Tarih 2 Şubat 1982. Müslüman Kardeşler üyelerinin Suriye’de güçlenmesinden korkan Esad yönetimi çeşitli bahaneler ve provokasyonlar sonucu Hama başta olmak üzere başlattığı operasyonlarda 21 gün boyunca camiler, kiliseler, hastaneler, okullar ve evleri yerle bir ederek sadece Hama’da 40.000, diğer şehirlerle beraber tüm Suriye’de toplam 70.000 Müslüman’ı katletti. Katliamlardan sonra 800.000 kişi Suriye’yi terk etmek zorunda kaldı.

Suriye’nin en güzel şehirlerinden biri olan ve dünyanın en eski yerleşim birimlerinden biri olarak kabul ettiği Hama, İslam dünyası için de Mekke ve Medine’den sonra en mümtaz mevkide görülen şehirlerdendir. Şehir camileri, kiliseleri, köşkleri, hamamları, zaviyeleri, tekkeleri, hanları, kapalı çarşısı, kütüphane ve su dolapları ile ünlüdür. Romalılar, Haçlı orduları, Moğollar, Memlükler ve 1517 ile 1920 yılları arasında Osmanlı idaresi ile tanışmış olan kent, binbir badireye direnmiş, 1920 yılından sonra ise 26 yıl Fransız istilasında kalmış.

Hafız Esad 1970 yılında Suriye’de iktidarı ele geçirdikten sonra yüzde 10’luk bir Nusayri gücü ile tüm Suriye’yi demir yumrukla yönetmeye başladı. yüzde 90’ı Sünni olan Suriye halkına karşı Baas diktatörlüğü altında oluşturduğu baskı rejimi 41 yıldır devam ediyor. Bugün 40 yaşlarında olanlarımız 1982 yılında Suriye’de yaşananları maalesef bilmiyor. Hakkında çok az şey bilinen, bilinenlerin de unutulmaya yüz tuttuğu bu tüyler ürpertici olay Ortadoğu tarihinin en acımasız katliamlarından biri olarak tarihe geçti.

Bugün Hama katliamının üzerinden 28 yıl geçti ancak Halepçe’de kimyasal silah kullananlar, Ruanda’da toplu katliam yapanlar, Bosna’da toplu cinayetlerin failleri yıllar sonra da olsa adaletin önüne çıkarılmışken Hama katliamının failleri hakkında hiçbir işlem yapılmadı. O dönem Hama’ya giden gazeteci yazar Cengiz Çandar Hama’yı hayalet şehre benzetirken yanındaki yabancı bir diplomat ise şehri 2. Dünya Savaşı’ndan sonra görev yaptığı Varşova’ya benzetir.

Kayıpların akıbeti

Suriye’deki 49 sayılı kanuna göre Müslüman Kardeşlere üye olanların cezası idam ya da müebbettir. O dönem tutuklananların akıbeti 29 yıldır bilinmiyor. Yıllardır mülteci hayatı yaşayan ve ülkelerine dönemeyen Suriyelilerin sayısı ise yaklaşık 2 milyon. Bu insanlar aile, akraba ve yakınları ile asla irtibat kuramıyorlar. Yurt dışında yaşayan Suriyeli ailelerin çocuklarına kimlik dahi verilmiyor. 29 yıldır uluslararası insan hakları örgütlerinin çabalarına Suriye yönetimi maalesef karşılık vermiyor.

Suriyeli Müslümanların yurt dışında oluşturduğu Suriye İnsan Hakları Komitesi kayıp 20.000 kişiyi arıyor, bu kişilerin cesetlerinin toplu mezarlardan çıkarılmasını istiyor. Uluslararası gözlemciler, insan hakları örgütleri son 10 yıldır özellikle oğul Beşşar Esad’dan iyimser ve insancıl bir yaklaşım bekliyorlar.

Suriye Müslüman Kardeşler Cemaati üyeleri Beşşar Esad ile defalarca görüşmüş olmalarına ve bu görüşmelerde aldıkları tüm iyi niyet mesajlarına rağmen 10 yıldır bir sonuç alamamanın hayal kırıklığını yaşıyorlar.

Türkiye’de MAZLUMDER’in 2010 Suriye raporunda Suriyeli Müslümanların Beşşar Esad ile barışma arzu ve isteklerini dile getirmeleri çok önemli bir aşama oldu. Fakat Suriye yönetimi bir yıldır MAZLUMDER yöneticilerinin arabuluculuğuna cevap vermedi.

Türkiye ve Suriye halkları kardeş ve dosttur. Yaşadığımız yüzyılda twiter ve facebook örgütlenmeleri köklü, ani radikal toplumsal ayaklanma ve uyanışın en önemli tetikleyicileri konumuna geldi ve Tunus, Mısır, Cezayir ve Yemen’de insanlar iletişim çağının aletleri ile birbirlerini harekete geçirip sokaklara döküldüler.

Hama’da yaşananlar unutulmamalı. Bunun için muhafazakâr, dindar TV, gazete ve dergilerdeki akademisyen ve köşe yazarları 21. yüzyılda özellikle Suriye’nin stratejik, siyasi ve etnik yapısı nedeni ile kollanan Baas yönetiminin uygulamalarına karşı vicdani ve ahlaki sorumluluğu yerine getirmelidir. İnsanlık suçu işleyenlerin yargılandığı, adalet önüne çıkarıldığı bir dünyada Hama’daki 20.000 kaybın ortaya çıkarılmamasının nasıl bir açıklaması olabilir?

Bugün artık İslam Konferansı Teşkilatı, STK’lar ve insan hakları örgütleri Müslüman Hamalıların toplu olarak gömüldüğü mezarların açılma vaktinin geldiğini konuşmalıdır. Fransızlar 1946’da bölgeden çekilirken Suriye’yi yüzde 10’luk azınlık olan Nusayrilere teslim etmiştir. Amerika, İngiltere, İsrail ve Rusya hiçbir zaman Esad yönetiminin Suriye halkına yaşattığı zulme ses çıkartmamıştır. Suriye yönetimi içeride 45 yıldır Müslüman Kardeşlere kan kustururken Arap milliyetçiliği söylemi ile Filistin ve Kudüs davasını kendisine maske yapmıştır.

Suriyeli Müslümanların 10 yıldır oğul Beşşar Esad’a uzattıkları zeytin dalı maalesef hep havada kalmıştır. Ortadoğu’da yoksulluk, yolsuzluk ve baskılar altında ezilen yeni nesil, ülkelerinin totaliter yönetimlerine karşı Tunus’u örnek alacağa benziyor. Suriye devleti Müslüman halkı ile barışmalı ve 20.000 kişinin gömüldüğü toplu mezarları açarak halkından özür dilemelidir. Ortadoğu’da 2011-2017 sürprizlere gebe bir dönem olacak. Suriye’nin Türkiye’den alması gereken önemli dersler ve tecrübeler vardır. Hama’yı unutmayalım ve unutturmayalım.