Yeni dönem Türkiye-Suriye ilişkilerinin gelişmesi büyük ölçülerde Başbakan Erdoğan'ın ve Suriye Devlet Başkanı Esed'in kişisel çabaları sonucu gerçekleşmekte. 
 
Liderler seviyesinde başlatılan ilişkilerin liderlerin görevi süresince iyi gideceği ve sonradan kötüleşebileceği açık bir risktir. Üstelik Suriye gibi otoriter bir yönetimin her an dostluktan bir düşmanlık ve düşmanlıktan da bir dostluk üretebileceği de imkan dahilindedir. Ancak Türkiye-Suriye ilişkileri liderlerin kişisel dostluk sınırlarını aşarak birçok alanda kökleşmeye muvaffak olmuştur. Türkiye-Suriye ilişkileri çapraşık, tek taraflı ve güvensizlik boyutlarındaki bildik zararlı Ortadoğu politikalarının bir panzehiri olarak, açıklık, güvene dayanan ve karşılıklı çıkarları ifade eden bir çekiciliğe sahiptir. Bu ilişki tarzı Türkiye'nin, Suriye'nin ve Ortadoğu'nun ihtiyaç duyduğu unsurlara sahiptir ve bu yüzden de başarılı olma şansı yüksektir.

TÜRKİYE doğu'ya dönüp batı'da YOL ALIYOR

Gelişen Türkiye-Suriye ilişkileri evvela Türkiye'nin milli güvenliğine önemli katkılarda bulunmakta ve Türkiye'ye tüm Ortadoğu'da siyasi ve ekonomik bir nüfuz alanı oluşturmak için önemli bir fırsat sunmaktadır. Batı'nın sorunlarını halledemediği Suriye gibi Ortadoğu ülkeleriyle Türkiye'nin parmak ısırtan ilişkilere girmesi, Türkiye'nin Batı'daki etkisini artırmaktadır. Örneğin; Suriye'de 25 yıllık bir sömürge geçmişine sahip olan Fransa, Suriye ile bin yıldan fazla süren bir ortak geçmişe sahip olan Türkiye karşısında olması gerektiği şekilde rekabet gücünü kaybetmiştir. Suriye, Arap dünyasında önemli bir yere sahiptir, ancak bu dünya ile önemli sorunları mevcuttur. Türkiye'nin Suriye ile diğer hiçbir Arap ülkesinin başaramadığı kadar iyi ilişkiler içerisine girmesi tüm Arap dünyasını etkilemekte ve Ortadoğu'da Türkiye için bir güven ortamı tesis etmektedir. Başbakan'ın Suriye gezisinde belirttiği gibi Suriye ticari anlamda sadece 20 milyonluk bir pazarı ifade etmemekte ve Suriye, Türkiye için 320 milyonluk Ortadoğu pazarı için bir giriş kapısı görevi görmektedir. Suriye'de üretilen mallar Mısır, Irak, Ürdün, Kuveyt ve Libya gibi ülkelerin de aralarında bulunduğu 12 ülkeye gümrüksüz girebilmektedir. Bu yüzden Türk yatırımcılar Suriye'de üretim yaparak, ürettikleri malları gümrüksüz olarak bu ülkelere satabilecektir. İki ülke arasındaki ticaretin ve vizesiz seyahatin oluşturduğu gelişme trendini gerek Suriye'de gerekse Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde açıkça müşahede etmek mümkündür. Gaziantep şimdiden ihracatta yıllık üç milyar doları yakalamış durumdadır. Antakya, Diyarbakır, Mardin gibi bölge şehirleri Gaziantep modelinden faydalanarak, sınır ülkelerine yönelik olarak üretim ve rekabet güçlerini artırarak ve bölge refahına katkıda bulunmayı istemektedirler. Mersin ise özellikle Suriye kanalıyla Arap dünyasından büyük sayılarda turist çekmeyi hedeflemektedir.

