Türkiye, Avrupa Birliği için kilit bir ülke. Bu nedenle geçen yıl boyunca katılım süreci bağlamında kaydedilen gelişmenin oldukça sınırlı kalması üzüntü verici. Aramızda var olan güçlü siyasi ve ekonomik bağları yeterli düzeyde kullanamadığımız bu durum, her iki tarafta düş kırıklığına yol açmakta. Fakat her iki tarafın da daha iyi sonuçlara ulaşmaya istekli olduğu düşüncesindeyim.

Türklere vize kolaylığı
Türkiye ve AB’nin artan bir entegrasyon ve diyalogdan kazanacağı çok şey var. İşte bu nedenle yenilenmiş ve olumlu bir AB-Türkiye gündemi oluşturmak istiyoruz. Bu gündemin beş farklı unsur içermesi gerektiği görüşündeyim:
Öncelikle Avrupa Komisyonu, reformlar bağlamında Türkiye ile daha yoğun biçimde çalışmaya hazır. AB’ye katılım süreci, Türkiye’deki reformları ateşleme etkisi kanıtlanmış olan, etkin bir dönüştürücü güç olarak hizmet edebilir. Bugün Türkiye, AB perspektifi sayesinde bundan on yıl öncesine nazaran daha demokratik bir ülke.
İkinci olarak, Türkiye’nin mevzuatını Avrupa Birliği müktesebatıyla uyumlulaştırma çalışmalarına devam edeceğini umuyorum. AB müktesebatına artan düzeyde uyum, sadece Türkiye’deki tüketici ve vatandaşların korunma düzeyini arttırmakla kalmayacak, aynı zamanda siyasi ortam elverdiği sürece, katılım müzakerelerinde hızla ilerlememize de imkân tanıyacaktır.
Üçüncü olarak gündemimiz, ekonomik ilişkilerimizin potansiyelini azami düzeye çıkartmayı amaçlamalı. Gümrük Birliği sayesinde aramızda derin bir ekonomik ilişki zaten oluşmuş durumda. Bu da Türkiye ve Avrupa Birliği’nde iş dünyasına muazzam imkânlar sunmakta. Birlikte ticari ve ekonomik ilişkilerimizi daha nasıl derinleştirip genişletebileceğimize bakalım.
Dördüncü olarak, Avrupa’ya seyahatler kolaylaştırılmalı. İçişlerinden Sorumlu Komisyon Üyesi arkadaşım Cecilia Malmström ve ben, Türk işadamları ve öğrencilerin Avrupa Birliği’ne yapacakları seyahatleri, çoklu giriş ve uzun dönemli vize verilmesi yoluyla daha da kolaylaştırmak konusunda kararlıyız. Bu konunun önemi hususunda hepimiz hemfikiriz. Türkiye’nin, topraklarını transit ülke olarak kullanan yasadışı göçmenlere ilişkin geri kabul anlaşmasının hızla imzalanmasına yönelik gerekli adımları atması, önemli bir aşama olacaktır.
Son olarak, dış politika alanında AB-Türkiye üst düzey diyaloğunu güçlendirmemiz gerektiğine inanıyorum. Ortak stratejik menfaatlerimizi tartışabileceğimiz değerli bir forum olarak kendini kanıtlayan bu diyalog, aynı zamanda her iki tarafa da pek çok fayda sağlayabilecek bir araç; özellikle de Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki gelişmelerin ardından bölgedeki risklerin oldukça yüksek olduğu şu dönemde. Türkiye ile Avrupa Birliği’nin demokrasi, insan hakları, istikrar ve refah taleplerini birlikte desteklemelerinde yarar var.
Bu beş unsurun bir araya gelmesi, Birlik ve Türkiye’yi halklarının karşılıklı menfaati için ekonomik ve siyasi anlamda daha da yakınlaştıracak olan güçlü bir AB-Türkiye gündemine de olanak sağlıyor.

Pürüzleri düzeltme gereği
Biraz da Türkiye’nin karşısında duran ve kendi gelişiminin önünde engel teşkil eden güçlüklere değinmek istiyorum: Anayasa reformu, Kürt sorunu ve Kıbrıs meselesi.
Öncelikle 12 Haziran’da yapılan seçimlerin akabinde Başbakan Erdoğan tarafından açıklanan kapsamlı anayasa reformu, Türkiye vatandaşlarına gerçek anlamda fayda sağlayabilmek için, tüm siyasi partileri ve sivil toplumu bir araya getirmek suretiyle kapsayıcı nitelikte olmalı. Kamuoyunun katkılarını da almak üzere bir internet sitesinin oluşturulması ve Meclis’teki tüm partilerin eşit oranda temsil edildiği özel bir anayasa komisyonunun kurulması, bu alanda atılan ilk adımlar olarak cesaret verici.
Kürt meselesiyle ilgili olarak Türkiye, 2009’da ilan edilen ve sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi yönünde büyük umutlar yaratan demokratik açılımı ileriye götürmeli. Komisyon, terörle mücadelede Türkiye ile tam bir dayanışma içinde olduğunu bir kez daha teyit eder.
Son olarak, Kıbrıs meselesine yönelik iki bölgeli ve iki toplumlu federasyon temelinde, BM Güvenlik Konseyi’nin konuyla ilgili kararlarıyla AB’nin dayandığı temel ilkeler doğrultusunda kapsamlı bir çözüm, sadece ve sadece Türkiye’nin desteğiyle yaratılabilir. Bulunacak çözüm, bu yönde sarf edilen çabalara gerçekten de değecektir; zira çözüm, Akdeniz’de istikrara katkı sağlayacak, Kıbrıs’ın ticaretini ve büyümesini tetikleyerek her iki topluma da fayda sağlayacak, aynı zamanda da Türkiye’nin AB’ye katılım müzakerelerine yeni ve taze bir soluk getirecektir.
Beklentilerin tümüyle karşılanmadığı bir yılın ardından bu gündem, hem Avrupa Birliği ve Türkiye için hem de bizzat Türkiye için iddialı bir gündem niteliği taşımakta. Öte yandan bütün bunların gerçekleşmesi halinde, hepimize büyük faydalar sağlayacak ve Türkiye’yi AB üyeliği hedefine daha da yakınlaştıracak gerçekçi bir gündemdir.

Kaynak: Radikal