BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan bugünlerde çok üzgün ve sıkıntılı olmalı. Geçen mart ayında BM ile Arap Birliği’nin kendisine verdiği “Suriye misyonu”, neredeyse fiyasko ile sonuçlanmak üzere...
Aslında 74 yaşındaki Gana asıllı deneyimli diplomat, böyle bir misyon için biçilmiş kaftan. Görevi kabul ettiği zaman, bunun zorluklarını biliyordu tabii. Ama titizlikle hazırladığı 6 maddelik barış planını bütün ilgili taraflara kabul ettirebileceğini umuyordu. Amerika’sı ve Rusya’sı ile BM camiasının ve Arap dünyasının desteğine sahipti.
Geriye Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad ile muhaliflerini ikna etmek kalıyordu. Prensipte onlar da Annan Planı’nı kabul etmiş görünüyordu...
Ama pratikte taraflar bu planın şartlarına uymadılar. İlk şart ateşin kesilmesiydi. Bu bir türlü gerçekleşmedi. Provokasyonlar, saldırılar, bombardımanlar devam etti.
Buna bağlı diğer önemli bir şart, Suriye ordusunun tank, top gibi ağır silahlarını kentlerden çekmesiydi. Bu da olmadı. Planın diğer şartlarına ise (binlerce tutuklunun serbest bırakılması dahil) hiç sıra gelmedi...
Büyük şok
Kofi Annan için en büyük şok, geçen hafta Şam ziyareti öncesinde, Hule katliamı oldu. Buna rağmen kendisi Esad’ı şiddet politikasından vazgeçirmeye çalıştı. Oysa Esad, birkaç gün sonra yaptığı TV konuşmasında, gene eski üslubunu kullanarak olup bitenlerin tüm sorumluluğunu “teröristler”e yükledi.
Son günlerde kan akmaya devam ederken, bu kez “Suriye Özgür Ordusu”ndan çatlak bir ses geldi: Direnişçiler bundan böyle ateşkese uymayacaklarını ilan ettiler. Yani onlar için Annan Planı geçerli değil artık...
Bu, Annan Planı öldü mü demek? Bunu öyle görenler var. Hatta daha baştan planı “ölü doğan bebek” sayanlar da. (Başbakan Erdoğan da bu fikirde)...
Açıkçası Annan Planı ölmemişse bile, şimdi komada sayılır. Taraflardan biri (direniş cephesi) buna artık uymayacağını ilan ediyor ve şiddet eylemlerini tırmandırıyor. Diğer taraf (Esad cephesi), planı sözde kabul etmiş görünüyor, ama pratikte ona uymuyor.
Bu şartlarda planı hayata geçirmek mümkün mü?
Gerçi uluslararası toplum (BM vesaire) hâlâ Annan Planı’na bel bağlamış durumda. BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon da “ondan başka alternatif yok” diyor.
Ama madem öyle, onlar Suriye’de çatışan tarafları yola getirsinler ve barış planının uygulanmasını sağlasınlar bakalım! Rusya, İran, Çin Esad yönetimini bu yönde zorlamaya hazır mı? ABD başta olmak üzere Batılılar ve bu ihtilafta taraf olan Arap ülkeleri, (buna bir ölçüde Türkiye’yi de eklemek mümkün), muhalifleri ve direnişçileri aldıkları son karardan vazgeçirmeyi üstlenir mi?
Henüz sonuç yok
Gerçi uluslararası platformda halen yoğun diplomatik girişimler yapılıyor; ama ortada bir sonuç yok. Suriye’deki cepheleşmenin uzantısı, uluslararası arenada da hissediliyor veya daha doğrusu bölgesel ve küresel aktörler arasındaki uyuşmazlıkların izdüşümü Suriye’de görülüyor.
Bu kısırdöngü içinde, Suriye’de şiddet devam ediyor ve bu gidişle daha devam edecek. Önceki gün merkezi Türkiye’de kurulduğu açıklanan “Suriye Direniş Cephesi” adlı örgüt, 12 bin mensubu ile Esad’ı alaşağı etmeye yönelik silahlı mücadeleye girişmekte olduğunu ilan etti...
Bu durumda Suriye krizine siyasal çözüm bulmak bir yana, şiddeti ve bir iç savaş durumunu önlemek bile hayal oluyor.
Bu koşullar altında Kofi Annan ne yapsın?
Ünlü diplomatın buna rağmen pes etmemesi ve çabalarını sürdürmesi, şayanı takdir.
Ama korkarız ki, Suriye ile ilgili Annan Planı, Kıbrıs konusundaki Annan Planı’nın akıbetine uğramasın... Bu da çok yazık olur...
Not: Yıllık iznimin bir kısmını kullanacağımdan yazılarıma kısa bir ara veriyorum.
Kaynak: Milliyet