Türkiye ile ilgili zihniyet değişikliği şart
Türkiye ve İsrail'in arası yine bozuk, bu bir sürpriz olmamalı. İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon geçenlerde Tel Aviv'de Türkiye büyükelçisini bir televizyon dizisinin içeriği ile ilgili olarak azarladı. İsrail daha sonra özür diledi, ancak bu Türkiye ile İsrail arasında süregelen gerginlikte yeni bir dönüm noktası olarak kayda geçecek.
Bazı Amerikalı ve İsrailliler, Türkiye'nin itirazlarını "anti semitik" olarak gösterme çabası içinde. Ancak devlet idaresi işinde olan insanlar, Türkiye'nin nereden geldiğini çok iyi biliyorlar.
Bu kişiler, Gazze'deki insani durumun iyileştirilmesi gibi konularda gözle görülür değişiklik olmadıkça Türkiye ile İsrail arasındaki anlaşmazlıkların devam etme eğiliminde olduğunun farkındalar. Yerleşim inşasının tamamen ve hemen durması gerektiğinin ve İsrail'in barış sürecine karşı genel duruşunun da farkındalar; eğer hâlâ böyle bir süreçten bahsedilebilirse tabii. Washington ve Avrupa'nın Suriye'yi izole etmeye çalıştığı, Amerika'nın Türkiye'yi Suriye ile diyalog kurduğu için eleştirdiği günleri net olarak hatırlıyorum. Bugün ABD ve Avrupa politikalarının tamamen tersine döndüğünü görüyoruz; hem ABD hem Avrupa Suriye ile ilişkiye girmenin doğru davranış biçimi olduğunu artık kabul ediyor.
Sonra, Türkiye'nin Ortadoğu ile ilgili görüşleri önemsenmedi ve göz ardı edildi; bana göre, öncelikle Türkiye ve yeni duruşuyla ilgili zihniyet değişikliğinin yapılamamasından dolayı. Amerikalılar 2007 yılında pozisyonlarını revize etmeye başladı ve Türkiye'nin bölgesel bir güç olduğunu, artık Soğuk Savaş yıllarının uydu devleti olmadığını fark ettiler. Türkiye'ye buna göre davranmaları gerektiğini anladılar. Bu zihniyet değişikliğini sağlamak bir hayli zaman aldı, fakat Başkan Obama'nın Türkiye'ye erken ziyareti Türkiye'nin bu şekilde algılandığının teyidiydi. Avrupalılar hâlâ Türkiye ile ilgili zihniyet değişikliğini yapmakta zorlanıyor, bu yüzden ilişkilerimiz hassasiyetini koruyor. Görünüşe göre, İsrail'in tutumu da aynı. Ayrıca Türkiye'nin değiştiğini ve Ortadoğu'ya yeniden girişinin kalıcı olduğunu tam olarak kabul etmemiş görünüyorlar. İsrail, bölgenin kendine özgü bir durumunun neticesi olan 1990'ları özlüyor görünüyor. O günler geride kaldı ve AK Parti iktidarı sona erse bile bir daha geri gelmeyecek gibi gözüküyor.
Türkiye'nin Ayalon konusunda doğal olarak birleşmesi ve kenetlenmesi, AK Parti'nin iktidardan inmesi hâlinde her şeyin mükemmel olacağını düşünenleri kendilerine getirmelidir. Dostlar ve düşmanlar büyükelçilerimize buna göre muamele etse iyi olur. Bir Türkiye büyükelçisini beceriksizce küçük düşürme çabaları asla İsrail'in iç siyasi hesaplarının bir parçası olmamalı. Bölgesel politikamız, Türkiye'yi, Ortadoğu da dâhil olmak üzere yakın komşuları ile yeniden entegre etmeyi hedefliyor. Türkiye G-20'nin ve halen BM Güvenlik Konseyi'nin bir üyesi, AB ile müzakere ediyor ve çeşitli bölgelerde gitgide etkisi artıyor. Türkiye, bölgede yeni bir kapsayıcı düzeni savunmaya devam edecek ve bu gündemi ilerletmek için diplomatik yollar arayacak.
Kamuoyu araştırmalarının da sürekli teyit ettiği gibi, halkımız ve hükümetimiz Filistinlilerin içinde bulunduğu zor duruma çok duyarlı. Gazze'deki insani durumda gözle görülür bir değişiklik olmadıkça ve Suriye ile barış konusunda daha yapıcı bir pozisyon benimsemedikçe İsrail ile ikili ilişkilerin niteliğinin iyileşmesi ihtimali pek yok. Doğru yöndeki ilk adım, yeni bölgesel yapılanmayı ve Türkiye'nin bölgedeki çıkarlarını kabul etmektir. Bunun olması için, Türkiye ile ilgili zaruri zihniyet değişikliğini gerçekleştirmek gerekiyor.
Internatıonal Herald Trıbune 23 Ocak 2010
Suat Kınıklıoğlu AK PARTİ DIŞ İLİŞKİLER BAŞKAN YARDIMCISI
Kaynak: Zaman