İki ay kadar önce Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız, İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde benim de hazır bulunduğum bir seminer yaparak partisinin enerji politikasını medyaya açıkladı.
Buna göre nükleer santraller uzun dönemde ülke enerji ihtiyacının sadece % 5'ini karşılayacak. Ülkemizde üretilen elektrik enerjisinin % 15 kadarı ya dağıtım şebekesi içinde zayi oluyor ya da ulaştığı yerde çalınıyor. Medyadaki haberlere göre hırsızlığın en fazla olduğu bölge Güneydoğu, fakat bu durum İstanbul dahil ülkenin hemen her bölgesinde bir rutin haline gelmiş. Sadece bu israfı önlemek, nükleer enerjiye olan 'ihtiyacı' katbekat bertaraf edebilir. Nükleer enerji, dünyanın en pahalı olan enerji türü. Nükleer santraller için ülkemiz milyarlarca dolar harcayacak ve bu, ihtiyacımızın sadece % 5'ini karşılayacak. Hayret verici bir politika, zira çok daha fazla enerji, çok daha ucuza elde edilebilir.
Geçen yıl alınan karara göre Mersin Akkuyu'da toplam 5.000 megavat gücünde nükleer santral kurulacaktı. Bir Rus–Türk ortak firması hariç ihaleye ilgi gösteren şirketler son anda teklif vermekten vazgeçti. Rekabet kurallarına göre ihalenin, en düşük fiyatı veren firmaya verilmesi gerekiyordu. Ortada telif veren tek firma olması sebebiyle bu durumun ihalenin tamamen iptali anlamına geldiği, nükleer enerjiye karşı olan kesim tarafından sevinçle karşılandı. Fakat maalesef öyle olmadı ve Rus–Türk ortak firması devrede kaldı.
Bu yetmiyormuş gibi mart ayında medyaya yansıyan haberlere göre hükümet bir Güney Kore şirketi olan KEPCO ile ayrı bir protokol imzalayarak Sinop'ta her biri 1.400 megavat kapasiteli 6 reaktör inşası için anlaşmış! Yani sadece Sinop'ta Koreliler tarafından 8.400 megavatlık tesisler kurulması tasarlanıyor. Üstelik Sayın Başbakan, geçen Paris ziyaretinde Sarkozy ile Türkiye'nin nükleer hedeflerini konuşmuş ve doğal olarak bu işe Fransızların da katılması gündeme gelmiş. Her fırsatta Türkiye aleyhtarı demeçler veren Sarkozy'nin sonbaharda ülkemize yapacağı ziyarette Fransız şirketlerinin Türk nükleer yatırımlarından pay alması muhakkak görüşülecek ve belki karara da bağlanacak. Nükleer yatırımların son derece pahalı olması sebebiyle ortada dönecek para miktarı muazzam rakamlara ulaşacak. Sarkozy bile hiç sevmediği Türkiye'de Fransız şirketlerinin cebini doldurmaya çalışıyor.
Nükleer macera, Türkiye'nin geleceğini ipotek altına alacak. Batı dünyasında nükleer tesisler ve getireceği problemler toplumun aşağı yukarı her kesiminde en geniş şekli ile tartışılıyor. Ülkemizdeki durum çok farklı: Bir iki istisnanın dışında yazar ve düşünürlerimiz bu konuda son derece duyarsız. "Ruslara ver, Koreliler de girsin, Fransızlar olmadan olmaz... 5.000, 8.400, hatta 13.500 megavat olsun!!!" duyduklarımız bunlar. Üstelik Sayın Bakan Taner Yıldız, bu işi 3-4 ay içerisinde olgunlaştırdığını söylemiş (Milliyet, 11 Mart). Ne oluyor, nedir bu acele ve telaş?
Sayın Başbakan, halka verdiği demeçlerde Türkiye'ye nükleer teknoloji getirerek ülkemizin ucuz, temiz ve sürdürülebilir bir enerji kaynağına sahip olacağını defalarca söyledi. Gerçek şu ki; nükleer enerji ne ucuz, ne temiz ne de sürdürülebilir bir enerji türüdür. Üstelik büyük bir beladır.
1- Nükleer enerji asla ucuz değildir. Bazı çıkar çevreleri Türkiye'de 5.000 megavatlık bir tesisin 3 milyar dolar civarında kurulacağını iddia etmektedir. Tamamen yalan. İngiltere'de 1.200 megavatlık bir tesisin maliyetinin en az 8 milyar dolara çıkacağı hesap ediliyor. Nasıl olur da bundan 4 misli büyük bir tesis ülkemizde sadece 3 milyar dolara yapılabilir? Gerçek maliyet ise 30 milyar dolar civarında olacaktır. Dünyada ucuza kapatılması asla düşünülemeyecek yatırımların başında nükleer tesisler gelmektedir. Aksi takdirde de bu, Türkiye ve çevre ülkeler için çok büyük felaketlere yol açabilir, Çernobil'de olduğu gibi..
Nükleer enerjinin ucuz olduğunu çıkar çevreleri sık sık dile getiriyor. Bağımsız bilirkişilerin yaptığı hesaba göre 1 kilovatlık nükleer elektriğin ön maliyeti kömür ile üretilen elektriğin toplam maliyetinden % 57 daha fazladır (International Energy Agency, Energy Policy in IAE Countries, OECD, Paris 2005). Ön maliyet diyorum zira bu hesaba miadı dolan santrallerin sökülmesi ve nükleer atıkların binlerce yıl depolanma maliyeti dahil değil. Eğer bunları da eklersek, ki eklememiz lazım, nükleer enerjinin maliyeti dudak uçuklatacak seviyelerde.
2- Nükleer enerji asla temiz değildir. Tam tersine dünyanın en kirli ve belalı enerjisidir. Bir nükleer santral ön hazırlıklardan sonra 7 yıl içerisinde kurulabilir. Bundan sonra tesisin en fazla 40 yıl faaliyet süresi vardır. Bunun sonunda tesis sökülerek çevrenin temizlenmesi gerekir. Bugüne kadar miadı dolan hiçbir tesisin sökülme ve temizlik işleri tamamlanmış değildir. İlk sökülmeye başlanan tesislerden biri İskoçya'nın en kuzeyinde olan Dounrey'deki santraldir ve bu işin en az 50 yılda biteceği hesap edilmektedir. Bunun sonunda toplanan nükleer atıklar dünyanın en kirli ve tehlikeli çöpleridir ki; on binlerce sene dayanıklı olan nükleer mezarlarda muhafaza edilmesi gerekir. Dünyanın ilk nükleer mezarı ABD'de inşa edilmiştir ve diğer nükleer ülkeler kendi mezarlarını nerede kuracaklarına hâlâ karar vermiş değildir.
3- Nükleer enerji sürdürülebilir değildir. Nükleer enerjinin hammaddesi olan uranyum bugünkü kullanım hızına bakılırsa 30 yıl içerisinde tükenecektir. 'Efendim, yeni kaynaklar vardır ve bulunur...' deniyor. Peki, ya yoksa veya bulunamazsa. Hadi diyelim ki 20 yıllık daha kaynak bulundu. Bu, tüketim süresini 50 yıla çıkartır. Ondan sonra ne olacak? Hammadde kıtlığı sebebiyle Türkiye ve diğer ülkelerdeki nükleer tesisler kapanacak ve insanlık, eşi emsali görülmemiş bir nükleer atık sorunu ile boğuşacak.
4- Sonuç: Nükleer enerji ülkemize büyük bir bela getirecektir. Bizim buna ihtiyacımız yoktur. Diğer birkaç ülke vaktiyle çılgınlık yaptı ise bizim de yapmamız gerekmez. ABD, Almanya, İsveç ve diğer birkaç ülke artık nükleer santral inşa etmemeye karar verdi. Biz de bu çok belalı şeyi ülkemize getirmemeliyiz.
(*) Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhun Kula, nükleer enerji konusunda İngiltere, ABD ve İsveç'te uzun yıllar araştırma yapmış ve İngilizce çok sayıda bilimsel makale ve kitap yayımlamıştır.
Prof. Dr. Erhun Kula / Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi (*)
Kaynak: Zaman