Tayyip Erdoğan hükümeti 1984'ten beri kanlı bilançosu yaklaşık 40 bin kurbanı aşan Kürt sorununa barışçıl çözüm bulmakla ilgili siyasi görüşmelerini hamasetle sürdürüyor.

Görüşmeler çerçevesinde hükümet muhalefet partilerinin, ordunun ileri gelen yetkililerinin ve gazetecilerin yanı sıra PKK'yla savaşın kurbanlarının aileleriyle görüştü. Gazeteler Ankara'nın ayrıca Türk ve Kürt konularıyla ilgili taraflar olmalarından dolayı ABD Başkanı Barack Obama ve Irak hükümetiyle de konuştuğunu su yüzüne çıkardı.

Bu istişarelerin büyük ölçüde doğru yönde ilerlediği kesin. Fakat sorun, Ankara'nın Kürt sivil toplumu, kültürel ve siyasi çevrelerinin yanı sıra Kürt kurbanların aileleriyle konuşmaya ilgisiz kalması. Ankara kendisiyle barışçıl yapılanma sorumluluğunu taşıması için etkin bir Kürt siyasi ortak bulmakla da ilgilenmiyor. Bu tür bir görmezden gelme Ankara'nın barışçıl tutumununun önüne gerçek engeller koyabilir.

Türk ordusu, geçmişte şiddet bakımından Türk ordusundan geri kalmayan PKK'nın temsil ettiği Kürt bir 'ortağa' sahipti. Bu 'ortaklık' savaşın çeyrek asır sürdürülmesinde etkin rol oynadı. Fakat işin garibi şu ki, Türkiye hükümeti Kürt sorununa barışçıl çözüm yolundaki ilk adımını Kürt çevrelerdeki ılımlı akımları girişime katmaksızın belirliyor. Oysa meydan barışçıl çabalarına katılmaya hazır Kürt şahsiyetler ve partilerle dolu.

Burada İmralı adasında tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın bu çalışmalarda ortak olarak görülmesini kastetmiyorum. Zira bu adamın vereceği birşey yok. İmralı adası dünyanın sonu değil; birçok Kürt çözüm projesinin durmaması gerektiği konusunda Ankara'yla hemfikir. Ankara'nın danışabileceği ve çözümü hedefleyen siyasi ortaklığı yapılandıracağı başka isimler var.

Öcalan'ın vereceği bir şey yok
Bu bağlamda Kürtler arasında büyük saygı gören, dikkat çekici ölçüde ılımlı olup siyasi denge taşıyan eski Kürt milletvekili Leyla Zana'ya işaret etmek yeterli. Keza DTP lideri Ahmet Türk'e de işaret edilebilir. Kürtleri destekleyen bu parti mecliste 20 koltuğa sahip. Gerçi Anayasa Mahkemesi partiyi PKK'yı destekleme suçlamasıyla yargılıyor. Ayrıca hükümetin Fırat üzerindeki GAP projesi çerçevesinde yıllar önce köylerinden çıkardığı Kürt çiftçilerin savunmasını üstlenen Kürt avukat Hasip Kaplan var.

Kandil Dağı'nda Kürt sorununun barışçıl yolla çözülmesindeki kararlılığıyla bilinen PKK'nın saha lideri Murat Karayılan var. Karayılan terör örgütlerinin Kürt ve Türk dağlarındaki PKK mevzilerine girişini yasakladı. Bu örgütler Türkiye, ABD ve Irak'a karşı yeni bir hareket noktasına sahip olmak için bu dağlara girme yönünde epey çaba harcadı.

Özetle, Türkiye'de Kürt siyaseti şiddet yanlısı veya Öcalan'ın zihniyetine sonsuza dek boyun eğmiş değil. PKK içinde ve dışında etkili güç merkezlerini kapsayan ılımlı bir kesim bulunuyor. Hatta meclis çatısı altında bile Ankara'nın bu güçlerle ilişki kurması ve çözümde ortak edinmesi mümkün. Yani ılımlı Kürtlerin görmezden gelinmesi hükümetin girişimini acı bir biçimde başarısız kılabilir. (Ürdün gazetesi Ghad, 29 Ağustos 2009)

Kaynak: Radikal