Önceki gün Şam’ın göbeğinde Ulusal Güvenlik Merkezi’nin toplantısında patlatılan ve Esad’ın yakın çevresindeki üç üst düzey yetkilinin ölümüne yol açan bombalar, Suriye krizinin artık “final” aşamasına girdiğinin işaretini verdi.
Ama hemen ekleyelim ki bu aşama bir çırpıda noktalanmayabilir. Yani şimdi iyice bir “iç savaş”a dönüşmüş olan çatışmalar bir süre daha -hem de çok kanlı bir şekilde- devam edebilir. Velev ki Esad bugünlerde pes etsin, bu da şu anda pek olası görünmüyor.
Esad’ın güvendiği ve çok güvende olduğu sanılan üç önemli yetkilinin, alınan bütün güvenlik tedbirlerine rağmen, güvenlikle ilgili bir toplantıda öldürülmesi gerçekten olağanüstü bir olay. Esad rejimi için bundan daha ağır ve etkili bir psikolojik darbe düşünülemezdi.
Bu artık Esad rejiminin “içeriden” çökme tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğunu gösteriyor.
* * *
Bu noktada Esad’ın yapması gereken şey, bu kanlı iç savaş daha çok kızışmadan ve yayılmadan, çekilmesidir. Ancak anlaşılan, Şam diktatörü, hâlâ kaba kuvvetle muhalifleri ve direnişçileri yok etmeyi umuyor.
O şimdiye kadar gücünü içeride ordudan, istihbarat birimlerinden, partizanlardan, dışarıda da özellikle Rusya ve İran’dan alıyordu.
Son olaylar içeride bu gücünü hızla kaybetmekte olduğunu gösteriyor. Ordudan kaçanlar, şimdi eski silah arkadaşlarına karşı savaşıyorlar. Üst düzey yöneticiler, büyükelçiler görevlerini, hatta ülkeyi terk ediyor.
Dışta da Esad’ın güvendiği dostlar kendisine verdikleri desteği çekebilir. Bu krizde kilit rol oynamaya başlayan Rusya’nın halen “Esad’dan sonraki dönemi” düşünüyor olması bunun bir göstergesi...
* * *
Resmi ağızlar, Rusya’nın Suriye konusundaki temel pozisyonunun değişmediğini söylüyorlar. Ancak bu temel pozisyona rağmen Putin’in “Esad’sız bir Suriye” olasılığına göre politikasında bir “ince ayar” yapmaya çalıştığı anlaşılıyor.
Rus devlet başkanının önceki gün Başbakan Erdoğan ile görüşmesinin ardından yapılan açıklamalar bunun işaretini veriyor.
Putin’in Erdoğan ile ortak basın toplantısı tam biterken, bir ekleme yapmak ihtiyacını duyup “Cenevre’de varılan mutabakat”a atıfta bulunması, anlamlıdır.
Erdoğan Moskova’daki görüşmelerde Suriye’nin toprak bütünlüğü, bölünmezliği ve istikrarı gibi “ilkesel” konularda Putin ile aynı görüşleri paylaştığını söyledi. Gerçekten bunda iki taraf arasında tam mutabakat var. Ama bu parametrelerin Suriye’de nasıl hayata geçirileceği konusunda pozisyonlar farklı. Bütün mesele şu noktada düğümleniyor: “Esad ile mi, Esad’sız mı”?
* * *
Rusya şimdiye kadar çözümün mutlaka “Esad ile” gerçekleştirilmesini istemiştir. Ama Esad’ın artık “gidici” olduğunun ortaya çıkması karşısında Rus diplomasisi, kendi çıkarları uğruna, Esad’ı “feda” edebilir; yeter ki yeni iktidar Rusya ile ilişkileri, aynı çizgide yürütsün.
Türkiye’nin ve Batı’nın görüşü, Esad’ın hemen çekilmesi ve yumuşak bir geçiş dönemi ile rejim değişikliğinin gerçekleşmesidir.
Detay gibi görünse de bu konuda önemli bir görüş ayrılığı var: Türkiye -ve Batı- geçiş döneminde Esad’ı iş başında görmek istemiyor. Rusya ise hemen bu aşamada Esad’ı saf dışı bırakmaya razı değil; çünkü açıkçası -geçen günkü yazımızda belirttiğimiz gibi- güçlü garantiler almadan Suriye’yi “kaybetmek” istemiyor.
Bir orta yol bulunamaz mı? Erdoğan Putin’e bazı alternatifler sunduğunu ve Rusya’nın bunları inceleyeceğini söyledi.
Artık mesele “Esad gitmeli mi, gitmemeli mi”den çok “ne zaman gidecek” noktasına geldi.
Bu da Esad rejiminin sonuna yaklaşılmakta olduğunun bir işareti değil mi?
Kaynak: Milliyet