Ürdün'deki İhvan-ı Müslimin cemaati, son derece hassas ve belirsiz bir geçiş sürecine giriyor. Bu sürece, 29 Teşrin-i Sani (Kasım) tarihinde yapılan cemaat şûrâ'sının, "en hızlı şekilde" teşkilat içi erken seçimlere gidilmesi kararından sonra girildi. Böyle bir şey, cemaatin tarihinde nadir görülen tarihsel bir durum olup, cemaatin gidişatında gerçek bir kırılma noktası teşkil ediyor. Cemaat, Ürdün'de onlarca yıldır sürdürdüğü çalışmaları sürecinde, devlet yönetimi ile ilişkilerinde, bugün olduğu gibi, gerçek bir sınavla karşılaşmamıştı.
Bazıları şûrâ meclisi kararını, devlet yönetimine karşı, açık işaretler taşıyan "siyasî bir mesaj" olarak değerlendiriyor. Mesajın anlamı ise, hareketin maruz kaldığı dışlanma, birbirini takip eden darbeler ve kuşatma siyaseti karşısında, artık cemaati sertlik yanlısı akımın idare edeceği ve hükümet ile yaşanan krizin etkilerini hafifletmede "mutedil" akımın gayretlerinin fayda vermeyeceğidir.
Mesajın taşıdığı diğer anlam ise şudur: Şûrâ kararı, mutedillerin, milletvekilliği seçimlerinde ağır bir yenilgi almalarından ve bu akımın lider kadrosundan hiçbirinin parlamentoya girememesinden sonra, sertlik yanlıları lehine değişen cemaat içi güç dengesini yansıtıyor.
110 sandalyeden sadece 6'sının kazanıldığı son milletvekilliği seçimlerindeki "İhvan'ın hezimeti"nin sebepleri hakkında medyada ve siyasi arenada yapılan büyük tartışmaları bir kenara bırakarak soralım: Acaba bu başarısızlığın sebebi, İhvan'ın söylediği gibi, devletin seçimlere müdahale etmesi mi? Yoksa halk desteğindeki gerileme ve cemaat içi mücadeleler mi?
Açık olan husus şudur: Üç temel alanda tarihinin en önemli meydan okuyuşlarıyla karşı karşıya olan cemaat için bu seçimler gerçek bir dönüşüm noktası oluşturuyor. Söz konusu meydan okuyuşların ilgili olduğu alanlar şunlardır: 1- Teşkilatsal alan (şiddetli iç mücadele). 2- Toplumsal alan (toplum ile olan ilişkiler). 3- Siyasî alan (devlet yönetimi ile olan ilişkilerdeki kriz).
Yukarıdaki meydan okuyuşların en önemlisi ve en hassası, teşkilat alanında gizlidir. Temel görünüm, milletvekilliği seçimlerinin "şahinler akımı ve Hamas'a yakın olanlar" ittifakının lehine, "mutedil akım ve güvercinler" ittifakını zayıflattığına işaret ediyor.
Yapılan değerlendirmelerin çoğunda, önümüzdeki aylarda yapılacak teşkilat içi erken seçimlerin, mutedil akımın ve güvercinlerin, şiddetli bir şekilde gerilemesine yol açacağı dile getiriliyor. Özellikle de milletvekilliği seçimlerinden sonra İhvan'ın önde gelenleri arasında yaşanan şiddetli gerginliğe ve sertleşmeye rağmen, güvercinlerin sembol isimlerinden biri olan İhvan cemaatinin bir önceki genel murakıbı Abdulmecid Zenibat'ın ayan meclisi (senato) üyeliğini kabul etmesinden sonra.
Cemaatin idaresinin karakterindeki -gelmekte olan- dönüşüm ve cemaate sertlik yanlılarının ve Hamas'a yakın olanların hakim olacak olması, idareyi elinde bulunduran ve gücünü, devlet yönetimi ile yaşanan krizin şiddetini hafifletmeye tahsis eden mutedil akımın başarısız olduğuna işaret ediyor. Bu akımın liderleri büyük bir hayal kırıklığına uğradılar ve sorumluluğun tamamını da hükümete yüklüyorlar.
Ancak bu durum, devlet yönetimiyle olan krizin, "kısa sürede açılacak bir yaz bulutu" olduğu anlamına gelmiyor. Geride kalan yıllarda iki taraf arasındaki ilişkiler, bazılarının düşündüğü gibi, "Katolik nikahı" niteliğinde değildi; aksine karşılıklı çıkarlar ve belirli siyasî şartlar üzerine kurulmuş bir "mut'a nikahı" hükmündeydi. Aynı şekilde birkaç yıldır iki taraf arasındaki ilişkileri uçuruma doğru iten de yine belirli şartlardır.
Devlet yönetimi geçmişte, İhvan-ı Müslimin cemaatinin, toplumsal ve siyasî yapısını yeniden oluşturulması yoluna girmişti. Şu anda ise resmî yetkililer, cemaatin, geride kalan on yıllar içinde kendisine gösterilen kolaylıklardan dolayı doğal hacminden daha büyük bir çapa ulaştığı ve artık faaliyetlerine ve örgütsel yapısına keskin sınırlar koymanın zamanının geldiği kanaatine sahipler.
Devlet yönetimi bu hedefi gerçekleştirmek için, cemaat ile "dikey olmayan karşılaşma" stratejisini benimsiyor. Bu strateji, cemaatin toplumsal ve siyasi kurumlarını, değişik etki alanlarını ve araçlarını sürekli bir şekilde kırma ve parçalama esasına dayanıyor. Böylece "dikey" bir karşılaşmaya gerek kalmadan, cemaatin gücünü büyük oranda zayıflatmayı garantiye almış oluyor.
