TURGUT Özal vefat edeli 14 yıl oldu, hâlâ gündemde. Lehinde, aleyhinde hâlâ ondan bahsediyoruz. Belli ki, kendi deyimiyle, "tarlayı derin sürmüş", açtığı çizgiler zamanın rüzgârıyla kaybolmamış.
Hangi çizgiler?
Türkiye 1930'larda "devletçilik" diye konuşuyordu; dünya da öyle konuşuyordu. Sonra Türkiye ve dünya "karma ekonomi" diye konuştu. Komünist ülkeler dışında bütün dünya hem piyasa, hem devlet işletmeciliği diyordu.
Türkiye Özal'la birlikte "serbest piyasa ekonomisi" dedi; dünya da öyle diyor. Artık CHP bile aksini söylemiyor.
Bu terimler moda değildir; teknoloji kullanımının ve verimlik arayışının ürettiği modellerdir.
Türk ekonomisinde de piyasa ekonomisi döneminde üretkenlik, ürün çeşitlenmesi, verimlilik, teknoloji kullanımı, rekabet gücü ve ihracat attı.
İşte Özal'ın "tarlayı derin sürdüğü" çizgilerden biri; bu dışa açık piyasa ekonomisidir.
Üç devrim
Türkiye uzmanı siyaset bilimci ve sosyolog Dankwart A. Rustow'un belirttiği gibi:
"Türkiye üç devrim yaşadı: Atatürk'ün yaptığı milli devrim, ya da ulus-devletin kurulması. İnönü'nün yaptığı demokratik devrim, demokrasiye geçilmesi. Üçüncüsü Turgut Özal'ın yaptığı ekonomik devrim."
Demokrasiye geçiş için 'karşı devrim' derseniz, piyasa ekonomisinin yerine eskilere geri dönmeye kalkarsanız, Türkiye'nin gelişim çizgisini nasıl geriye çevirirsiniz; apaçık ortada!
Özal "ekonomik devrim"in, yani piyasa ekonomisine geçişin esaslarını 17 Nisan 1979'da Aydınlar Ocağı'nın panelinde "Kalkınmada Yeni Görüşün Esasları" adıyla açıklamıştı; iktidara geldiğinde yapacağı reformların tamamı!
Hiçbir başbakan Türkiye'de ekonomi alanında Özal kadar hazırlıklı gelmedi. 1979 Nisan'ında ekonomik programını açıkladığında ne 12 Eylül gözüküyordu, ne de ANAP hayal edilebilirdi. Koca CHP ile koca AP vardı!
"Zamanı gelmiş fikir" olduğu için, piyasa ekonomisi programı iktidara geldi. Türkiye hâlâ o yolda ilerliyor.
Üç hürriyet
Özal başlangıçta 'ekonomist'ti. Yaşadığı tecrübelerle gördü ki tek fikirli toplumlar rekabetçi piyasa ekonomisinin gerektirdiği yaratıcılığı üretemez! Bu olgu Özal'ı "üç hürriyet" vurgusuna götürdü: Fikir, teşebbüs ve inanç hürriyetleri...
Bu, Özal'ın bıraktığı "derin izler"den bir diğeridir.
Özgürlükçü ve aynı zamanda 'yöneten' bir demokrasi!
1992'de Demirel-İnönü koalisyonu kurulduğunda, yönetemeyen demokrasinin ve popülizmin nasıl tahripkâr olacağını öngören Özal'ın söyledikleri:
"Türkiye yeniden koalisyonlara girmiş durumda... Daha şimdiden iktidar erken emeklilikle ve hep Merkez Bankası'nı kullanarak ekonomiyi rotasından çıkarırsa işin sonu yine felakete gider!"
Kayıp 1990'lar ve 2001 krizi!
Demek ki siyasi reform da gerekiyordu! Başkanlık sistemine uzanan görüşleri böyle bir siyasi pratik içinde gelişti. Çankaya'dan inerek "İkinci Değişim Programı" için yeniden yola koyulacaktı, ömrü vefa etmedi.
Özal öncesi ve sonrasına ait ürün envanterlerini mukayese edin. Bir de zamanlarını yansıtan siyasi ve kültürel metinler üzerinde içerik analizi yapın... Türkiye'nin zihniyetçe ve iktisatça nasıl çeşitlenip zenginleşme yoluna girdiğini görürsünüz. Bıraktığı "derin izler"in en önemlisi bence bu süreçtir.
Saygı ve rahmetle anıyorum.