Siyasi gündemimizin bir numaralı maddesi olan Kürt açılımı (veya demokratik açılım paketi) ülkemize neler getirecek acaba? Bu soru hepimizin zihnini ciddi bir şekilde meşgul ediyor şüphesiz. 

Kürt sorununun çözüm safhasına girmesini isteyenler olduğu kadar istemeyenler de mevcut ülkemizde. İstemeyenler bence iki gruba ayrılıyor: Birincisi bundan nemalanmayı umut eden politikacılar, diğeri ise ülkenin ve dünyanın gerçeklerini görmeyen veya görmek istemeyen, kör milliyetçi Türkler ve Kürtler. Bu grupların kimler olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu çevrelerin pozisyonuna ne kadar üzülsek hatta hiddetlensek bile bunu normal karşılamamız gerekir. Ben buna benzer bir filmi Avrupa'nın öbür ucunda gördüm, hatta bizzat yaşadım.

IRA'NIN SİLAHLARINI BIRAKMASI

Avrupa'da bizim Kürt meselesine benzeyen iki sorun var. Birincisi İspanya'nın Bask bölgesinde, diğeri ise Birleşik Krallık'ın Kuzey İrlanda'sında. Türkiye'ye dönmeden önce 20 yılı aşkın bir süre Belfast'ın Ulster Üniversitesi'nde hocalık yaptım ve oradaki terör ve ona bağlı sorunların nasıl tatlıya bağlandığını merak ve hayranlıkla adım adım izledim. Kuzey İrlanda sorunu bizim Kürt meselesinden çok daha eski ve çok daha karmaşık. Buna rağmen bu sorun büyük bir azim ve başarı ile çözüldü. Darısı başımıza. Barış hareketinin ne süreçlerden geçtiğini 28 Ocak 2009 tarihli Zaman'daki yazımda izah etmiştim ve bu sebeple detaylara tekrar girmeyeceğim.

Kuzey İrlanda'da Protestan (Britanya kökenli) ve Katolik (İrlanda kökenli) halklar arasındaki çözüm paketi referenduma sunuldu. Halkın % 71'i çözüm istediği için evet dedi; geri kalanı reddetti. Yani kör milliyetçiler sadece bizim ülkemizde olmayıp Britanya Adaları dahil her yerde mevcut. Neticede paket uygulamaya geçti. Eğer ülkemizde de demokratik açılım paketi referanduma sunulacak olsa eminim ki halkın büyük ekseriyeti buna Kuzey İrlanda'da olduğu gibi evet diyecek. Bu demokratik iradeye rağmen karşı kesim bin bir dereden su getirerek ve hatta şiddet kullanarak çözümü baltalamaya devam edecek.

Kuzey İrlanda'daki terör IRA'nın 2005 yılında anlaşma sonucu silahlarını imha etmesi ile son buldu. Bundan 20 ay sonra da Katolik ve Protestan politikacılardan müteşekkil mahalli hükümet işbaşına geldi. Bugün terörün sona ermesinden sadece 4 yıl sonra Kuzey İrlanda, Birleşik Krallık'ın en imrenilen bölgelerinden biri haline geldi. Düşünün Türkiye'de Kürt sorununun tatlıya bağlanması halinde ülkemiz nasıl bir manzara gösterecek.

Kuzey İrlanda'daki terörün çözüm süreci dört ayrı kişiye Nobel Barış Ödülü getirdi. Bunlardan ilki 1976 yılında barış gönüllüsü Betty Williams oldu. Bu kadın bölgede ilk barış ve uzlaşma komisyonunun kurucusu idi. Yani ilk adımı atan kişiydi. 1998 yılında ise iki politikacı birden barış ödülüne layık görüldü: John Hume ve David Trimble. John Hume genelde Katoliklerin oy verdiği İşçi Partisi'nin başkanı idi. En önemli katkılarından biri barış sürecinin hız kazanmasından hemen önce IRA ile resmen görüşeceğini açıklaması idi. Bu deklarasyonun hemen akabinde kendisine vatan hainliği dahil, Londra parlamentosundaki "gizli terörist" dahil birçok ağır ithamlar ile yüklenildi.

