Buazizi'nin 14 Ocak'ta kendini yakmasından sonra Tunus'taki olayların ve bütün ülkeyi saran öfke dalgasının başkentteki zalim kralı ve çevresindeki mafyayı çökerterek rejimin temsilcisinin rezil bir şekilde firar edeceğini, yüz binlerce kişinin tezahüratları eşliğinde yıllardır sürgünde olan muhaliflerin ülkelerine döneceğini, rejimin kokuşmuş partisinin yapmış işlemiş olduğu cinayetlerinin ve yaptığı yağmanın hesabını vereceğini, şimdi de bu kutsal alevin Arap ve insani devrime dönüşeceğini kim tahmin edebilirdi ki..

İslami hareket 6.6.1981 tarihinde kurulduğundan beri, hapishaneler binlerce yıl hapis cezalarıyla çarptırılan otuz bine yakın üyesiyle dolup taşmıştı. Yüz elli kişi ise Tunus zindanlarında yavaş ölüme mahkum edilmiş durumdaydı. Zalim mahkemelerin aldığı kararlar nedeniyle sadece mahkumlar değil, aynı zamanda bu kişilerin yakınları da işlerinden ve vatanlarından kovularak elli farklı ülkede sürgün hayatı yaşamak zorunda kalmışlardı. Ancak, otuz yıl sonra Ocak devrimi sayesinde hapis ve sürgün hayatı son buldu.

İslami hareket, muhteşem bir dönüş yaparak Tunus'ta halkın sevgi seliyle karşılanmıştır. İslam ve Araplığın ülke siyasetinin dışına itilmesi politikasına karşı çıkan İslami Hareket, kendisi ve diğer partilerin arasında ayrım yapılmadan ülkenin gelecekteki kalkınmasında yer almak için kendini göstermiştir. Neyi ekersen onu biçersin...

Buradan alacağımız ibret ve mesajlar nelerdir?

1- İnançların kökleri, buna bağlı toplum projeleri ve rejimin azgınlığı:

Devrilen her iki lider, modern devletin sahip olduğu bütün bastırma imkanlarından yararlanarak ülkeyi Arap ve İslami kimliğinden koparıp deniz aşırı süper güce bağımlı kılmak için ellerinden geleni yapmışlardır. Yolsuzluğa dayalı totaliter politikalarını pazarlayabilmek için modernliğin sahte ancak cilalı vitrinini kendilerine maske edinmişlerdir. İslam'a ve Araplığa inanç, semboller ve, değerler ve kurumlar düzeyinde ilk saldırı, bağımsızlığın ilanından hemen sonra yapılmıştır. Ancak ilk saldırının üzerinden on beş yıl geçmesinin ardından toplum, kendi varlığını tehdit eden bu tehlikenin farkına varmış ve yetmişli yılların başında İslami hareket, geniş halk kitlelerinin taleplerine yanıt olarak doğuşunu ilan etmiştir.

1981 yılından itibaren İslami hareket, üyelerine ve yakınlarına yapılan bütün zulümlere rağmen (tarihsel liderlerinin de içinde bulunduğu toplam 500 tutuklu) yükselmeye ve toplumdaki yerini sağlamlaştırmaya devam etmiştir. Zulmün en uç noktası ise 1987 yılında yaşanmıştır. 14 Ocak devriminin (Z. Bin Ali'nin kaçtığı son devrim) öncüsü olan ve sekiz ay boyunca yapılan yürüyüşler, toplumsal değişimi olgunlaştırmış, ardından kabuğuna çekilmeye zorlandığından düşmanın kendi kendini yemesini beklemeye başlamıştır. Sonrasında başlayan kutsal devrim 1989 seçimlerinde vahşi bir şekilde bastırılarak İslami hareket, mutlak bir galibiyetten mahrum edilmesine rağmen islami hareketi destekleyen halk, sokaklara akın etti. Bu da gösteriyor ki toplumun düşünceleri ve inancı, dış destek alan zalimlerin ve istihbaratın sopalarından daha güçlüdür.

