“Niye anayasa değişikliği için vaktiniz yok” diye soruyor Kılıçdaroğlu, “çalışmaya şimdi başlayalım, elimizden tutan mı var?
Meclis Başkanı orada duruyor. Toplasın milletvekillerini....” Ardından hızını alamayıp, “bir haftada anayasa değişikliğini bitiririz, ne var bunda” diyor. İnsan CHP’deki bu hızlı ve inanılmaz değişikliği görünce, geçen halkoylamasında “hayır’da hayır” olmadığına daha fazla ikna oluyor.
AKP’yi bir an önce, hatta endazenin topuzunu kaçırıp, ‘bir haftada’ yeni bir anayasa yapma konusunda zorlayan CHP lideri, partisinin anayasa değişikliği konusunda aylar hatta yıllardır tıkaç işlevini görmesinin, hükümetin elini tutmak için elinden geleni ardına koymamasının mimarlarından biriydi kendisi. Şimdi aynı Meclis ve aynı AKP ile “Anayasa değişikliğini hemen ve şimdi yapalım” diye çırpınıyor.
Oysa daha birkaç ay önce sabık CHP Genel Başkanı şöyle diyordu: “AKP’nin eğer bizzat kendisi masayı devirmek istemiyorsa, ortalığı karıştırmak, Türkiye’yi bunalıma çekmek gibi bir planı yoksa, bu teşebbüsten bir an önce vazgeçmesini CHP Genel Başkanı olarak tarihi bir uyarı niteliğinde kendisine ifade ediyorum.” (28.3.2010, Bursa). Ardından Murat Yetkin’e daha açık biçimde tehdidini dile getiriyordu: “Bu konu Anayasa Mahkemesi’ne giderse, oradan da ‘anayasa ihlal teşebbüsü’ diye dönerse, bu kanun maddesi iptaline benzemez, ciddi hukuki ve siyasi sonuçları olur.” Belli ki Baykal CHP’si, Anayasa Mahkemesi’ne yapacakları iptal başvurusunun ardından, AKP’ye karşı ‘anayasayı ihlal suçu’nu gündeme getirmeye hazırlanıyordu.
Daha önce de yeni anayasa konusu gündeme geldiğinde, Anayasa Mahkemesi’nin AKP hakkında verdiği ikircikli kararı bahane ederek, ‘laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu tescillenmiş’ hükümetin anayasa değişikliği yapma meşruiyetini yitirdiğini ilan etmişti. Anayasa değişikliği tasarısını, “Kapağını bile açmayız” diyerek karşılamıştı. Meclis Başkanı’nın grubu olan her partiden eşit sayıda temsilcinin katılacağı uzlaşma komisyonu önerisini reddetmişti. CHP sözcüleri her fırsatta bu Meclis’in yeni anayasa yapacak meşruiyete sahip olmadığını tekrarladılar. Meclis aynı Meclis, AKP aynı AKP. O zaman ne oldu?
Galiba sorunun en önemli kaynağının CHP’de olduğu iyice ortaya çıktı. Şimdi Kılıçdaroğlu Erdoğan’a, “kuşku duymasın, korkmasın biz yeni sayfa açtık” diyor. “Niye uzlaşmıyoruz? Kavgayı bırakalım” diye soruyor. Uzlaşmamak için yıllardır çeşitli bahaneler üreten, Meclis’te anayasa değişikliği oylamasını boykot eden CHP’nin halkoylamasının sonucunun şokuyla yaşadığı bu değişikliği eleştirecek değiliz. Ama bu tür şoklar sonucu ortaya çıkan değişimlerin kalıcı olmaması riski var. Ya da şok bağımlılığı yaratma ihtimali...
Ayrıca bu Meclisin yeni bir anayasa yapma meşruiyeti olduğunu CHP liderinin ağzından duyan ve birkaç gün öncesine kadar bunun tam tersini duyarak halkoylamasında hayır oyu vermiş olanların sanırım Kılıçdaroğlu’na bir soru sorma hakları var. Kendilerini aldatılmış hissettiklerini tahmin edebiliyoruz. Ama şimdi mi ihanete uğruyorlar yoksa daha önce mi aldatılıyorlardı?
Yeni sayfa açmanın ve artık ‘demokrasiden korkmamanın’ nedenlerini seçmenine, CHP çevresine izah borcu var Kılıçdaroğlu’nun. Nasıl oldu da bu Meclisin birdenbire yeni anayasa yapma meşruiyetine sahip olduğunu açıklaması gerekiyor. Halkoylaması öncesinde, anayasa değişikliğinin ‘anayasayı ihlal’ anlamına geldiğini Baykal’a güvenle teyit eden anayasa profesörlerine, bu darbeci değerlendirmelerin eski sayfada kaldığını anlatması gerekiyor.
Milli Görüş geçmişiyle AKP’nin açıkça hesaplaşmaması yıllarca bu partinin yöneticilerinin takiyye yaptıklarının kanıtı olarak sunuldu. Böyle bir kanıta gözü kapalı inananlar, şimdi CHP’nin takiyye yapmadığına nasıl inanabilirler? Kılıçdaroğlu’nun işinin zor olduğu aşikâr. AKP’den önce öz CHP’yi ikna etmesi gerekiyor.
Halkoylamasında evet oylarının çoğunlukta olmasının yeni anayasa kapısını açma ihtimalinin yüksek olduğuna inananlar da, sanırız, elektroşokun bu denli etkili olacağını öngörmemişlerdi. Dolayısıyla şaşkınlık karşılıklı. Bu şaşkınlığın kısa sürede aşılmasını ve yeni anayasa hazırlanması konusunda şaşkınlığın yerini, işi aceleye getirmeyen ama kararlı ve serinkanlı bir demokratik müzakerenin alacağını ümit ediyoruz.