Başbakan'ın Şam ziyareti sırasında bizler de Gaziantep ve Halep üniversitelerinin düzenlemiş olduğu "Uluslararası Antep-Halep Vakıfları Sempozyumu" dolayısıyla geniş bir akademik katılımla Halep'teydik. Sempozyumdaki dostluk havası ile kültürel ve eğitim alanlarında yapılacak işbirliğinin derinliği iki tarafı da heyecanlandırmıştır. Halihazırda Halep Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı bölümü bulunmakta ve Türkiye'den gelen üniversite hocaları bu bölümde oldukça başarılı çalışmalar yapmaktadırlar. Yapılan son anlaşmaların öğrenci değişimini ve ortak yüksek lisans programları açmayı kapsaması oldukça sevindiricidir. İki halkın tarihi ve kültürel çalışmalarla ortak hafızalarını tekrardan günışığına çıkarmaları son derece önemlidir. Şam'da Mimar Sinan'ın inşa ettiği ve içerisinde son Osmanlı padişahı Vahdeddin'in kabrinin bulunduğu Süleymaniye Camii ve Külliyesi şimdiden Türkiye-Suriye dostluğunun bir sembolü haline gelmiştir. Halep'te Türkçe konuşanların çokluğu, Halep'in çarşı ve pazarlarını sadece Türkçe konuşarak gezebilmek ve üstelik Türk Lirası ile alışveriş yapabilmek, bu şehri ilk defa ziyaret eden Türklerde hoş bir şaşkınlık yaratmaktadır.

Esed'in reformlarına yardımcı olmak

Suriye'nin Türkiye ile olan iyi ilişkilerden elde edeceği kazançlar da oldukça fazladır. Suriye, Türkiye'nin gelişmişliğinden ve tecrübesinden faydalanacağı gibi Türkiye üzerinden Batı'ya bağlanacaktır. Suriye, Türkiye ile ilişkilerini geliştirerek gerek Batı'nın gerekse de İran'ın baskılarını dengelemeyi hedeflemektedir. Türkiye, Suriye'ye sadece Batı açısından değil Ortadoğu ülkeleri ile ilişkileri açısından da katkıda bulunmaktadır. Suriye, Türkiye'nin bölgede oluşturduğu olumlu ortamdan faydalanarak Ortadoğu ülkeleriyle olan bozuk ilişkilerini düzeltmek niyetindedir. Bu kapsamda Suriye, Lübnan, Suudi Arabistan, Mısır ve daha önemlisi Irak ile ciddi adımlar atmıştır. Türkiye'nin Irak ve Suriye ile geliştirdiği ilişkiler, bu iki ülkeyi de birbirine yaklaştırmış ve bunun sonucu olarak iki ülke karşılıklı olarak birbirlerinin başkentlerinde büyükelçilikler açmışlardır. Ancak Irak, Bağdat'ta 19.8.2009'da Dışişleri ve Maliye bakanlıklarını hedef alan kanlı bombalama eylemlerinden Suriye'yi sorumlu tutması üzerine otuz yıl aradan sonra açmış olduğu Şam büyükelçiliğini tekrardan kapatmıştır. Bu ciddi sorun karşısında Türkiye iki ülke arasında arabuluculuk yapmıştır. Suriye'de Beşşar Esed ülkeyi dış dünyaya açmak ve değiştirmek çabası içerisinde. Fakat ülkede kendi politik şartları çerçevesinde çalışan Baas Partisi zihniyeti yeni duruma tam olarak adapte olamamaktadır. Parti Irak örneğinde olduğu gibi bazı oldubittilerle ülkedeki değişim sürecini sekteye uğratma potansiyeline sahiptir. Bu yüzden Suriye'nin Türkiye ile olan ilişkilerinin başarısı aynı zamanda Beşşar Esed'in ülkedeki geleneksel siyasi güçler üzerinde başarılı olma şansını da artıracaktır. Türkiye ile olan ilişkilerin getirilerinden faydalanan Suriye halkı, bu konuda değişimci liderleri Esed'e olan desteklerini sürdüreceklerdir.

Kaynak: Zaman