Kurumlar kadar kavramlar da siyasete alet ediliyor; bu yüzden kırk türlü irtica, laiklik, demokrasi, hukuk devleti tarifleri ile karşılaşıyoruz. Siyasi ve ideolojik amaca uygun düşürmek için demokrasi, kimi zaman uzlaşı rejimi, kimi zaman azınlık haklarının korunduğu rejim, bazen çoğunluğun iradesinin egemen olduğu sistem, bazen de laiklik adına feda edilebilecek bir düzen… diye tarif ediliyor.
Cumhurbaşkanı seçimi, İmam Hatipler, başörtüsü, YÖK gibi konularda hep uzlaşmadan; yani iktidarın hem muhalefet ile hem de bazı devlet kurumları ile konuşup, danışıp, anlaşıp, rızalarını alıp hareket etmesinden söz ediliyor.
Peki iktidar istediği halde bu kurumlarla anlaşamazsa ne olacak?
Bunun cevabı hazır:
Elini kolunu bağlarız.
Ülke menfaatine de olsa yapacaklarını engelleriz.
Komplolar kurar, planlar yapar, ülkeyi karıştırır iktidarı alaşağı ederiz.
Orduyu darbe yaptırmaya ve yönetime el koymaya çalışırız.
Genellikle muhalefet halk tabanı olarak da meclisteki temsil oranı bakımından da azınlıkta olur. Onlarla anlaşma/uzlaşma demek onların istediğini yapmak demektir, bu da bir manada iktidarın el değiştirmesi manasına gelir. İktidar buna niçin razı olsun, iktidarı sağlayan taban buna niçin razı olsun? Buna razı olsaydı oyunu muhalefete verir, onları iktidar yapardı.
Cumhurbaşkanı seçimini örnek olarak alalım.
Mevcut anayasaya göre seçilmiş, mecliste kahir ekseriyeti teşkil etmiş bir iktidar var ve cumhurbaşkanını da kendi içinden seçmek istiyor. Ana muhalefet ideolojik sebeple buna karşı ve uzlaşmaya yanaşmıyor (Ak partiden de olabilir ama bizim istediğimiz olacak demesi de bir plandı). Meclisteki diğer partiler adaya itiraz etmiyorlar, hatta toplantıya katılacaklarını da beyan ediyorlar, ama son dakikada cayıp meclise gelmiyor, cumhurbaşkanı seçimini engelliyorlar, sonra bununla da öğünüyorlar.
Anayasa mahkemesi öyle bir hüküm veriyor ki, artık muhalefetle uzlaşmadıkça (onların dediğini yapmadıkça) cumhurbaşkanı seçme imkanı ortadan kalkıyor.
Çözüm nedir?
Muhalefet dayatma yapmadığı, makul tekliflerle geldiği, güç ve imkanını istismar etmediği sürece uzlaşma yoluna gitmek elbette tercih edilmelidir.
Bu mümkün olmuyorsa son söz iktidarın olmalı, kanuni düzenlemeler de buna göre yapılmalıdır.
Peki bu, iktidarın mutlak egemen olması ve demokrasinin ortadan kalkması sonucunu doğurmaz mı?
Belli süreler sonunda halka gidildiği ve hür seçimlerle iktidara gelindiği sürece demokrasi devam eder ve herkes buna razı olmak durumundadır.
Kaynak: Yeni Şafak