Fakat John Hume dik durdu ve terör grubunun elebaşları ile gizli bir yerde görüştü. "Ben bu toprağın bir politikacısı olarak akan kanı durdurmak için teröristlerle bile görüşürüm. Neticede onlara terörü bırakmalarını söyledim. Fena mı yaptım?.." diyerek eleştirenlere cevap verdi. Karşı cephede David Trimble, Protestanların en büyük partisi olan Ulster Birlik Partisi'nin başkanı olarak barış açılımına tam destek verdi. (Anamuhalefet partimize önemle duyurulur.) Ve neticede Nobel Barış Ödülü bu iki politikacı tarafından paylaşıldı. Bugün her ikisi de yerel politikayı bırakmış durumdalar. John Hume benim daha önce çalıştığım Ulster Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yaparak talebeleri barış sürecinin detayları hakkında bilgilendiriyor. David Trimble ise Londra Lordlar Kamarası'nda görev aldı.

Dördüncü Nobel Barış Ödülü de geçen yıl, eski Finlandiya cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari'ye verildi. Kendisi Kuzey İrlanda dahil dünyanın birçok yerinde siyasî problemlerin çözümü için büyük gayretler göstermişti. Kuzey İrlanda barış açılımı ve tam dört Nobel Barış Ödülü. Bu şahıslar gerçekten böyle bir ödüle layık mıydı? Bence evet.

RİSK ALANLAR KARŞILIĞINI GÖRECEK...

Peki Kürt açılımı Türkiye'ye bir Nobel getirir mi? Hayır demek için hiçbir sebep yok, fakat evet demek için çok sebep var. Artık Kürt problemi sadece bizim bir problemimiz olmaktan çoktan çıktı. Bu Avrupa'nın, Ortadoğu'nun, hatta insanlığın bir problemi. Olay dışarıdan böyle görülüyor. Bunun çözümü için uğraşanlar ve bu konuda risk alanlar bence yakında Nobel'e aday gösterilecek. Barış hareketine çomak sokanlar sadece bu şahısların Nobel şansını yükseltecek. Ne denirse densin artık diş macunu tüpten çıkmış durumda ve kimse onu tüpün içine geri sokmayı başaramayacak. Peki Nobel Barış Ödülü'ne kimler aday gösterilebiliyor? Dünyanın herhangi bir yerinde barış için çalışanlar, savaşların önüne geçmeye uğraşanlar ve çıkmış savaşları durdurmaya yönelik faaliyetlerde bulunanlar, ülkeler arasındaki husumeti gidermeye çalışanlar ve mevcut orduları küçültmeye yönelik faaliyet gösterenler.

Bu şahısları kimler aday gösterebilir? Bunun sahası çok geniş. Halihazırda Nobel ödülü almış olanlar, önemli şahsiyetler, milletvekilleri, üniversite profesörleri, uluslararası hakimler, Nobel Barış Merkezi üyeleri ve ödülü veren Nobel Komitesi'ne danışman seçilen kişiler. Eminim ki bu kişiler Kürt açılım programını ilgi ile izliyorlar ve bu açılım ne kadar yokuşa sürülürse adayların şansları o kadar yükselecek. Türkler asker ve savaşçı bir millet olarak tanınıyor. Onun için bir veya iki Türk vatandaşına Nobel Barış Ödülü verilmesi ülkemizin alacağı en kıymetli ödüllerden biri olacaktır. Yani böyle bir ödül cengâver bir toplumun içinde de önemli güvercinlerin olabileceğini tescil edecektir.

PROF. DR. ERHUN KULA BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ 

Kaynak: Zaman