Lübnan'ın iki gündür ağırladığı Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun ziyaretinin etkileri daha uzun sürecek. Türkiye'de, güçlerini Türklerin saygın tarihinden alan ve hayaller taşıyan aydın Müslümanlar ve liderler var.

Ülkelerinin geçmişini göz önünde bulunduran bu liderler aynı zamanda geçmişin geçmişte kaldığının da farkında. Anılar sadece bedenleri ve kalpleri birleştirir, ancak kendi coğrafyası ve İslam dünyasına duyduğu sevgi kanalıyla başarı elde etmeyi iyi bilen Türk rolü için, umut geçmişi şu anla birleştirmekte saklı.

Türklerin bölgedeki krizleri çözmeyi istediği söyleniyor. İstanbul dolaylı Suriye-İsrail müzakerelerinin durağı ve İsrail'in Gazze'ye yönelik barbarlığına itiraz noktasıyken, Türklerin Lübnan'la Suriye ve Lübnanlıların kendileri arasındaki bakış açılarını yakınlaştırma noktasında başka bir fırsatı daha var. Türkler bu tür bir düzenlemenin yapılmasına teşvik edecek öngörüye sahip. Ayrıca bu çevrelerle olan yakınlıkları, Türkleri kendilerini kulağa, kalbe ve akla daha yakın kılıyor.

Türk liderler vizyon sahibi olan Davutoğlu'ndan hoşnut; siyasi vizyonsa Osmanlı Devleti'nin bir zamanlar egemen olduğu her ülkeyle iyi ilişkilere dayanıyor. Osmanlılar bu coğrafyadan hem yararlandı, hem de buraya yararlı oldular. Etkilediler ve etkilendiler. İslami rolün emaneti onların elindeydi ama sömürgeci değillerdi. Türkiye'nin bu anlayış bağlamında gelecekte bu coğrafyayla ilişkilerini güçlendirdiğini göreceğiz. Zira Türkler gerginliğin kendilerine öldürücü biçimde döndüğünü biliyor. Lübnan'daki krizin ülkelerine uzanmasına yönelik endişelerini de gizlemiyorlar.

Davutoğlu'nun Lübnan'daki görevleri bitmedi. Bu misyon Lübnan-Suriye ilişkileri ve Lübnanlıların kendileri arasındaki ilişkiler açısından ilk 'ekim'di. Türkler, ülkelerinin güvenliğinin Lübnan, Suriye, Filistin, Irak, İran ve tüm bölgenin güvenliği olduğunun farkındaymış gibi görünüyor. (Umman gazetesi Vatan, 1 Ağustos 2009)

Kaynak: Radikal