Yarım asırdan fazladır süren modern devletin Tunus halkını Arap ve İslami kimliğinden koparmaya çalışma planına rağmen halk bu plana dâhil olmayacağını ve kimliğinden vazgeçmeyeceğini, camilere ve dini toplantılara akın ederek ve İslami kıyafete rağbet göstererek ispatlamıştır.

Örgüte karşı birbiri ardına yapılan karalama kampanyaları hayal kırıklığından başka elde ne etmiştir? Bunların mirasçıları vesayet ve baskı zihniyetinden vazgeçip, halkın iradesini kabullenebilecek mi?

2- Uzlaşma politikasına uymaya davet:

Seçimlere az kala, Nahda hareketine karşı siyasi ve ideolojik güçler rakiplerini saf dışı bırakmaya yönelik karalama ve bu süreçte asıl yapılması gereken uzlaşmaya karşı komplolara başladılar. Başta devrimi korumak için kurulan Kurucu Ulusal Konsey, milli şahsiyetler adı altında çok sayıda üyeye boğuldu. Bu durum devrime karşı yapılmış askeri bir darbe niteliğindedir ve meclisin içindeki dengelerin bozulmasına neden olmuştur. Böylece meclis, sürpriz bir şekilde ve hükümetle ya da meclisle görüşmeler yapmaksızın, sözde uzlaşmayla, yapılmasına karar verilen seçimleri ertelemiştir. Böylece, diğer siyasi güçlerin öfkesini kazanarak ve meşru seçimlerin yokluğunda gerekli olan uzlaşma politikasını hiçe sayarak dengeleri sarsacak bir bombanın fitilini alevlendirmiş oldu.

Seçimlerin ertelenmesine yönelik verilen bireysel karara rağmen herkesin ümidi, Tunus halkının yetmiş beş yıldır fedakârlık göstererek kurmaya çalıştığı halk meclisi için yapılacak seçimlerin tekrar ertelenmemesidir.

3- Koalisyon üzerinde devam eden bahis:

Yapılan komplolar, ülkeyi bilinmezliği sürükleme çabası ve halk gücü ne olursa olsun tek başına olanların üstesinden gelmesini zorlaştıracak bütün olanlara rağmen, devrim uzlaşma politikasından ve Tunus'un karşılaştığı zorluklarla baş etmeden vazgeçmeyecektir.

Nahda hareketinin, ulusal meclisteki üyeliğinin geçici olarak askıya alınması, aslında uzlaşmaya aykırı davranılmasının protesto edilmesi, geçiş sürecinde uzlaşmaya sıkı sıkıya bağlı kalmaya çağrıda bulunma mesajı vermek ve toplumda yaratılmış olan psikolojik ve sosyal gerilimin sorumluluğunun karşı tarafta olduğunu göstermektir.

4- Rejimin gidişinden sonra İslam'a ilişkin gerilimin devam ettirilmesi:

Rejim yandaşı olan bazı siyasi ve medya organlarının, korkutma ve abartma politikasını kullanarak halen İslam'ı bir canavar gibi göstermeye çalıştığını görebiliriz. Neden medyadaki organlar İslam'ı insan hakları ve özgürlüklerine, sanata, ekonomiye ve özellikle kadına karşı bir tehlike olarak görmektedir? Tunus'taki siyasi sınıfın kaderi, sürekli olarak soğuk savaş ortamı yaratmaya yönelik ümitsiz girişimler yapmak mı olacaktır?

Nahda Hareketi, devlet ve din ilişkisi açısından her zaman demokratik modern esasları alacağını vurgulamıştır. Nahda Hareketinin istediği, halkın oy sandıklarına giderek adil ve dürüst seçimlerle iradesini göstermesidir. Ayrıca, cinsiyetler arasında adalet ve eşitliğin esas alınacağını vurgulamıştır. Bütün bunlar hareketin 1988 yılındaki ulusal deklarasyonunda bulunmaktadır ve ortaklarıyla birlikte yapmış olduğu 18 Ekim harekâtında ispatlamıştır.

