Polonya ve Baltık Devletleri, Rusya karşıtı, Amerikan yanlısı gayri resmi bir ittifak kurdular.


Komünist Polonya, Sovyetler Birliği hariç en güçlü Varşova Paktı üyesiydi. Antlaşmanın ismi, Polonya'nın özel rolünün altını çizmektedir.  Polonyalıların çoğu Rus hâkimiyetinden hazzetmemişti ancak Sovyetlerin hiç değilse onları ve ülkenin batı ucundaki toprakları Almanlara karşı savunabileceğini düşünmüşlerdi. 


Bugün yeni bir tür Varşova Paktı ortaya çıkıyor; bu kez Rusya karşıtı ve Amerikan yanlısı profil çiziyor. Polonya ve üç Baltık cumhuriyeti – Estonya, Letonya ve Litvanya – Amerika'nın süper-müttefikleri olarak politikalarına, Rusya'ya karşı kuşkularına ve "yumuşak" Avrupa dış politikasına karşı içten içe duydukları hayal kırıklıklarına uyum kazandırıyorlar. Baltık liderlerinin Şakaşvili ile dayanışma içinde olduklarını göstermek için Ağustos ayında Tiflis'e yaptıkları ziyaret buz dağının görünen kısmıydı. Gürcistan ve Ukrayna'nın NATO üyeliğine en güçlü destek bu ülkelerden geliyor; Rusya ve Almanya arasında doğal gazı boru hattı döşenmesine ciddi bir şekilde karşı çıkıyorlar; Rus hâkimiyetine karşı Çeçen savaşçılarına açıkça sempati gösteriyorlar. 


İç politikaya gelince, Batı Avrupa'nın sol-liberal görüş birliğinden uzaklar. Homofobik politikalar, yahudilere karşı karmaşık duygular, sola karşı güçlü muhalefet ve etnik azınlık haklarının inkârı gibi müştereklerde buluşuyorlar. Ayrıldıkları tek nokta, ikinci dünya savaşı. Polonya, Nazi Almanyasının kurbanıydı; Baltık sağcılarının üç aşağı beş yukarı açıkça söylediklerine göre ise Alman işgali, savaş öncesi ve sonrası Sovyet hâkimiyetinden daha kötü değildi.


Bu ülkelerde iktidarda bulunan muhafazakâr partiler Avrupa Birliği'nin Rusya karşısında zayıf olduğuna iman ediyorlar. Dış politika ve güvenlik deyince güvenilir tek yer Amerika. 


Polonya'nın orta Avrupa'nın bölge gücü olmak gibi kökü geçmişe uzanan bir hevesi var fakat bu hevesler AB ile kaybolmuş oldu. Şimdi benzer bir teklifi Amerika yapıyor Polonya'ya – ve Amerikan füze savunma kalkanı, haberlere göre Amerikan silahlarının Moskova'ya doğrultulması, bu misyonun taçlandırıldığına işarettir. Yeni paktın en önemli hususiyeti, dış politika ve güvenlik meselelerinde Washington'a süper-sadakât gösterilmesidir. AB'ne bir ekonomik klüp, tarım ve altyapı çalışmaları için mâli bir kaynak nazarıyla bakıyorlar. Eski üye devletlerin (ve de yeni üye devletlerdeki sol partilerin) ortak çevre ve sosyal hedefleri, Atlantik bağlarından daha önemli değildir. 


Avrupa Parlementosu çevre komitesi azası olarak, çevre ve sosyal meselelerde Baltık ve Polonya muhafazakârlarından ciddi hiçbir çıkış görmedim. Bu bakımdan daha çok İngiliz avroseptiklere yakınlar ama ne var ki zengin AB üyelerinin mâli desteğine bel bağlıyorlar. 


Gayri resmi bu ittifak hakkında bir hükme varmazdan evvel kökenlerini anlamaya çalışmalıyız. Nazi Almanyası ve Rusya arasında yapılan Molotov-Ribbentrop Paktı (1939) Polonya ve Baltık uluslarının ruhunu derinden etkilemeye devam ediyor. Şayet Almanlar ve Ruslar bir şeyde mutâbik kalırlarsa, bu ulusların otomatik tepkileri bundan şüphe duymak ve güçlü bir müttefik arayışına girmek oluyor. Bu güçlü müttefik, İkinci Dünya savaşı öncesinde İngiltere ve Fransa'ydı; şimdi ise Amerika. 


Gürcistan savaşı ve füze kalkanının konuşlandırılması bu temayülü güçlendirmektedir.


Bu yeni paktı genişletme yönünde siyasi zorunluluk var elbette. ABD füze savunma sistemi radar ekipmanlarını kabul etmeye gönüllü olduğuna bakınca, Çek Cumhuriyeti mâlum bir adaydır. Ancak Çeklerde yeterince güçlü bir Rus karşıtı hissiyat yoktur ve Çek toplumu, Polonyalarının nazarında  fazlaca liberal ve seküler bir toplumdur. Slovakya geleneksel olarak Rus yanlısıdır. Robert Fico, Kosova'nın bağımsızlığını tanımayı bile reddetmişti. Bir sonraki hazine ise Macaristan. Eski Başbakanı ve ana muhalefet lideri Viktor Orban, Polonya-Baltık grubuna katılmaya dünden râzı. 


Ancak halen muhalefette. Macaristan'ın sosyalist Başbakanı Ferenc Gyurcsany, petrol ve doğal gaz tedarikçisi olmasının yanısıra ana ihracat pazarı da olan Rusya'yla iyi ilişkiler içinde olmaya özen gösteriyor. Macaristan sosyalistlerinin amacı, güvenlik konusunda ABD'ye bağlılık, Rusya ile iyi ilişkiler ve sözde ortak Avrupa dış politikası arasında denge sağlamak. Ne ki böyle bir politika yoktur, bu küçük ulusun ABD yanlısı ve Rus karşıtı şahinlere katılmanın çekiciliğine direnç göstermesi kolay bir iş değildir. Macaristan'ın -ve Avrupa'nın – ABD ile askeri stratejik ittifaka ve Rusya ile yapıcı bir işbirliğine dayalı ortak bir stratejiye ihtiyacı var. Fakat her şeyden önce Avrupalılar kendilerine güvenmeliler: Rusya veya ABD olmaksızın nesli tehlikeye düşecek bir tür değillerdir. 


Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın