Büyük cesaret gerektiren 'Ermenilerden özür diliyoruz' kampanyası, Türkiye'de sorumluluğu inkâra yönelik resmi ve toplumsal ısrar duvarında gedik açtı.
Türkiye tam bir sarsıntı yaşıyor. Dört aydının girişimiyle, vicdan uzun süre sonra uyandı. Kısacık bir metin samanlıktaki ateşi söndürmeye adaydı: "1915'te Osmanlı Ermenileri'nin maruz kaldığı Büyük Felaket'e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum."
Bu ifade, Ahmet İnsel, Baskın Oran, Cengiz Aktar ve Ali Bayramoğlu'nun
hazırladığı dilekçenin girişinde yer alıyor. İnternette imzaya sunulmasından bu
yana metni imzalayan binlerce Türkiye vatandaşı, devletlerinin 1 milyon Ermeni'nin maruz kaldığı 'Büyük Felaket'teki sorumluluğunu itiraf etmesini istediler.
Geçen yüzyıl, Holokost'la zirveye çıkan barbarlıklarla dolu. Başta Filistin Nekba'sı olmak üzere, Avrupa'nın göbeğinde büyük demokrasilerin gözü ve kulağı önünde yapılan 'etnik temizlik' kanserine kadar birçok
trajedi yaşandı.
Dilekçeyi imzalayanlar Türkiye'de 1915'te maruz kaldıkları 'Büyük Felaket'ten dolayı Ermeni kardeşlerden özür diliyor. Cesaret gerektiren girişim, Türkiye'de katliama dair sorumluluğunu inkâr etme yönündeki resmi ve toplumsal ısrarın ortasında, bu suçu bir asırdır kuşatan sessizlik duvarında önemli bir gedik açtı.
Ölüm tehditleri endişe verici
Acaba özür dileme ve tarihi gözden geçirme zamanı geldi mi? Kuruluşundan beri cumhuriyeti saran toplumsal unutkanlık halinden çıkmanın geri sayımı başladı mı? Acaba toplu bilinçlenmeye kelepçe vuran değerler sistemi parçalanmaya, kökleri eğitim yöntemlerine ve hatta belki Atatürkçü projenin
kurucu efsanelerine uzanan beyin yıkama operasyonları eleştirilmeye mi başladı?
AB kapısında duran Türkiye'de bu girişimin sahiplerinin maruz kaldığı sert tepkiler biraz endişe verici. Keza her birinin aldığı ölüm tehditlerinin ve maruz kaldığı örgütlü kampanyaların yanı sıra, kendilerine yönelik her tür küfür ve ihanet suçlamaları da kaygı verici. Dört Türk aydın cesaret noktasında bizlere ders veriyorlar. Aydının toplumun vicdanı olma rolüne itibarını geri veriyorlar. Yol hâlâ meşakkatli, hatta uzun. Fakat 1000 millik yol bazı zamanlar tek bir adımla başlar. (Lübnan gazetesi Ahbar, 24 Aralık 2008)
Kaynak: Radikal