İster "demokratik açılım" denilsin ister "Kürt açılımı" denilsin önemli bir sürecin başladığı bir gerçek. Burada tarafların konumları ne olursa olsun iki aktörün durumu önemli: AKP'nin temsil ettiği çevre, DTP'nin temsil ettiği oluşum. Hükümetin bu konuda atacağı adım, muhtemelen devletin de son fırsatlarından biri olarak değerlendirilmeli. "Devlet partisi" olarak bilinen CHP'nin tutumu burada dikkat çekici. Aslında CHP ve bir noktada MHP devlet erkinin reflekslerini, psikolojik engelleri temsil ediyor. Baykal'ın siyasetsizlik anlamına gelen açıklamaları Türk seçkinlerin aşmakta zorlandıkları psikolojik duvarı yansımasından ibaret. MHP ile CHP aynı kökten beslenen ideolojik kurgunun sağ ve sol versiyonları oldukları için tepkilerindeki ortak payda anlaşılabilir. Bahçeli'nin gittikçe ölçü sınırlarını zorlayan tutumu, adeta kan dökülmesine davetiye çıkaran söylemi 'ideolojinin bitişi'yle açıklanabilir. Kemalist seçkinlerin Kürt meselesinde ideolojik engellerin yanı sıra psikolojik duvarları da aşamaması AKP açısından avantaj haline gelmiş görünüyor. Süreçte dış faktör olmadığını düşünmek fazlasıyla saflık olur. Ama dış etkenleri mutlak faktör olarak görmek de bir paranoyadır. Sonuçta iç dinamiklerin, aktörlerin halletmesi gereken bir sorundan bahsediyoruz. Devletin en üst kurumunca da desteklenen bu süreci ne CHP ne de devlet nezdinde makbul çevrelerin gerçekleştirmesi mümkün değildi. AKP'nin en azından geldiği sosyolojik ve kültürel taban bu tür açılıma daha barışık bir zemin sunuyor. Bu açılımın neleri içerdiğini, sistemde ne türden dönüşümlere gebe olduğunu henüz kestirmek mümkün değil. Ama ipuçları görünmeye başladı. YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN