'Bir ülkenin dünya ülkeleri arasındaki yeri neresidir?' sorusu her zaman ilginç bir soru olmuştur. Bu soruya cevaben çok farklı şeyler söylenebilir, çok farklı kriterler getirilebilir ve farklı kriterler doğrultusunda da farklı yanıtlar, farklı sıralamalar ortaya çıkar.
Ülkenin milli gelirini bir kriter olarak alabilirsiniz, çok anlamsız bir kriter olmadığı açıktır; bu kriter doğrultusunda, örneğin Türkiye, satınalma gücü paritesine göre bir trilyon dolara yaklaşan bir milli gelire sahiptir, dünyada ilk yirmi ülke içerisindedir, G-20 grubunun da üyesidir. Ancak, toplam milli geliri değil de kişi başına geliri kriter olarak alırsanız sıralama hızla değişir; hem toplam gelir, hem de kişi başına gelir anlamlı kriterlerdir, meseleye nereden baktığınıza bağlı olarak önemi değişir.
Çok güvenlikçi bir bakış açınız var ise, ordunuzun büyüklüğü ve gücü de ülkenizin uluslararası sıralamasında bir kriter haline gelebilir.
Bundan yirmi sene önce Pakistanlı Mahbubü'l-Hak ve Hintli büyük iktisatçı, Nobel ödülü sahibi Amartya Sen'in öncülüğünde Birleşmiş Milletler bünyesinde bir insan gelişmişlik endeksi çalışması başlatıldı; 2010 senesi, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın (UNDP) hazırladığı ve yayımladığı İnsani Gelişmişlik Endeksi'nin yirminci senesi ve son rapor 4 Kasım Perşembe günü yayımlandı.
Son raporda 169 ülkeye ilişkin onlarca konuda veriler yayımlanıyor; ekonomiden kadın sorununa, çocuk sağlığından temiz içme suyuna erişmeye, kişi başına düşen teknoloji ürününden sigara tüketimine, eğitim verilerinden yaşam beklentisine kadar çok sayıda çok önemli bilgi ve karşılaştırma olanaklı bilgi raporda yer alıyor. Raporda 169 ülkeye ilaveten Birleşmiş Milletler üyesi başka ülkelere ait de bilgiler var ama bu ülkelerin istatistikleri sıralama yapmaya elvermediği için ayrı bir grup içinde değerlendirilmişler.
Raporun tamamına internet sitesinden ulaşabilirsiniz; Türkiye'nin de bu son raporu, izin gerekirse ise izini alarak, çok kısa bir sürede Türkçeye çevirip yayımlamasında büyük fayda mülahaza ediyorum. Kitabın içinde çok rakam var, kimilerimize sıkıcı gelebilir ama vatandaşların bu kitabı bir el kitabı olarak telakki edip sık sık karıştırmalarında, ülkemizin uluslararası mukayeseli durumunu iyi anlamaları açısından büyük fayda var.
Meselenin teknik detaylarına girmeden 182 ülkenin sıralanmasında esas alınan endeksten bahsetmek gerekir ise, UNDP, her ülkenin satınalma gücü paritesine göre hesaplanmış kişi başına geliri, yeni doğan çocukların yaşam beklentisi ve 15 yaş ve yukarısı nüfusun ortalama eğitim yaşından bir kompozit endeks oluşturuyor ve bu endeks değerine göre de ülkeleri sıralamaya tabi kılıyor; işin özeti, 169 ülke, kabaca, zenginlik, eğitim ve sağlık kriterleri temel alınıp sıralanıyor.
2010 raporunda insanî gelişmişlik endeks değeri en yüksek ülke Norveç, en düşük ülke ise 169. sıradaki Zimbawbe; ülkemiz Türkiye ise bu sıralamada ancak 83. sırada bulunuyor; meraklısının işini kolaylaştırmak için 1990'dan 2010'a sırasıyla her sene Türkiye'nin sıralamasını arka arkaya yazalım: 72, 70, 73, 73, 68, 66, 84, 74, 69, 86, 85, 82, 85, 96, 88, 94, 92, 84, 79, 83. Rapor sadece 2007-2008 seneleri için ortak çıkmış, bu senelerin dışında her seneye bir rapor tekabül ediyor.
