Toplumsal bir travmanın hep birlikte üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Güvenliğimizi tehdit eden her unsur gibi, bu terör tehdidi de bireysel ve toplumsal psikolojimiz üzerinde derin yaralar açtı, açmaya devam ediyor. Elbette bu yaraların iyileşmesi zaman alacaktır. Ancak hepimizin dikkat etmesi gereken bir nokta olarak, radyo ve televizyonlardan, sosyal medya paylaşımlarından sürekli benzer haberleri takip etmek, korkuyu tetikleyici görüntü ve yayınlara maruz kalmak, aynı konuları konuşmak ve tartışmak biz farkında olmadan zihinlerimizi yormakta, kaygılarımızı arttırmaktadır.

Ruhsal bütünlüğümüzün ve dayanıklılığımızın artması adına yapabileceğimiz en etkili şey, normal hayatımızda her ne yapıyorsak onu en iyi şekilde yapmaya devam etmektir. Kendi yaşam rutinimize dönebilmek için:

- Gelişmeleri provokatif bilgilerin yoğunlukla paylaşıldığı sosyal medya kaynaklarından ziyade, devletin ve güvenilir haber kanallarının yayınlarından, belli saatlerde takip etmek

- Duygu ve düşüncelerimizi rahatlıkla ifade edebileceğimiz gerçek ortamlarda bulunarak, yaşadığımız travmanın üzerimizdeki etkilerini, bizimle benzer kaygılar yaşayan kişilerle konuşmak

- Şiddet içeren görüntüleri izlemekten kaçınmak

- Daha önce yaptığımızda iyi hissettiğimiz ritüelleri yerine getirmeye devam etmek (kendimize zaman ayırmak, sevdiklerimizle vakit geçirmek gibi)

- Bizden daha güçlü bir varlığın bizi koruyup gözeteceğine inanmak, dua etmek

- Toplu halde yapılan yürüyüş, anma, dua, cenaze merasimi gibi ortamlara katılarak, toplumsal bütünlüğün içinde bir parça olma aidiyetini hissetmek

- Olumsuz düşünen, konuşan, davranan kişilerin ve grupların bulunduğu ortamlardan kaçınmak önemlidir.

Kendimizi ifade etmeye, duygularımızı paylaşmaya, yaşadığımız toplumun bir parçası olduğumuzu hissettiren eylemlerde bulunmaya devam ettikçe, biz yetişkinlerin normalleşme ve iyileşme süreçleri daha hızlı olacaktır. Ancak yaşanılan terör olaylarının her zaman en savunmasız mağdurları çocuklar için durum çok daha karmaşıktır. Çocuklar, anlamlandıramadıkları korku ve kaygı durumlarında kendi içlerine döner, nadiren sorular sorar, daha fazla oyun oynama ihtiyacı duyar, korku temalı rüyalar görmeye daha yatkın olurlar. Özellikle kaotik aile ortamlarda büyüyen çocukların yaşadıkları “güvende hissedememe hali”, sakin ve huzurlu bir aile ortamında yetişen çocuklara kıyasla daha fazla olur.

Çocuklarımızın yaşanılan travmadan en az şekilde etkilenebilmesi adına:

- Çocuklar yaşanan yoğun stres durumlarında ebeveynlerine bakarlar. Çevrelerindeki yetişkinlerin duygusal ve davranışsal tepkileri, çocukların duruma ilişkin algılarını belirler. Anne, baba veya çocuğun travmatik bir olaya şahit olduğu durumda yanında olan yetişkinin; sakinliğini, soğukkanlılığını ve model olma farkındalığını koruması önemlidir.

- Çocuklara yaşlarına, duygusal ve zihinsel gelişimlerine göre olaylar anlatılmalı, özellikle internet ve sosyal medyaya erişebilen çocuklar için kontrol elden bırakılmamalıdır.

- Dış dünyanın ve insanların güvenilmez olduğuna dair abartılı anlatımların çocuğun hayal dünyasında nasıl karşılık bulacağını kestirmek güç olduğundan, bu dönemde yapılan tembihlerin dozunu iyi ayarlamak, ileri ki yıllarda ortaya çıkabilecek kaygı bozukluklarının da önüne geçebilir.

- Güven ailede tesis edilen bir duygudur. Çocukların aile içinde duygu ve düşüncelerini ifade etmelerine uygun ortamlar hazırlamak, korkuyu yok sayan konuşmalardan çok, korkunun normal ve sağlıklı bir duygu olduğunu ifade etmek gerekir.

- Çocuklar, yetişkinler gibi uzak gelecekle ilgili kaygılar taşımazlar. Bu yüzden çocukların yanında gelecekle ilgili olumsuz konuşmalar yapmamaya dikkat etmek gerekir.

- Yetişkinlerin kendi dünyasında, özellikle tv ve sosyal medya kaynakları başında fazla vakit geçirmeleri, ebeveynlerine en çok ihtiyaç duydukları bu dönemde çocukları daha da yalnızlaştırır. Bilinçli anne babaların çocukları için yapabileceği en faydalı yaklaşım, onlarla ilgilenmek, vakit geçirmek, sohbet etmektir. Yetişkinliğin kaygı dolu dünyasından çocukların masumiyetine sığınmak belki daha çok bize de iyi gelecektir.

Birlikte huzur dolu bir geleceğe el ele yürüyebilmek dileğiyle.