Suriye’de kanlı olaylar devam ede dursun, diplomatik yollardan şiddeti durdurma ve krizi çözme yönünde henüz gözle görülür bir ilerleme yok.
Meksika’da düzenlenen G-20 zirvesi vesilesiyle Başkan Obama ile Rus mevkidaşı Putin arasındaki görüşmenin Suriye ile ilgili bölümünden, somut bir sonuç çıkmadı. Başbakan Erdoğan’ın her iki liderle yaptığı görüşmeden de...
Ama bütün bu görüşmeler, Suriye meselesiyle yakından ilgili güçlerin, bu konudaki politikalarında bir “ince ayar” yapmakta olduklarının işaretini veriyor ki, bu da umut verici bir gelişme...
Bu ince ayar sayesinde, önümüzdeki günlerde ABD ve Rus dışişleri bakanlarının -ve aynı şekilde Türkiye ile Rusya arasında dışişleri bakanları düzeyindeki- görüşmelerin Suriye’de gerek ateşkesin uygulanması, gerekse ülkenin siyasal geleceğinin şekillendirilmesi konusunda daha geniş bir mutabakat sağlanması bekleniyor.

Esad’sız da olabilir
Meksika’da yapılan görüşmeler, Batı’nın (ve de Türkiye’nin) Suriye işinin Rusya’sız halledilemeyeceği ve çözüm arayışlarına onun muhakkak dahil edilmesi gerektiği sonucuna vardıklarını ortaya koymuş bulunuyor.
Krizin başında ilgili dış güçler, kendi çıkarları ve görüşleri doğrultusunda hareket etmeyi yeğlemiş, bu da adeta Soğuk Savaşı anımsatan bir ayrışma ve sürtüşme havası yaratmıştı.
Açıkçası başta Batı’nın -ve Türkiye’nin- istediği şey, “Esad’sız bir Suriye”, yani köklü bir rejim değişikliğiydi. Rusya’nın (Çin’in ve İran’ın da) pozisyonu bunun tam tersiydi.
Bugün de Moskova’nın tercihi, “çözümü Esad ile” aramaktır. Ancak Moskova bunun giderek olanaksızlaşmakta olduğunun farkında. Nitekim Meksika’daki görüşmelerden sızan bilgilere göre, Putin Esad konusunda daha esnek davranmak eğiliminde. Ancak bu “ince ayar”ın da, Esad sonrası durumun köklü bir rejim ve politika değişikliğine yol açmayacak şekilde düzenlenmesini ve dolayısıyla Rusya’nın stratejik çıkarlarının da korunmasını şart koşuyor. Bu bağlamda Beşar Esad’a iltica hakkının tanınacağı bir “Yemen modeli” de gündeme geliyor.
ABD’nin ve Batı’nın (bu arada Türkiye’nin de) tercihi, Esad’sız bir çözümdür. Bu aynı zamanda köklü bir rejim değişikliği olarak da öngörülüyor. Ancak gerçekler, bunun Suriye’de kolay gerçekleşemeyeceğini yeterince gösterdi. Ayrıca Esad’ın bir şekilde saf dışı edilmesinden sonra ülkenin kargaşaya ve bölünmeye sürüklenmesi tehlikesi de artık göz ardı edilmiyor.
Bu faktörler Batı’yı, baştaki tavrında bir ince ayar yapıp bu meseleyi Rusya ile yakın işbirliği kurarak, Suriye’de daha yumuşak ve uyumlu bir geçiş sağlamak fikrine itiyor.
Nitekim önümüzdeki günlerde Sen Petersburg’da ve Cenevre’de yapılması planlanan görüşmelerin bu yeni esaslar üzerinde odaklanması söz konusu...

Rusya ile yakınlaşma
Türkiye’nin tutumuna gelince, hükümet başta Esad’a ve rejimine karşı net ve sert bir duruş sergiledi, hatta bununla yetinmeyerek Esad’ı devirmeyi amaçlayan muhalif grupların örgütlenmesini ve Hür Suriye Ordusu’nun faaliyete geçmesini üstlendi.
Ankara bir ara sınırlı bir uluslararası askeri müdahale fikrini de savundu. Ancak bu Batı’da destek görmedi. Hükümetin muhaliflere ve direnişçilere desteği ve “Suriye’nin Dostları” gibi girişimleri, (Şam’da olduğu gibi) Moskova’da da tepkilere yol açtı.
Suriye’de Esad karşıtı muhalefet ve direniş devam etmekle birlikte, rejim yerinde duruyor ve kan her gün akıyor. Annan Planı da lafta kalıyor. Ateşin kesilmesi ve siyasal çözüm bulunması için daha esnek stratejiler uygulamak gerek.
Meksika’da gerçekleşen Erdoğan-Putin görüşmesinde, Türk ve Rus görüşleri arasında bir yakınlaşma sağlanmaya çalışıldı. Gelen sinyaller, bazı temel görüş farklılıklarına rağmen Türkiye’nin de Suriye politikasında bu yönde bir “ince ayar” yapmakta olduğunu gösteriyor.

Kaynak: Milliyet