Tunus'taki çoğunluğun Arap ve İslami kimliği ile sosyal adalete dayalı demokratik düzeni tanıması, geleceğin başarılı bir şekilde inşa edilmesi konusunda umut vaat etmektedir.

5- Hükümetin yavaşlığından memnuniyetsizlik:

Ülkedeki durumu gerginleştirmek için güvenliğin sağlanmaması, kamu hizmetlerinin sunulmaması, işsizliğin yayılması, rüşvetçi ve baskıcı organların yargılanmaması, yağmalanan paraların iade edilmemesi ve yargının temizlenmemesi.. Savcılık kurumu neden hala uykusundan uyanmamıştır?

6- Tunus bayrağı yolunu kaybetmiş olanların rehberidir ve zalimlerini tahtını sallar...Ancak:

14 Ocak devrimi, zulüm gören ve diktatörlük hastalığıyla boğuşan bütün halklara örnek olmuştur. Bu devrim halkımızı tarihe..hata coğrafya'ya yazdırmıştır. Arap halkları zalim rejimlerine kafa tutma cesaretini bu devrim sayesinde bulmuştur.

Tunus'un bütün kazançlarına rağmen diğer hükümetler bu muazzam sermayeyi kendi çıkarları için kullanmayı başaramamıştır. Şu anki geçici hükümet ise bu devrimlere destek vermemiştir.

7- Kardeş Libya halkına yönelik yüce muamele ve Tunus halkı:

Çeyrek milyon Libyalı ikinci vatanları Tunus'a akın etti ve Kuran Salihler hakkında söyledikleri sözlerin bir örneği olarak Tunus halkı onlara evlerini ve kalplerini açtılar.

8- Yeni yollara başvurma fikrinden rahatsızlık duyma:

Son zamanlarda siyasi ve medya organlarından meclis kurulmasının yerine halkın onayına sunularak anayasal reformlar yapılmasını ve yeni cumhurbaşkanı seçerek devrimi koruma konseyinin alternatif parlamentoya çevrilmesine dair seslerin yükseldiğini görebiliyoruz.

Devrimi yıldırma çalışmalarının farkındayız ancak aynı zamanda halkımız ve gençliğimizin zekâsından şüphe etmemekteyiz. Halk en kısa zamanda bu oyunların üstesinden gelecektir.

9- Nahda Hareketi, sosyal ve ekonomik projedir:

( Allahın izniyle yakında bunu ilan edeceğiz ). Devrime meydan okuyan işsizlik ve kamu hizmetlerinin gerilmesine karşılık, özellikle bu geçiş sürecinde yerine getirilmesi gereken milli ve dini görev çerçevesinde, üretim mekanizmasını çalıştıracak ve ekonomimizin çöküşünü engelleyerek devrim düşmanların hedeflerini gerçekleştirmesine mani olacak, yaratıcılık enerjisini kullanan, kardeşlik bağlarını koruyan, çevreye sahip çıkan, ülkenin bağımsızlığını muhafaza eden, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini güvence altına alan bir projedir.

Vatandaşların alım gücünün olmaması ve ücretlerin çok az olması bir gerçektir. Ancak burada öncelik zamlara değil işsizleredir.

Son olarak, her taraftan bize yol açan özellikle İslami örgütün şehitleri ve bütün şehitlerimiz ruhu şad olsun. Kutsal devrimi koruyan bütün askerlere selamımız olsun. Şuna inanıyoruz ki Allah vatanımızı ve hareketimizi bize kin besleyen herkesten korumuştur. Bu devrimle güneş doğdu ve şehitlerin kanı sayesinde adalet ve özgürlük sağlanacaktır.

 

Dünya Bülteni için El Cezire'den Faruk İbrahimoğlu tarafından tercüme edilmiştir.