Başyazarından genel yayın yönetmenine, editöründen büdütörüne, şöföründen kapıcısına, büyük gazetemizin tüm değerleri, 'şarlatan' sıfatını uygun gördükleri Tuncay Güney üzerinden, yeni bir 'işlevsizleştirme' kampanyasına giriştiler.
İzliyoruz...
Bir taraftan da gülüyoruz.
Sanki, 'Ergenekon davası', Tuncay Güney'in 'anlattıkları' yahut ima yoluyla geçiştirdiklerinden ibaretmiş gibi...
Başyazar da sinirlenmiş...
Öyle ki, 'soytarı' sıfatını bile çok görüyor... 'Soytarı sıfatı ancak ona iltifat için kullanılabilir'miş...
Başyazar, işbu 'soytarı', 'şarlatan' ve 'yavşak' Tuncay Güney'in iddialarını çürütüyor.
Diyor ki, 'Cem Ersever'i Veli Küçük öldürttü ise, konu şimdi mi ele alınır? (...) Bu yaratık, bir ülkeyi karıştıracak kadar önemli şeyler biliyor idiyse ve bunları taa 2001 yılında üstelik polis tarafından alınan ifadesinde söylediyse, işleme koymak için sekiz sene niçin beklendi?'
Doğru...
Sekiz sene niçin beklendi?
Başyazar, suçu mevcut iktidara atıyor, bekleme limitinin topu topu dört yılını kullanmış Erdoğan'a yağdırıyor ama, asıl yağdırması gerekenleri atlıyor.
Diyelim ki Erdoğan dört yıl bekledi ve MİT'den gelen dosyayı sonunda yargıya intikal ettirdi.
Peki, diğer 'bekleyenlere' bir çift sözü yok mu başyazarın?
Bülent Ecevit neyi beklemiş?
Koalisyon ortakları (Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli) neyi beklemiş?
İşbu şarlatanın ifadesini alan Emniyet yetkilileri neyi beklemiş?
Cumhuriyet savcıları neyi beklemiş?
Medyamız neyi beklemiş?
Karargáh çıktılarına itibar ederek 'Alçakları tanıyalım' şeklinde yazılar yazan, meslektaşlarını suç örgütlerinin önüne atmaktan sabık başyazarlar neyi beklemiş?
Başyazar bu soruların cevabını merak etmiyor.
Zaten Ergenekon davası, ona göre, 'Atatürk'ten nefret eden liberal faşistlerle, gerçek Atatürkçülerin kavgası...'
Bu Atatürk düşmanı faşist liberaller, 'ülkede ne kadar çağdaş kafalı aydın varsa, tasfiye etme veya sindirme çabası içinde' imişler...
Koskoca başyazarın düştüğü durumu görüyorsunuz değil mi?
İndirgemeci mantığın, insanı nasıl zavallı ve gülünç durumlara düşürdüğünü görüyorsunuz...
Hadi Tuncay Güney şarlatandır, yavşaktır, soytarıdır, şudur budur, birtakım yurtseverlere iftiralar atmaktadır, bunun için de devletin televizyon kanalını kullanmaktadır...
Peki, Tuncay Güney'siz verilerle önünüze açılan koskoca 'Ergenekon dosyası'ndan dikkatinizi çeken herhangi bir husus yok mu?
O bombalar korkutmuyor mu sizi?
O cinayetler tüylerinizi ürpertmiyor mu?
O darbe girişimleri uykunuzu kaçırmıyor mu?
Ergenekon, Atatürk'ten nefret eden liberal faşistlerle gerçek Atatürkçülerin kavgasıysa; iddia makamını 'faşist', sanık mevkiinde bulunan Doğu Perinçek, İbrahim Şahin, Kemal Kerinçsiz, Tuncay Özkan, Ergun Poyraz, Zekeriya Öztürk, Muzaffer Tekin ve Alparslan Aslan'ı 'gerçek Atatürkçü' mü sayacağız?
Bu mudur?
Kaldı ki, müfteri de olsalar (ki, Tuncay Güney bence de itibar edilir bir adam değil), insanlara 'şarlatan', 'yavşak', 'yaratık', 'soytarı' diye yağdırma hakkını nereden alıyorsunuz?
İtirazınız varsa, hakkınızı mahkemede ararsınız.
Küfrederek, ona buna dirsek atarak, tahkir ve tezyif yazıları yazarak neyi çözebileceğinizi zannediyorsunuz?
Hani, canınızı da yaksalar, 'en ahlaklı', 'en etik', 'en saygıdeğer' olacağınıza söz vermiştiniz?
Star Gazete