Son aylarda tırmanan Türkiye-Kuzey Irak krizi, ABD'nin barışçı çözüm telkin etmesiyle kısmi bir yatışma sürecine girdi. Ancak, Türkiye'yle Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi doğrudan görüşmeler yapmaya başlamazsa, PKK sorununa çözüm bulunması yine imkânsızlaşacak

Tıkanıklık ve gerginlikle dolu aylardan sonra, Türkiye'yle Irak Kürdistanı arasındaki ilişkilerde yaşanan fırtına nispeten yatışma sürecine giriyor. ABD, Türkleri ve Iraklı Kürtleri, kendilerini kontrol altında tutmaya ve PKK'nın Kuzey Irak dağlarında konuşlanması sorununu çözmek için barışçı yol bulmaya ikna etmekte etkin rol oynadı. Bush'un Türkiye Başbakanı Erdoğan'la 5 Kasım'da Washington'da yaptığı toplantı, Ankara'yı Iraklı Kürtlere yönelik sert tehdit dilini hafifletmeye sevk etmek bağlamında 'iş bitirici'ydi.

Bununla birlikte mevcut sükunetin geleceğine dair kehanette bulunmak zorluğunu koruyor: Acaba bu sükunet sürebilir mi? Geliştirilebilir, nihai ve değişmez bir çözüme dönüşebilir mi? Bu tür soruları yanıtlamak zor. Zira Irak-Türkiye sınırı dikkat çekici bir askeri yoğunluğa sahne olurken, PKK savaşçıları Kandil Dağı'nda kontrollerini sürdürüyor.

Güven inşası için zaman daralıyor

Tarafları kendilerini kontrol altına almaya ikna etmekteki Amerikan rolünün esaslı olduğu doğru. Ancak, ABD'nin rolünün eksik kaldığını ve çözümün sadece yarısını sağladığını söylemek daha doğru. Zira, çözümün ikinci yarısı, Türkiye ve Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'nin yapabileceklerinde somutlaşıyor. Türk-Kürt çözümüne yönelik çabalarını tamamlama yönünde gerçekçi bir eğilim gösterilmezse, ABD'nin çözümü her an başarısız olabilir. O halde taraflar çözümün tamamlanması, kalıcı ve geliştirilebilir hal alması talebinin hayata geçirilmesiyle ilgili görevlerini yerine getirmek için ne yapabilir? Şu ana dek bu soruya yanıt verilmiş değil; taraflar hâlâ karşılıklı kin kültüründen besleniyor ve Ankara'yla Erbil arasındaki güven unsurları neredeyse yok olmuş durumda.

Aralarındaki farklılıklara rağmen iki taraf da ABD'nin bölgedeki iki temel müttefiki. Washington Irak'ta da, Türkiye'de de somut başarılar kaydetti. Irak'ta güvenlik şartları kanlı çalkantılardan sonra dikkat çekici bir istikrara sahne oluyor. Türkiye'de de, Amerikalıların ve Avrupalıların, dinle laiklik arasında bir uzlaşının mümkün olduğuna dair umutları canlandı. ABD bu iki kazanımdan birini veya Kürtlerin çıkarlarını bölge ülkelerinin çıkarları için kurban etmeye hazır değil.
Tüm bunlardan dolayı ABD çözüme ulaşmak için olası her yardımı sunuyor. Fakat daha önemlisi, Türkiye ve Irak Kürdistanı'nın, çözümün ayrıntılarını belirlemek için ciddi adımlar atması. Bu çerçevede birinci adım, Erbil'le Ankara arasında güven inşa etmeyi amaçlayan doğrudan görüşmeler. Aslında Ankara, PKK'yı desteklediği ve örgüte sığınak sağladığı düşüncesinden hareketle Kürt Yönetimi'yle doğrudan diyaloğa karşı. Ankara itirazında ısrar ederse, tarafların Bağdat kanalıyla diyalog başlatma konusunda anlaşmaları mümkün. Komşusu Irak Kürdistanı'nın temsil ettiği gerçeği göz ardı etmesinin mümkün olduğunu düşünen Ankara, dünyada siyasetinde son 20 yılda yaşanan değişikleri ele almalı. Ortadoğu'nun doğusundaki etkili durumlardan en önemlisi, büyük devletlerin göz ardı edemediği Kürt gerçeği. Türkiye bu gerçeği nasıl göz ardı edebilir ki?

