Geçen yıl Suudi Arabistan Krallığı, yarım asır üst düzey güvenlik makamlarında oturan kişilerin koltuklarını dünyanın son mutlak monarşisini miras alacak olan genç nesle aktardı. Suudi Arabistan güvenlik sisteminin yeni liderleri ise ne genç ne de deneyimsiz; ülke tarihindeki bu çok önemli kavşakta, görevlerini yerine getirecek hazırlığa sahipler.

 Kral Abdullah geçen ay oğlu Prens Abdullah bin Mutaib'e onu ulusal muhafızların ilk bakanı olarak tayin etme sözü verdi; böylelikle krallığın seçkin muhafız birliğini bakanlık düzeyine
yükseltmiş ve oğlunu kabineye almış oluyor.

Suudi Arabistan Ulusal Muhafızları 1962'den 2010 yılına dek Kral Abdullah'a bağlıydı. Abdullah yarım asır boyunca paranın satın alabileceği en iyi silah ve teçhizatı satın aldı ve ülkedeki en güçlü askeri kuvvet haline getirdi: Düzenli ordudan daha büyük ve daha iyi komuta edilmektedir. zırhlı araçlarla ve helikopterlerle teçhizatlandırılmış 100.000 kişilik muhafızları 1975'ten beri Amerikalı müşavirler eğitiyor.

Roma'nın muhafız kıtası gibi ulusal muhafızlar da kraliyet ailesinin muhafızlığını yapıyor. Başkent Riyad; kutsal iki şehir olan Mekke ve Medine'yi de koruyor. Öte yandan, büyükçe bir
Şii nüfusu olan ve yer yer huzursuzlukların çıktığı petrol zengini Şii bölgelerinde konuşlandırılmıştır. Ulusal Muhafızlar, 2011'de Şii azınlık adına Sünni kraliyet ailesinden daha fazla siyasi hak talep eden reform hareketini bastırmak için Bahreyn'e
müdahale etmişti. Kral Abdullah, muhafızları bakanlık seviyesine yükselterek oğluna krallığın hassas iç ve dış güvenlik meselelerine dair karar süreçlerinde daha fazla söz hakkı tanımış
oluyor.

Abdullah bin Mutaib'in terfisi, 1953'te ölen Abdulaziz bin Suud'un çocuğu olan yönetici neslin çocuklarını terfi etmenin bir parçasıdır. Yaşlılar geçen yıllar zarfında vefat ettiğinden
dolayı kral, onların yerlerine çocuklarını atadı. Kral Abdullah geçtiğimiz Kasım ayında Prens Muhammed bin Naif'i içişleri bakanı olarak atamıştı. Naif'in babası veliaht prens olduğu kısa bir süreçten sonra içişleri bakanı oldu ve otuz yıl o koltukta oturdu. İçişleri Bakanlığı, krallığın  paramiliter asker, polis ve sınır muhafızlarından oluşan 130.000 kişilik asayiş gücüdür.

İçişleri Bakanlığı ve Ulusal Muhafızlar 2005-2006'da el Kaide ayaklanmasını bastıran harekâtı yürütmüşlerdi; el Kaide'nin onlarca terör saldırısının hedefi oldular ve el üstünlüğü kazanıp terör grubunun kalıntılarını Yemen'e sürdüler.

Kral Abdullah, Washington büyükelçisi Prens Bandar'ı 2012 Temmuz'unda istihbaratın başına geçirdi. Bandar, kısa bir süreliğine veliaht prens ünvanı taşıyan Prens Sultan'ın oğludur. Bandar'ın selefi Prens Mukrin bin Abdulaziz ise taht varislerindendir. Kabaca Amerikan istihbaratı CIA gibi Suud istihbaratı da krallığın sınırları ötesinde faaliyetler yürütüyor; şu an Yemen'de el Kaide'ye karşı savaşmakta ve Beşşar Esad rejimine karşı Suriye muhalefetine destek vermektedir. İroniktir, Bandar 2000 yılında Suriye'de yönetimin Hafız Esad'dan Beşşar Esad'a geçişinde rol oynamış önemli bir isimdi; kilit Nusayri generalleri Beşşar'ın işe ehil olduğuna ve arkasında Suudi desteğinin bulunduğuna dair temin etmişti. Bandar bugün Beşşar'ı devirmek için Sünni isyancıları silahlandırmaya çalışmaktadır.

Kral, siyaseten en hassas vilayetlere yine genç nesilden prensleri atıyor. Veliaht Prens Selman'ın oğullarından Faysal bin Selman geçtiğimiz Ocak ayında Medine Valisi oldu; Naif'in oğullarından Suud bin Naif de doğu bölgesine atandı. Faysal, krallığın en
büyük yayın kuruluşunun başkanıydı; Suud ise İspanya büyükelçiliği yaptı ve içişleri bakanlığında üst düzey bir görev yürüttü.

Çok sayıda genç prensin üst düzey görevlere getirilmesi krallık tarihinde daha önce görülmemiştir ve Abdulaziz bin Suud'un yarım asırdır ülkeye hâkim olan çocuklarının devrinin bittiğini göstermektedir. Yeni bakanlar deneyimli isimler; birçoğu yaşı
ilerleyen babalarının görevlerini yürütüyordu. Örneğin Naif, içişleri bakanı görevini el Kaide isyanının başladığı 2005'te yürütmüştü. Naif'in babası, el Kaide'nin bir daha krallığa karşı tehdit olmayacağına dair kraliyet ailesini temin etmişti.

Yönetimin bir sonraki nesle geçmesi, reform işareti değildir. Yeni isimlerin krallıkta köklü değişimi teşvik gibi bir sicilleri yok. En nihayetinde onlar zaten sistemin önde gelen hissedarları arasında yer alıyor. Ama gene de Mutaib, Naif, Bandar ve diğer isimlerin terfi
edilmesi, dünyadaki son mutlak monarşinin Arap Uyanışı ve İslam dünyasında keskinleşen Sünni-Şii mücadelesi kaynaklı birçok sorunla yüz yüze geldiği bir zamanda, krallığın liderliğinde büyük bir değişimdir.

Prensleri gelecekte fırtınalı zamanlar bekliyor. Amerika'nın Ortadoğu'daki en eski müttefikinin başarısını ya da başarısızlığını ne derece âdil oldukları belirleyecektir. Kraliyet ailesinde değişimin ne kadar yavaş olduğuna bakınca, gelecek on yıllarda koltuklarında kalmaları muhtemeldir.

Kaynak: Al Monitor

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı