Arap baharını hangi aktörler ve ne tür faktörler etkiledi? Bu soruya gazeteci bakışıyla verilecek her cevap, olayın derinliklerinde yatan sosyal, siyasal arka planı ihmal etmeye hazır demektir. Ama yine de herkesin ittifak edeceği türden cevap üretmek isteyenler için eğlenceli formüller de yok değil. Mesela, Amerikan desteği ile Saddam'ın devrilmesinden kendilerine pay çıkartan kimi Iraklı yöneticiler, ülkelerinin işgal edilmişliğinden rol model formülü üreterek, "Ortadoğu'daki devrimlere aslında Iraklıların ilham kaynağı olduğunu" söylediklerini bizzat duymuştum. Bu formülü Amerikalı neo-conlar da epey dillendirdiler. Yeni işgalleri meşrulaştırıcı bir gerekçe olarak Arap baharının Irak işgaliyle başladığını, bu vesileyle Amerikan müdahalesinin özgürleştirici (!) doğasına vurgu yapmaktan geri durmadılar.
Bu arada Atlantik ötesine gitmeye gerek kalmadan Arap Baharına modellik konusunda bölge içinde en hevesli ve ismi en fazla geçen ülke olarak Türkiye'nin özgün yerini unutmamalı. Özellikle Tunus, Libya ve Mısır'da gerçekleşen devrimlerin ne yöne evirileceği konusunda hem bölgesel hem de küresel güçlerin gözü Türkiye'nin üstündeymiş gibi duruyor/du. Türkiye'nin öne çıkarılması, bir 'başarı öyküsü' olarak takdim edilmesindeki asıl neden halkının Müslüman kimliği ile modern-laik – demokratik sistem yapısıyla Batı içinde yer almasına alışık olduğumuz üzere bolca vurgu yapıldı.
Türkiye'nin modelliği konusunda tuhaf bir konsensüs de oluşmadı değil. Bir yanda İslami hareketlerin Türkiye'nin Müslüman kimliğine bakarak yakın hissetmeleri, diğer tarafta bu ülkelerdeki batıcı seçkinler nezdinde devrimlerin "irticai" bir renge bürünmesini engellemede ikna edici gücü nedeniyle ulusalcı reflekslerini bastırmak pahasına katlanır gözüktüler. DEVAMI>>>