Dünyanın, ekonominin yaklaşık her sektöründe 'iş kazası' diye bir kavram ve ihtimal vardır.
İş kazası riskinin bazı sektörlerde diğer bazı sektörlere oranla daha fazla olduğuna da kuşku yok.
Gemi yapımı, tersanecilik sektöründe iş kazası riskinin diğer bir dizi sektöre göre de daha fazla olduğu da biliniyor.
Kimse perakende ticaretle gemi yapım sektörü arasında iş kazası riskinin aynı olduğunu da iddia etmiyor.
Ama, hiç kuşkusuz, yapılması gereken iş kazası riskinin hesaplanmasında gemi yapım sektörü ile perakende ticaret sektörünü değil aynı sektörde mesela gemi yapım sektöründe ülkelerarası risk gerçekleşmelerini karşılaştırmak.
Çağdaşlığın çok yolu var ama bir tanesinin de bu olduğuna hiç ama hiç kuşku yok.
Gemi yapım sektöründe mesafe almış ve almakta olan ülkeler arasında belirli bir ortak payda bazında bu risklerin gerçekleşmesini mutlaka detaylı olarak karşılaştırmak şart.
Şayet ülkemiz Türkiye bu alanda kötü durumda ise, ki maalesef öyle anlaşılıyor, gerekli önlemlerin hatta yasaklamaların, üretimden menlerin hemen devreye girmesi gerekiyor.
Geçtiğimiz on sene içinde üretilen gemilerde gros ton ya da benzeri bir mukayese bazında bizde ve mesela Yunanistan'da, İngiltere'de kaç çalışan yaralanmış ya da ölmüş bunun hesabını ben merak ediyorum, toplumun da yavaş yavaş bu konuda merakının uyandığına eminim; en azından basının asli bir işlevi de bu konuda okurların merakını uyandırmak.
Bu sektörle ilgili işçi sendikalarının da dramatik demeç verme kadar bu istatistikleri hesaplayıp, bir yerlerden alıp yayınlamak gibi bir görevi var.
Şayet bu istatistikler yani yaşam riski gerçekleşme istatistikleri bizde Yunanistan'ın ya da İngiltere'nin belirgin bir biçimde yukarısında ise Cumhurbaşkanlığı DDK'dan işçi sendikalarına kadar bir dizi kurum ve örgütün meseleye ciddi bir biçimde el atması şart olmuştur.
Pazartesi günü gerçekleşen ve üç işçinin boğularak öldüğü olay asla bir kaza değil, doğrudan bir cinayettir; kum torbası kullanılması gereken bir üretim sürecinde insan kullanılmasının açıklanması imkansızdır, bu bir vahşettir, cinayettir, ilkelliktir.
Ve bu işin tüm sorumluları, sahibinden, mühendisine, kalfasına kadar cinayet suçundan yargılanmalıdırlar ve bu olaya iş kazası demek de imkansızdır.
Sektörle ilgili sendikaların yapması gereken iki temel iş vardır.
Bunlardan birincisi sektörle ilgili iş kazası riskinin gerçekleşme oranlarını uluslararası bir mukayese bazında hemen yayınlamak; ancak, tekrar ediyorum, filika olayı bir iş kazası değil, taammüden cinayet niteliğindedir.
Sendikaların yapması gereken ikinci çok önemli iş de son senelerde sayısı 100'ü aşan ve ölümle sonuçlanan iş kazalarının soruşturma süreçlerini, verilen cezaların niteliğini basınla paylaşmak olmalıdır.
Türkiye'de cok ciddi bir fikr-i takip problemi vardır, bu son filika cinayetinin de bir süre sonra unutulacağını düşünüyorum ama sendikaların işi herşeyden önce bu fikr-i takip meselesini ciddiye almak olmalıdır.
Sendikaların titiz bir araştırma sonucunda yapacağı bu iki açıklama sonrası da kamu otoritelerinin üzerlerine düşeni yapması şart olacaktır zira artık mızrak çuvala sığmayacaktır.
Kazaların gerekçesi ve fikr-i takibin eksik kalmasına gösterilen gerekçeler de çok korkunçtur.
Artan talep sonucunda gerekli özenin gösterilemediği iddiası korkunçtur zira artık başta deniz adamlarının hiçbir şeyin insan hayatından önemli olmadığını kafalarına sokmaları gerekmektedir.
Sektörün büyüklerinin iktidar partisine yakınlıkları nedeniyle de fikr-i takibin aksadığı, aksatıldığı iddiası da 'artan iş hacmi nedeniyle ölümler oluyor' açıklaması kadar korkunçtur; ilgili bakan Sayın Faruk Çelik'in bu filika kazası sonrası alacağı tavır da merakla beklenmektedir.
Büyük gazeteler de bir ay bu konuyu yeni bir ölüm olmaksızın manşetlerinde tutsalar belki bu yeni ölümler de önlenmiş olur.
İki gün önce bu sütunda yazdığım bir konuyu, Prof. Edibe Sözen'in geri çektiği tasarıyla ilgili bir soruyu da bu vesileyle tekrarlamak istiyorum; ekranlarda, dergilerde şiddet içermeyen cinsellik mi yoksa kum torbası yerine işçi kullanmak mı daha büyük ahlaksızlıktır, ya da şayet inançlı iseniz, cehennem ateşinde yanmayı mı gerektiren bir günahtır?
Kaynak: Star