Ancak yakın zamanda İhvan-ı Müslimin cemaatindeki sertlik akımı kefesinin ağır basması, cemaat ile devlet yönetimi arasındaki krizin, daha önceki stratejik boyutları aşmasını ve sonu cemaatin veya partinin yasaklanması ya da liderlerinin tutuklanması ihtimaline kadar gidecek senaryoları gündeme getirebilir. Bütün bunlar, belediye seçimleri krizinin patlak vermesi ve İhvan ile yönetim arasındaki karşılıklı söylemlerin, alışılmış eleştiri sınırlarını aşması sürecinde, en üst resmi düzeylerde tartışılmış ihtimallerdir.
Milletvekilliği seçimleri, mutedil akım için, son derece katı bir siyasi mesaj niteliğindeydi.
Mesajın anlamı ise, yönetimin, bu akımın sunduğu "sükunet mesajlarına" ehemmiyet vermediği ve cemaat liderlerinin mutedil siyasi ve fikri yönelişlerine rağmen şefkatten uzak bir şekilde, "hareketin zayıflatılması ve engellenmesi" stratejisini uyguladığıdır.
Bu "resmi mesaj" Hamas ve sertlik akımı için son derece büyük bir hediye oldu ve bunu cemaat içi mücadelede çok iyi kullandılar. Mevcut komisyonların feshi ve erken seçimlere gitmek yolu ile liderliği yeniden oluşturmaya yönelerek, cemaatin temel taşarını yerinden oynattılar.
Diğer taraftan, sertlik yanlılarının ve Hamas'a yakın olanların geri dönüşü, mutedil akımın sürdürdüğü "İslami çalışmanın Ürdünlüleştirilmesi" yönelişinin başarısız olduğu anlamına da geliyor. Söz konusu yöneliş, Ürdün'ün kendi iç meselelerine daha fazla önem vermeye ve Hamas'la ve Filistin meselesiyle iç içe girmişlik görüntüsünden uzak adımlar atmaya dayanıyor.
Buna karşılık, İhvan'ın önde gelenlerinin çoğunluğu "Filistin asıllı"dır. İşte bu noktada Hamas Siyasi Büro'su ile İhvan'ın lider kadrosu arasında çok sağlam bir ilişki bulunuyor ve Hamas, Filistin asıllı Ürdünlüler arasında derin etkiye sahip olmaya önem veriyor. Bunun sebebi, bölgesel kutuplaşma ve muhtelif Filistinli topluluklar içinde süren Hamas ile diğer gruplar arasındaki nüfuz mücadelesidir. Burada özellikle, Ürdün'ün, Filistin'den sonra en fazla Filistinliyi içinde barındırdığını göz önünde bulundurmak gerekiyor. İşte bu özelliği Ürdün'ü, Hamas liderlerinin ilgi merkezi haline getiriyor.
Devlet yönetimine yakın bazı kimseler, İhvan'a sertlik yanlısı akımın hakim olmasının, uzun vadede onu zayıflatma açısından çok daha iyi olduğunu söylüyorlar. Çünkü İhvan'ın bu derecedeki bir güce ve etkiye sahip olmasının sebebi, liderlikteki mutedil akımın varlığı ve bu akımın, krizleri aşmayı ve uçurumun kenarından kaçmayı çok iyi becermesidir. İşte –stratejik açıdan- devlet yönetimini endişelendiren ve iç siyaset alanında kökünden koparılmasını öncelikli bir mesele olarak görmelerine sebep olan şey de İhvan'ın ulaşmış olduğu bu güçtür.
Devlet yönetimindeki yetkililer, şu ana kadar sürdürülen İhvan'ın engellenmesi stratejisinde büyük bir rahatlık hissediyorlar. Çünkü toplumda ve devlette birbiri ardına mevki kaybediyorlar. Cemaatin tepkisi ise sınırlı ve zayıf olup, gerçek bir tehlike oluşturmadığı izlenimi veriyor.
Ancak bu resmi yaklaşım, İhvan'a kesin bir şekilde mesafeli olan siyaset ve medyadaki seçkinlerin, sertlik yanlısı akımın geri dönüşünün külfetinin ne olacağını sorgulamalarına yol açtı. Çünkü bu akım, cemaati siyasi hayata katmak, büyük ölçüde gerçekçi ve akılcı bir söylem ve icraat geliştirmek yerine, geriye döndürüyor.
Siyasi seçkinler arasında, siyasi diyaloglarda ve gazete yazılarında da kendini gösteren şu kanaat gelişmeye başladı: "Güvenlik yaklaşımı" kısa vadede meyvelerini verse bile, uzun vadedeki sonuçları bir felaket olacaktır. Çözüm, İhvan cemaati içindeki pragmatist mutedil akımı vurmak ve öğütülmesine ortak olmak değil, aksine, siyasi İslami akımların kapalılığa, şiddete ve aşırılığa kaymasını önlemek için onları cemaat içinde güçlendirmek ve kökleştirmektir. Çünkü bu akımların kapalılığa, şiddete ve aşırılığa kayması, bir taraftan sürekli bir tehdit ve endişe kaynağı teşkil ediyor, diğer taraftan da siyasi ıslah çalışmasının önünde gerçek bir engel oluşturuyor.
Çeviren: Halil KENDİR