Türkiye'nin içinde bulunduğu sıralama pek cazip değil, yazının sonunda bu noktaya tekrar döneceğim ama 1990 senesinden günümüze Türkiye'nin kendi içindeki gelişmeye bakarsanız önemsenmesi gereken bir ilerleme mevcut ama bu ilerleme maalesef mukayeseli bir tabloda, başka ülkelerle karşılaştırdığınızda bir nispi ilerlemeye tekabül etmiyor.
Meseleye mutlak olarak yani mukayese yapmadan, ülkenin 1990-2010 arası kendi gelişmesini temel alarak baktığınızda 1990 senesinde satın alma gücü paritesine göre 3.781 dolar olan kişi başına gelir 2010 senesinde 13.359 dolara yükselmiş; ortada ciddi bir artış var. 1990 senesinde 15 yaş ve yukarı nüfusun okur-yazarlık oranı yüzde 74 iken bugün söz konusu oran yüzde 88,7; gelinen nokta hâlâ çok parlak değil ama yirmi sene zarfında 15 yaş üstü nüfusun okur-yazarlık oranını yaklaşık on dört puan artırmışız, birileri bunu da yeterli görebilir. 1990 senesinde yeni doğan bir bebeğin ortalama yaşam beklentisi 64 sene iken bugün doğan bir bebeğin ortalama yaşam beklentisi 72,2; 2010 senesinde doğan ortalama bir Türkiye vatandaşı 1990 senesinde doğan ortalama bir Türkiye vatandaşına göre sekiz sene daha fazla yaşayacak, bu gelişme de azımsanmayacak bir gelişme, şayet uluslararası mukayeseler yapılmaz ise.
Yukarıdaki büyüklüklerden Türkiye'nin geçtiğimiz yirmi sene içinde insani gelişmişlik kriterleri açısından, kişi başına gelir, eğitim ve sağlık kriterleri açısında azımsanmayacak bir ilerleme içinde olduğu anlaşılmaktadır; ancak, bu gelişme süreci içinde Türkiye'nin uluslararası sıralaması 70. sıradan 83. sıraya gerilemiş bulunmaktadır.
Ülkemiz Türkiye'ye ilişkin mutlak gelişmeler söz konusudur ama nispi anlamda bir gerileme mevcuttur; bu durumun çok iyi analiz edilmesi ve üzerinde düşünülmesi gerekmektedir.
Bu kısa yorum yazısında mutlaka üzerinde durulması gereken başka bir nokta da UNDP çalışmasında vurgulanan başka bir konu, ülkelerin kişi başına gelir açısından sıralamasıyla, insanî gelişmişlik arasındaki sıralaması arasındaki farka yapılan vurgudur.
Ülkemiz Türkiye'nin satın alma gücü paritesine göre hesaplanmış kişi başına gelir seviyesiyle insanî gelişmişlik seviyesine göre bulunmuş sıralaması (üç kriter; kişi başına gelir, eğitim, sağlık) arasında kişi başına gelir sıralaması lehine 26 sıra bulunmaktadır.
Bu saptama Türkiye'nin kişi başına zenginleşme aşamasının sağlık ve eğitim konularında atılan adımların epey önünde olduğunu ortaya koymaktadır; başka bir dizi ülkede ve özellikle Rusya dışındaki eski sosyalist ülkelerde insanî gelişmişlik sıralaması kişi başına gelir sıralamasının önünde bulunmaktadır. [email protected]
Bu iki durum iki farklı toplum tasavvuru olarak da algılanabilir; birincisinde zenginlik sosyal devletin önünde, ikincisinde ise sosyal devlet gerekleri zenginliğin önünde gitmektedir.
UNDP'nin 2010 raporu her açıdan tartışılması, iyi incelenmesi gereken bir rapordur.
Kaynak: Zaman