin gözetiminde Kerkük'e özel bir statü tanınmasını, bunun için bu bölgedeki farklı gruplar arasında bir uzlaşı zemininin bulunmasını ve BM'nin bu süreçte "kolaylaştırıcı bir rol" oynamasını içeriyor.
Önceki günkü Bush-Gül görüşmesinden sonra Beyaz Saray'da düzenlenen basın brifinginde Bush Yönetimi adına yapılan şu açıklama, herhalde Amerikan pozisyonunun Türk pozisyonuna ne ölçüde yaklaştığının önemli bir ifadesi olarak görülebilir:
"Görüşmede Kerkük konusu da ele alınmıştır. Bu konu görüşmede Cumhurbaşkanı Gül tarafından açılmıştır. Gül, Kerkük'teki yürümekte olan BM sürecinden söz etmiş ve bu bölgede yaşayan bütün halkın bu sürece dahil olması ihtiyacını vurgulamıştır. ABD Başkanı Bush, Kerkük'teki BM sürecine desteğini ifade etmiştir."
REFERANDUMUN 2008'DE YAPILABİLECEĞİ ŞÜPHELİ
Bu açıklamayla birlikte, Bush yönetimi de Kerkük'ün statüsü konusunda topu BM'nin sahasına atmış bulunuyor.
Bu durum, kuşkusuz, geçmişte Kerkük'ün statüsünü süratle kendi lehlerine sonuçlandırmanın hesabını yapan Iraklı Kürtler açısından önemli bir zemin kaybını gösteriyor.
Evet, Kerkük'te saatler, 20 Aralık tarihi itibarıyla altı ay süreyle durdurulmuş durumda. Peki referandum haziran ayı sonuna gelindiğinde yapılabilecek mi?
Önceki günkü Beyaz Saray görüşmesinden sonra aldığımız havaya bakılırsa, referandumun 2008'de yapılabileceğine ihtimal veren pek kimse yok gibi.
Kerkük'ün nihai statüsü, 2008 başı itibarıyla askıya alınmış gibi gözüküyor.
Kaynak: Milliyet