Türkiye'nin Kürt gerçeğini kabul etmesiyle kast edilen, Ankara'yı kendi Kürt sorununu çözmeye değil, Irak'taki Kürtlerle barış içinde yaşamaya, onlarla işbirliği ve siyasi bağ kurmaya yöneltmek. Kendi Kürtlerinin sorunu Türkiye'nin iç meselesi ve Kuzey Irak yönetimi veya partilerinin meseleye müdahale etmesi mümkün değil. Tabii Ankara'nın barışçıl çözüm şartlarının düzenlenmesi için bu çevrelerden yardım istemesi durumu hariç...
Ankara, Kürt yönetiminin PKK'yla savaşa girmeye dair hassasiyetini anlamalı. Zira Irak'taki Kürtler Barzani başkanlığında demokratik deneyimi, siyasi ve ekonomik istikrarı yapılandırabildi. Bu anlamda Kürtler, Türkiye, ABD ve Avrupa'nın kendilerine insanlık trenine katılma fırsatı verilmesindeki hizmetlerini hatırlamayı unutmuyor. Fakat onları endişelendiren şey, bir Kürt-Kürt savaşıyla bu deneyimin bulandırılmaması.
Irak'taki Kürtler, Ankara'nın böyle bir savaşın Kürt-Kürt çatışması mahiyetinde değil, teröre karşı yürütüleceğine dair açıklamalarının farkında. Yine de, Kürt liderlerin Kürt ordusunu, Türkiye Kürt sorununa barışçıl çözüm sunmadan önce kendi soydaşlarına karşı bir savaşa sokması zor. Böyle bir çözümün sağlanmasıysa Kürt liderlere, terörist olduğu ve barışçıl çözümden kaçtığı gerekçesiyle PKK'yla savaşta haklı gerekçe verebilir.
Aslında tarafların bu konuda bir Türk-Kürt-Irak uzlaşısına varması zor. Fakat en önemli nokta, bu dikenli mesele ve diğer çözümsüz konular hakkında anlaşmaya zemin hazırlayabilecek diyaloğa başlamaları. Taraflar ayrıca, özellikle de petrol sanayisi alanındaki işbirliği ihtimallerini konuşabilir. Hatta Kürtlerin Irak'ın bütünlüğüne bağlı kaldığı ve mevcut şartlarda bağımsız bir Kürt devleti kurulmasının imkânsız olduğu yönündeki anlayışları derinleştirmek için ne yapılabileceğini ele alabilirler. Türkiye'nin, Irak'taki Kürtlerin, Türkmen azınlığın durumu, Kerkük sorununun çözümü ve Baas'ın etnik temizlik politikasının etkilerinin silinmesiyle ilgili 140. maddenin hayata geçirilmesi noktasında işbirliğinin önemi hakkındaki görüşlerini doğrudan dinlemesi mümkün.

Tüm dünya destek vermeli

Iraklı Kürtlere gelince, Kürt Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani Türk-Kürt krizini çözme konusunda önemli fikirler sundu. PKK destekçisi Kürt Demokratik Çözüm Partisi'nin Erbil, Dohuk ve Süleymaniye büroları kapatıldı. Esir Türk askerlerinin bırakılması için çaba harcandı ve PKK'dan Türkiye'ye yönelik silahlı faaliyetlerini durdurması istendi. Ayrıca, Kürt yönetimi PKK'ya silah ve yardım gitmesini engellemek için Kandil'e giden yollarda kontrol noktalarını artırdı.
Bununla birlikte Kürt yönetiminin kendi bakış açısını Ankara'daki siyasi ve askeri kurumlara aktarmak için ek çaba harcaması önemli. Kürt yönetiminin, Türkiye'nin ABD'deki siyasi dengelerde ve bölgedeki siyasi, ekonomik ve ticari şartlar açısından ehemmiyetini takdir etmesi de önemli. Sonuçta iki taraf, Amerikan çözümünün kalan yarısını tamamlamak ve Türk-Kürt ilişkilerini yeniden düzenlemeye hazırlık yapmak amacıyla doğrudan görüşmeye çağrılıyor. Bunun, Irak, ABD, Avrupa ülkeleri, Arap ve İslam dünyasının da yararına olacağı kesin. Herkesten, Ankara'yla Erbil arasındaki ilişkilerdeki patlamalara son noktanın konulmasına destek vermeleri isteniyor.

Kaynak: Radikal