Geçtiğimiz haftasonu çok özel bir gündemle, türban yasağının kaldırılmasına tepki vermek için toplanan Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) toplantısının sonunda beklenen açıklamasını Sayın Başkan aracılığıyla yaptı, bilinen söylem ve gerekçelerini tekrarladı ve yine alışmaya başladığımız bir ilginçlikle kararın OYBİRLİĞİYLE alındığını duyurdu.
OYBİRLİĞİYLE karar alma mekanizması, kelimenin de kendini anlattığı gibi, kimsenin muhalif kalmadığı, tüm katılanların aynı doğrultuda oy kullandığı bir karar alma biçimi.
Reşit üniversiteli kızların üniversiteye, kimliklerinin tespit edilebilmesi koşuluyla, istedikleri bir giyim tarzıyla girip giremeyecekleri tartışması maalesef toplumuzda yaklaşık yirmi senedir tartışılıyor.
Bu tartışma aslında sadece küçük bir grup içinde anlamlı zira yapılan araştırmalar toplumun dörtte üçünden fazlasının türbanla üniversiteye girişi normal karşıladığını gösteriyor.
Temsili demokrasilerde bu tür pozisyonları yansıttığı haklı olarak varsayılan Meclis'de de 550 milletvekilinden dörtyüzünden fazlası gündemde olan anayasa değişikliği için oy kullanmaya hazır.
***
Üniversitelerin, Üniversitelerarası Kurul gibi bir ölçüde temsili organların toplumsal dengeleri yansıtmak, tercihlerinin toplumsal tercihlere orantılı olması gibi bir meselesi olamaz, olmamalı.
Üniversiteler siyasal iktidarların, siyasal çoğunlukların dümen suyunda gitmesi gerekmeyen hatta gitmemesinde büyük faydalar olan kurumlardır.
Siyasal çoğunlukların, siyasal iktidarların dümen suyuna girmiş bir üniversite kurumu zaten asli işlevinin dışına çıkmış bir kurumdur, saygınlığı da sıfırlanır.
Meseleye bu açıdan bakan birisi Üniversitelerarası Kurul'un yaptığı açıklamayı ve aldığı kararı kurumsal bir onur, bir mesafeli pozisyon, siyasal çoğunluğa aykırı bir duruş olarak algılayabilir.
Ama meseleye biraz daha yakından baktığınızda durumun bizde tam da böyle olmadığını görebilirsiniz.
Üniversitelerarası Kurul'un aldığı kararın OYBİRLİĞİYLE alınmış olması başlı başına bir akademik mesele olarak karşımıza çıkmaktadır.
Üniversitelerin asli görevi kuşkuculuğa yakın durmak ve tam da bu nedenden, kuşkuculuğun egemen olabilmesi için de özgürlüklere kayıtsız şartsız destek vermektir.
Kuşkuculuğun asli kategori olması gereken bir kurumda siyasal bir kararın OYBİRLİĞİYLE alınabilmiş olması gerçekten çok tuhaftır.
Bu karanın altında imzası olanlar söz konusu laiklik ilkesi olduğu zaman kuşkuculuğun anlamsız hale geldiğini söyleyeceklerdir, buna eminim, ama ben üniversite camiası içinde klasik laiklik anlayışına EN AZINDAN ÜAK üyeleri kadar bağlı ama türban konusunda farklı duran çok sayıda öğretim üyesi tanıyorum.
ÜAK'un potansiyel kararına ortak olmamak için toplantıya katılmayan temsilciler de kanımca sorunu çözmüyor zira farklı düşünen insanları toplantıya katılmamaya yönelten ortam, ya da isterseniz mahelle baskısı diyebilirsiniz, üniversite dünyası için çok düşündürücü.
İki kere iki dört eder konusunda dahi uzlaşma zorluğu çekebilecek yüz küsur profesörün türban meselesi gibi çok tartışmalı bir konuda OYBİRLİĞİYLE karar almış olması doğrusu üniversite kurumumuza ne kadar itibar getirdi, ileride daha net göreceğiz.
Siyasal çoğunluklara mesafeli durması hatta onlarla kavgalı dahi olması bir liyakat olabilecek üniversite kurumunun bizdeki temel sorunu kanımca bağlılığının başka yer ve ilkelere kayıtsız şartsız olmasından kaynaklanmaktadır.
Temel sorun da buradadır.
Kaynak: Star